Türker
Ertürk
Günümüzde Libya;
Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Avrupa, hatta tüm dünya için
istikrarsızlık ve terör kaynağı haline geldi. Libya’da görünebilir bir
gelecekte de suların durulacağı, barışın ve istikrarın tekrar geleceğinin
emareleri gözükmüyor. Libya’ya tamamen El-Kaide gibi radikal İslami
unsurlar hâkim, birden fazla devlet olduğunu iddia eden otoriteler var ve
tek yaptıkları birbirlerini öldürmek ve bombalamak.
Libya’ya demokrasi ve insan haklarını
getireceklerini söyleyerek müdahale eden emperyalist güçler; bırakın getirmeyi,
Kaddafi döneminde bile mevcut olanları yok ettiler ve ülkeyi terör ve
istikrarsızlık bataklığına çevirdiler.
MANCHESTER
ÇETESİ
Geçtiğimiz
günlerde, 22 insanın ölümüne ve 59’unun yaralanmasına yol açan Manchester’daki
canlı bomba saldırısının sorumlusu da Libya’da yaratılan bu bataklıktan
çıkmış. İngiltere’de yaşayan savaş muhabiri olan dostumuz Mahir Tan’dan
aldığımız bilgilere göre; Manchester’da, Libyalı radikal İslami
unsurlardan müteşekkil bir çete var!
Libyalı göçmenlerden oluşan bu çete;
1994’den beri İngiltere’ye getirilerek, Manchester ve Kuzey
İrlanda’ya yerleştirilen Kaddafi muhaliflerinden LİFG adlı El-Kaide
grubu. Manchester Arena katliamını yapan Salman Abedi’nin babası;
25 yıl Manchester’da yaşamış, 2011’de Kaddafi ile savaşması için Libya’ya
gönderilmiş ve Kaddafi yıkıldıktan sonra Trablus’a yerleşip,Merkezi
Güvenlik Örgütü’nün başkanı olmuş.
TERÖR,
VEKALET SAVAŞLARININ SONUCU
Anonim
davranışsal verilere dayalı reklamlar görmek istemiyorsanız, OBA mevzuatına
göre devre dışı bırakabilirsiniz. Bu reklam içindeki kampanyalar hakkında
(soldan sağa ve yukarıdan aşağı okuyun):
İngiltere’den Libya’ya savaşmak için
gönderilen militanların bir bölümü, Kaddafi devrildikten sonra Türkiye
üzerinden Suriye’ye gönderilmiş. Trablus Belediye Başkanı olan
El-Harati, Kuzey İrlanda’dan savaşmak için Libya’ya gelmiş, Kaddafi
devrildikten sonra Türkiye üzerinden Suriye’ye geçirilmiş,
burada da savaştıktan sonra tekrar Libya’ya dönmüş birisi.
İngiltere’de ana muhalefet partisi olan İşçi
Partisi’nin lideri Jeremy Corbyn; “Terör, İngiltere’nin yaptığı
savaşların sonucudur” diyor. Corbyn doğru söylüyor. Çünkü; 2011’de Libya
savaşı başlatıldığında, Muhafazakâr Hükümetin Başbakanı Cameron Kaddafi’yi
devirmek için Libyalı göçmenlerden oluşan bu çeteleri Libya’ya,
daha sonra da Türkiye üzerinden Suriye’ye göndermişti.
MUTLAKA
HESAP VERMELİDİR!
Bu
yapılanlar; Büyük Ortadoğu veya Genişletilmiş Ortadoğu Projesi
kapsamında yapılmıştı. Ama bu işte, emperyalizmin çıkarları vardı. Ya Türkiye!
Hiçbir çıkarı olmadığı halde, hatta bu planlar gereğince tecavüz edilmesi
planlananların içinde olduğu halde,emperyalizmin Libya’daki ve Suriye’deki
vekalet savaşına “kraldan çok kralcı” davranarak destek verdi ve suç
işledi.
Bugün,
ekonomik iflastan teröre, istikrarsızlıktan en az 50 bini terörist olmak üzere
4 milyon Suriyeli sığınmacının ülkemize doluşmasına kadar
yaşadıklarımızın nedeni; halen ülkemizi yöneten ve ülkemizi her geçen gün daha
fazla yaşanmaz kılan iktidar iradesidir. Mutlaka hesap vermelidir!
DAHA KÖTÜ
GÜNLER BEKLİYOR
Yine de
bunlar, iyi günlerimiz! Ne yazık ki; halen seyrettiğimiz rotada gitmeye devam
edersek, ülkemizi daha da kötü günler bekliyor! Benden söylemesi; çocuklarınızı
İran savaşı için göndermek zorunda kalabilirsiniz! Türkiye ile İran’ı
kapıştıracak yol taşları döşeniyor, bilesiniz.
Donald
Trump, ilk
yurtdışı gezisini Suudi Arabistan’a yaptı. Daha sonra İsrail’e giden
Trump, Brüksel’de NATO Zirvesi’ne ve İtalya’nın Sicilya
Adası’ndaki Taormina kasabasında yapılan G-7 Zirvesi’ne
katıldı.
BU SİLAHLAR
KİMİN İÇİN?
ABD Başkanı
Trump, Suudi Arabistan’la 110 milyar dolarlık, Körfez ülkeleri ile 150 miyar
dolarlık silah satış anlaşması imzaladı. Bu silahlar kimin için? Rusya’nın
bile böyle bir bütçesi yok!
Brüksel’deki NATO Zirvesi’nde, IŞİD’le
mücadelede koalisyona katılma kararı alındı. Daha doğrusu; büyük patron Amerika
istedi ve karar alındı. NATO’nun koalisyona dahil edilmesinin esas
nedeni Türkiye idi! Üsleri rahatça kullanabilmek, Almanya’ya
karşı çıkarılan zorluğu aşmak ve asker gönderme konusunda TBMM’den yetki
istemek zorunda kalmamak için!
SÜNNİ-ARAP-TÜRK-KÜRT-İSRAİL
CEPHESİ
Türkiye,
NATO’nun bu
kararını veto edebilirdi! Ama edemezdi! Çünkü; halen ülkemizi yöneten iktidar
iradesi, IŞİD ile geçmiş ilişkisi nedeniyle kolayca suçlanabilirdi.
Zaten Rusya’nın, Türkiye’deki iktidar iradesinin IŞİD’le
işlenen suçlar konusunda BM Güvenlik Konseyi’ne verdiği dosyalar
bekliyordu!
Bölgede
yapılmak istenen; İran’a karşı, Sünni-Arap-Türk-Kürt-İsrail
cephesi kurmaktır. Trump’ın ilk yurtdışı gezisinin Suudi Arabistan ve
bilahare İsrail’e yapılmasını, 150 milyar dolarlık silah satış
anlaşmalarını, NATO’nun IŞİD’le mücadele koalisyonuna katılımını,
Türkiye’nin milli çıkarları gerektirmediği halde Katar’da üs
kurmasını, daha önce Erdoğan ile Hulusi Akar’ın beraberce
yaptıkları Riyad ziyaretini ve Suudi Arabistan liderliğinde ve Türkiye
dahil olmak üzere 34 Müslüman ülkenin katılımı ile kurulan Sünni
İttifakını böyle okumak lazım. ABD Temsilciler Meclisi’nin 16 Kasım
2016’da, Senatosunun ise 2 Aralık 2016’da “İran Yaptırımlar Yasası”nı
10 yıl daha uzatmasını, bu bağlamda değerlendirmek lazımdır.
İşte Ergenekon
ve Balyoz gibi gayri hukuki operasyonlar, bugünler için yapıldı. Bu
hukuk görünümlü operasyonlar yapılmasaydı, Türkiye, emperyalizmin Libya
ve Suriye’deki vekalet savaşlarının ateşine odun taşımazdı.
Yapılmasaydı, Türkiye emperyalist bakış açısı ile “iti ite kırdırmak”
olarak planlanan ve İran’a karşı kurulan Suudi liderliğindeki Sünni
Şer Cephesi’ne dahil olmazdı!
Türker
Ertürk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder