Erdoğan ve
arkadaşları son bir haftadır aynı sözü tekrarlıyor:
– İki başlılıktan neler çektik!
– Ayağımızdaki prangaları sürüye sürüye neler çektik!
15 yıldır çok çektikleri için “tek adam rejimi” istiyorlar.
Böylece, Türkiye'nin sorunlarını çözeceklerini söylüyorlar.
Peki.
AKP'li arkadaşlara sorum var:
En başarılı Erdoğan Hükümeti hangisi?
a) 2003-2007 hükümeti…
b) 2007- 2011 hükümeti…
c) 2011-2014 hükümeti…
Aslında bunlara bir şık daha eklemek gerekiyor:
d) Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı dönemi hükümeti!
Evet, Erdoğan hangi hükümet döneminde başarılı?
AKP'nin büyük çoğunluğunun “2003-2007 Erdoğan Hükümeti” deyip (a) şıkkını
işaretleyeceğine eminim!
Çünkü:
– Ekonomide en başarılı hükümet oydu.
– Terörle mücadelede en başarılı hükümet oydu.
– Dış politikada en başarılı hükümet oydu.
– Toplumsal uzlaşma konusunda en başarılı hükümet oydu.
Uzatmayayım…
Bu, 2003-2007 Erdoğan Hükümeti döneminde cumhurbaşkanı kimdi; Ahmet
Necdet Sezer!
Yani… AKP'nin en başarılı olduğu hükümet döneminde “tek adamlık” yoktu. Aksine
güçlü
bir denetim vardı.
Erdoğan ve arkadaşları “neler çektik neler” diyor ya…
Tüm istatistiklerin de gösterdiği gibi, iyi ki çekmişler ki
başarılı olmuşlar!
Aksine. Başarısızlık, “neler çekmedikleri” dönemlerde geldi.
İşte… Bu nedenle…
AKP'li arkadaşlara diyorum ki:
“Padişahtan fazla yetkiye sahip ‘tek adamlık rejimi' başarısızlık getirir!”
Denetim şart…
(Söz açıldı yazayım: Erdoğan “neler çektik” derken, Mehmet
Şimşek'i Merkez Bankası Başkanı yapmak istediğini ama Sezer'in
onaylamadığını söyledi. Doğru; ama Sezer'in karşı çıkma nedeni; eşi
Amerikalı olan Şimşek'in ABD Büyükelçiliği'nde ve Amerika'nın küresel
finans gücü Merrill Lynch'te de görev yapmasıydı! Konunun
başörtüsüyle hiç ilgisi yoktu. Mesele “milli” olup olmamaktı!
Çünkü Sezer, eşi başörtülü Durmuş Yılmaz'ın Merkez Bankası Başkanı olmasını
onayladı.)
Fark göremiyorum
Birinin
adı; KDP.
Kürdistan Demokrat Partisi.
Diğerinin adı; PYD
Demokratik Birlik Partisi.
Birinin başında, Mesut Barzani var.
Diğerinin başında, Salih Müslim var.
Ve ikisinin arkasında da, ABD/CIA bulunuyor.
Şimdi AKP iktidarı:
KDP ve Barzani ile canciğer dost iken, PYD ve Müslim'e neden düşman?
ABD'nin Irak'ın kuzeyinde “Kürdistan” kurmasına ses çıkarmadı. Hatta büyük
destek verdi.
Peki…
Aynı ABD, Suriye'nin kuzeyinde “Kürdistan” kurmasına neden tepki gösteriyor?
Yahu. Sınırımızı açarak KDP/Peşmergelerin PYD'nin yardıma
gitmesine izin vermedi mi? Verdi. O halde…
KDP bayrağını göndere çekerken, PYD bayrağını niye yakmak istiyor?
Sakın. “Birinin arkasında PKK var” demesinler. PKK'yı yıllarca bölgede koruyup
geliştiren KDP değil mi?
Keza. PYD aslında bir KDP olduğu “doğru mu” değil mi?
Keza. KDP, YDP ve PKK'nın asıl hedefi “Büyük Kürdistan” değil
mi?
Tüm gerçekler ortada iken…
AKP iktidarı; Barzani'yi göğsüne bastırırken, Salih Müslim'e
niye düşman?
Belki anımsarsınız; bir deterjan reklamı vardı:
Fark göremiyorum, ya sen?..
Farkı parasında mı?..
Gazeteci Tolga Tanış meselenin petrol taşıma boyutunu yazınca Hürriyet'ten
kovuldu.
Gazeteci Zeynep Gürcanlı, Barzani'nin son gelişiyle birlikte bu
bölgeden Türkiye'ye petrol taşınmasının tekrar başladığını yazdı.
Bu, bir büyük stratejinin “sus payı” mı?
Baksanıza…
Türkiye'yi ne Musul'a ne Rakka'ya sokuyorlar.
Çıtımız çıkmıyor!
Yazın şunu bir yere:
Onca şehit vererek elde edilen Suriye'nin kuzeyindeki bölgeler, yakın gelecekte
Esat'a bırakılacak. Ve o
zaman…
KDP, PYD ve PKK'nın hedefi Türkiye topraklarında
da “Kürdistan” kurmak olacak!
Peki.
Sezer cumhurbaşkanı olsaydı -Suriye'yi ziyaret eden ilk
cumhurbaşkanıdır- Suriye politikası böyle olur
muydu? Hayır.
Sahiden. AKP'li arkadaşlar hâlâ “tek adam rejimi” istiyorlar mı?
Erdoğan sevgisi
AKP'li
arkadaşlar açık yüreklilikle söylesin lütfen:
Sezer'in cumhurbaşkanlığı sürse idi…
FETÖ 15 Temmuz'da darbeye kalkışabilir miydi?
Sezer'in cumhurbaşkanlığı sürse idi…
Ergenekon-Balyoz gibi kumpaslar olur muydu?
Sezer'in cumhurbaşkanlığı sürse idi…
Böyle kötü dış politika olur muydu?
Toplumda bu derece kutuplaşmalar yaşanır mıydı?
Erdoğan bu derece kandırılabilir miydi?..
Evet denetim şart.
Aklı başında AKP'lilere seslenmek istiyorum:
Türkiye gibi, toplumsal katmanlı, farklı etnik kökenlilerin bulunduğu
ülkelerde “koalisyon” şarttır. Tek'li iktidar daima tehlikeli
sonuçlar doğurur.
Bizim gibi ülkelerde politik tolerans, barış içinde yaşamanın olmazsa olmaz
kuralıdır.
Farklı fikirleri…
Farklı kökenleri…
Farklı inançları…
Bir arada bulundurma anlayışı siyasal alanla da sınırlı olmamalıdır.
Yargı kurumu da öyle olmalıdır.
Asker kurumu da öyle olmalıdır.
Polis kurumu da öyle olmalıdır.
Din kurumu da öyle olmalıdır.
Örneğin…
Avrupa, (30 Yıl Savaşı gibi) “dinsel dayatmalardan” çok çektiği
için, toplumsal uzlaşmanın önemini anlayıp aydınlanmaya-laikliğe-demokrasiye umutla
sarıldı.
Evet. Çok partililiğe mecburuz.
Koalisyona mecburuz.
Kültürel çeşitliliğe mecburuz.
Yani, çoğulculuğa mecburuz.
Çoğulculuk olmadan çoğunluk meşru sayılamaz çünkü.
Tek adamın iki dudağı arasından çıkanın kanun olduğu bir
rejim, Türkiye için son derece tehlikelidir.
Umarım…
AKP'li arkadaşlar…
Erdoğan sevgisi nedeniyle referandumda hata yapmazlar.
Mesele sevip sevmeme değil, rejim'dir; ülkenin geleceğidir.
SONER YALÇIN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder