HİÇBİR ŞEY TESADÜF DEĞİLDİR,ABD,YENİ DÜNYA DÜZENİ, DİNLER ARASI DİYALOĞ,TÜRKİYE,STRATEJİ,KOMPLOTEORİLERİ,AÇILIM,GİZLİ AİLELER,GİZLİ KURULUŞLAR,HARUN YAHYA KİMDİR,KÜRDİSTAN,BÖL PARÇALA YÖNET
3 Ağustos 2017 Perşembe
Piri Reis’in çizdiği haritanın 500 yıllık sırrı
Piri Reis’in çizdiği haritanın 500 yıllık sırrını bir
araştırmacı ile bir hattat çözdü. Haritanın çizildiği Kilitbahir Kalesi’nde
hazine avı iddiaları var.
‘Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışının ardından genç Türkiye Cumhuriyeti’nin
tüm kurumları yenilenmekte, her yer didik didik edilmektedir. Cumhuriyetin
ilânının üstünden sadece altı yıl geçmiştir. İstanbul’un Sarayburnu denilen en
güzel yerinde kurulan Osmanlı Padişahları’na ait Topkapı Sarayı binaları da
düzenlenmektedir. Milli Müzeler Müdürü Halil Ethem Eldem, Topkapı Sarayı’nda
(Harem Dairesi’nde, bir rivayete göre de depolarda) coğrafya ilminin o zamana
kadar tanımadığı bir harita bulur. Bulunan harita yüzyıllar önce çizilen bir
dünya haritasıdır (1929)…’ Atatürk’ün manevi kızı Afet İnan, Piri Reis’in
görenleri şaşırtan, çok hassas çizimlerinin yer aldığı dünya haritasının asırlar
sonra gün yüzüne çıkışını bu sözlerle anlatır.
Amerika’yı gösteren en eski haritanın bulunduğu haberini alan Mustafa Kemal
Atatürk, onu Ankara’ya getirterek bizzat kendisi inceler. Sonra haritanın
çoğaltılarak üzerinde ilmî incelemeler yapılmasını emreder. Topkapı Sarayı’ndan
çıkan bu harita daha sonra Afet İnan’ın da kurucuları arasında yer alacağı Türk
Tarih Kurumu bilim heyetlerince tetkik edilir. İnan, Cenevre Üniversitesi’nde
okurken haritayı ilk kez Batılı bilim adamlarının dikkatini çekecek şekilde
tartışmaya açar.
Haritanın bir kopyası 1953′te incelenmek üzere ABD’ye gönderilir. Antik
haritalar uzmanı M.I Walter ile Arlington H. Mallery’nin incelemelerinde sonuç
şaşırtıcıdır. Asırlar önce ceylan derisine çizilmiş haritada ‘izdüşüm yöntemi’
kullanılmıştır. Bir küre üzerine konulduğunda haritanın günümüzdekilerle birebir
aynı olduğu tespit edilir. Mallery’e göre çizim için havadan ölçüm yapılması
gerekmektedir. Peki, 500 yıl önce kim yeryüzünü haritalamak için bir uçak
kullanmış olabilir ki?
Sorunun cevabı Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye’sinde saklıdır: “Çünki bildün
pusulanun halini/ Dinle hartının (harita) dahi ahvalini/ Hartıyı hem pusulayı
bil sahih/ Ta Süleymanu’n-nebi itdi tashih…” Piri Reis, Der Beyan-ı Hartı
başlığıyla eserinin birinci cildindeki yazılarında haritanın çizilişini
anlatmaktadır. Pusuladan, Hz. Süleyman’ın haritayı düzeltip doğruladığından,
hayvanların ilmiyle tasdik ettiğinden ve deniz ilminin onun emrinde olduğundan
bahseder. Harita 500 yıl öncesinin bilim ve teknoloji imkânlarına sığmayacak
kadar hatasızdır. Üstelik Piri Reis Amerika kıtasını görmeden çizmiş, bitki ve
hayvan figürleri, rüzgâr yönlerini de içine alan detayları aktarmıştır.
Orijinal baskılı Kitab-ı Bahriye’yi yedi yıl önce İstanbul Sahaflar
Çarşısı’ndan temin eden araştırmacı-yazar Metin Soylu, Piri Reis’in harita ve
kitabının sırlarını hâlâ koruduğuna inanıyor. Soylu’ya göre Gelibolu’da dünyaya
gelen ve ömrünü 14 yaşından itibaren denizcilik yaparak geçiren Kaptan-ı Derya,
sırlarının büyük çoğunu yine bu yarımadada bıraktı. Hatta Akdeniz ve Hint Denizi
seferlerinden sonra elde ettiği kalyonlara sığmayacak hazineleri de şimdi
bulunmayı bekliyor. Üstelik bunların farkında olanlar, Piri Reis’in ayak
izlerinin kaldığı kalelerde cirit atıyor.
HAZİNE VE HARİTALAR KALE MAHZENLERİNDE Mİ?
Dünyanın en kıymetli altın yüküne sahip tarihî Truva hazineleri 1873′te
Çanakkale’den Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından kaçırılmıştı. Maddî
değeri milyar dolarla ifade edilen hazine, savaş borcu olarak İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonra Rusya’ya verildi. Hazine bir daha geri dönmedi, diplomatik
talepler hep geri çevrildi. Şimdi onlar Moskova’daki bir müzede sergileniyor.
Metin Soylu aynı beldede bir başka hazine savaşının yaşandığına dikkat
çekiyor. Ona göre, Çanakkale, Kaptan-ı Derya’nın hazinesini de sakladığı yer.
Kitab-ı Bahriye’sini yonca yaprağı şeklindeki Kilitbahir Kalesi’nde yazan Piri
Reis, elde ettiği ganimetleri bu kalenin altına ya da mahzenlerine sakladı. Aynı
mahzenler sadece bir parçası bulunan Piri Reis haritasının diğer parçalarını ya
da müsveddelerini de barındırıyor.
Temmuz 2005′te Piri Reis Haritası’nın Şifresi adlı kitabı yayımlanan
Soylu’nun hazine iddialarının arkasında ilginç bir hikâye var. Kitabı
basıldıktan sonra yapımcı bir firmayla anlaşan genç yazar, soluğu Çanakkale’de
alır. Niyeti Piri Reis’in haritayı çizdiği, kitabını yazdığı Kilitbahir ve
Sultanbahir (Çimenli) kalelerini görüntülemek, belgesel nitelikli incelemeler
yapmaktır. Bir tesadüf eseri eski Eceabat Kaymakamı Yaşar Karadeniz’le tanışır.
Kalede çekim izni ister. Kaymakamın verdiği kaleyle ilgili bir restorasyon
ihalesi olacağı bilgisi ve davetiyle bir hafta sonra Eceabat’ta gerçekleştirilen
bu ihaleye tanık olur. Nik İnşaat isimli bir firma, Kilitbahir Kalesi ve
Namazgâh Tabyaları’nın restorasyonuna talip olmuştur. Restorasyon sunumlarında
kalede kazı yapılacağını öğrenen Soylu çok şaşırır. Tarihî kalenin iç kulesinin
neden kazılmak istendiğine bir türlü anlam veremez ve oracıkta itiraz eder:
“Vali, ihaleye katılan şirket yetkilileri ve gazeteciler vardı. Bir anda bütün
kameralar bana döndü. Ben de Piri Reis’in haritasını bu kalede çizdiğini,
kitabını burada yazdığını anlattım. Müsveddeleri, hatta hazinelerinin kalenin
altındaki mahzenlerde ve odalarda gizli olduğunu söyledim. Onlar kalenin iç
kulesi altına 3 boyutlu müze yapacaklarmış. Kalenin kazılmasının mantıksız
olduğunu, yapılacaksa bunun polis ve jandarmanın denetimi altında
gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledim. Sonra oradan zorla çıkarıldım.
Kimilerine göre meczup durumuna düşürülmüştüm…”
KİLİTBAHİR NEDEN KAZILMAK İSTENDİ?
O günden sonra Soylu’nun merakı bir kat daha artar. Kitab-ı Bahriye ve Piri
Reis haritasını tekrar gözden geçirir. Bölgede yaptığı araştırmaları bilim
adamları ve devletin üst düzey yöneticileriyle paylaşır. Restorasyon hikâyesi
hiç de göründüğü kadar masum değildir. Üstelik Kaptan-ı Derya, Kanuni Sultan
Süleyman’a takdim ettiği Kitab-ı Bahriye’sinin 4. cildinin 1783′üncü sayfasında
hazinelerinden de söz etmektedir: “Denizin bütün durumu açık olmuş/ Hiçbir yeri
kalbinde gizli kalmamış/ Dileğim tamamını açıklayasın/ Onunla kıyamete kadar
anılasın/ Düzenle bu kitabı güzelce tam/ Bulsun çok yarar kim olsa okuyan/ Ve
hem bu kitap çok gerektir/ Hazinelerin de bulunması gerekir.”
SON SEFERİNDE ÜÇ GEMİ HAZİNESİ VARDI
Soylu, yazılı delillerle sınırlı kalmaz. Tekrar kalenin yolunu tutar.
Kitabında bile yazmadığı sırrını Aksiyon’a anlatan Soylu, hazine ve şahsî
eşyaların bulunduğuna inandığı Kilitbahir Kalesi iç kule etrafı ve içinde bir
pusulayla bazı denemeler yapar. Pusula iç kule mevkiine yaklaştığında ibrenin ve
mıknatısın dengesi ortadan kalkmaktadır. Pusula ibreleri ancak altlarında ya da
yakınlarında yoğun metal bulunduğu hallerde devre dışı kalmaktadır. Tabii bu da
delil olarak yetmez. İlgili şirketin internet kayıtlarından daha çok uzaydan
görüntüleme, maden arama konularında uzman olması soru işaretlerini artırır.
Çünkü Avustralya devlet nişanı alan şirketin ana ihtisas alanı uydu görüntüleme
sistemleri ve maden aramadır.
Peki, gerçekten Piri Reis’in hazineleri var mıydı? Tarihî kayıtlar Piri
Reis’in 1553 Hürmüz Seferi dönüşünden yaklaşık bir yıl sonra Mısır’da (iftira ve
haksızlıkla) kellesinin uçurulduğunu yazıyor. Barbaros Hayrettin Paşa Akdeniz
Kaptan-ı Deryası iken Piri Reis de Hint Kaptan-ı Deryası olarak görevlendirilir.
Tabii Hint Kaptan-ı Deryası’nın son seferinde üç gemi ganimetinin bulunduğu da
kayıt altında. Soylu’nun iddiasına göre Piri Reis idamından önceki bir yıllık
süreçte hazinelerini de adeta ‘ofis’ olarak kullandığı Kilitbahir’e getirdi.
Üstelik o, amcası Kemal Reis’le birlikte denizlere açıldığı ilk günden beri
ganimet ve hazinelerle birlikte büyümüştü. Osmanlı Devleti’nin donanma
komutanlığına davet aldığında, ‘ganimetlerin kendisine, toprak ve vilayet
yönetimlerinin Devlet-i Aliye’ye bağlanacağı’ meyanında anlaşma yaptığı da
biliniyordu. Soylu’nun ifadesiyle Piri Reis’in sırları da, hazineleri de
Çanakkale’de saklı: “Bahriye kitabı orijinali 2 bin sayfa ve 4 ciltten oluşuyor.
Hem dünya haritası, hem de kitabın yazımı Piri Reis’in bu iki kalede uzun süre
kalmasını gerektirmiştir. Araç gereç, gözlem odası, eşya ve eserleri hep bu
merkezdeydi. Burası Piri Reis’in kara kutusuydu. Büyük servetlere sahip Kaptan-ı
Derya’nın miras bırakacağı vârisi de yoktu.”
HARİTADA SAHTEKÂRLIK MI YAPILDI?
Bütün bunları delil olarak gösteren Soylu’nun bir de uyarısı var: “Kilitbahir
gibi önemli bir yerde yapılan restorasyon bu yüzden başı boş bırakılamaz.
Denetim altında yapılmalı, hazineler, harita ve kitap müsveddeleri bulunmalı.
İkinci bir Truva hazineleri olayı yaşanmamalı.” Araştırma ve iddialarını Kültür
ve Turizm Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Harita Genel Komutanlığı, Türk
Tarih Kurumu, Çanakkale Valiliği ve Eceabat Kaymakamlığı ile de paylaşmış.
Kültür Bakanlığı iddialar üzerine bir yazıyla Çanakkale Valiliği’ni uyarmış.
Eceabat’taki yetkililerin verdiği bilgiye göre, restorasyonun kaleyle ilgili
olan kısmı bitti. Ancak Namazgâh tabyalarındaki çalışmalar sürüyor. Bu bölgede
şarapnel, mermi, top gibi harp malzemeleri bulunmuş. Ancak bunlar bugüne kadar
kamuoyuna gösterilmedi. Çanakkale İl Turizm Müdürlüğü yetkilileri Kilitbahir
Kalesi’ndeki restorasyonun geçen sene başladığını, ancak ödenek yetersizliği
nedeniyle istenen seviyeye gelmeden bitirildiğini söylüyor. Kazı yapılıp
yapılmadığı, hazine iddiaları ise “gülünüp geçilecek kadar komik” bulunuyor. Nik
İnşaat’ın bölgedeki restorasyonla ilgili sadece proje çizimi yaptığını belirten
bir yetkili, Delta İnşaat ile yapılan restorasyon ve tabya onarım-arama
işlerinin sürdüğünü ifade ediyor.
Hazinelerinin yanında tartışmaları süren konulardan biri de Piri Reis’in
haritası. Amerika’nın kaşifi olarak bilinen Kristof Kolomb ile seyyah
Toscanalli’nin haritalarının Piri Reis Haritası’yla aynı devirlerde yapılmış
olması yıllardır gündemde. Batılı bilim çevreleri ile bir kısım Türk aydınları
Piri Reis’i ‘hırsız ve sahtekâr’ noktasına getirecek derecede iftiraya varan
yorumlar yapmıştı. Araştırmalarında delil olarak Piri Reis’in eserlerini temel
alan genç araştırmacı Metin Soylu, ünlü Hattat Fuat Başar’ın bilirkişi raporuyla
bir başka tarihî gerçeğe daha ışık tutuyor. Başar’ın, Metin Soylu’nun talebiyle
Piri Reis Haritası ve Kitab-ı Bahriye üstünde yaptığı incelemeler bu
tartışmalara yeni bir boyut kattı. Başar, öncelikle denizcilik kitabı ile
haritadaki yazıların aynı elden ‘Talik Kırması’ şeklinde yazıldığını tespit
etti. Eserler aynı kalemden çıkmıştı. Ancak çok önemli bir ayrıntı tarihin tozlu
rafları arasında bugüne kadar gizli kalmıştı. O da haritaya ün veren Amerika
kıtasının yanı başındaydı.
Haritanın Güney Amerika’yı gösteren kısmından başlayan metinlerde kullanılan
Osmanlıca yazı karakteri ile haritanın diğer kısımları ve denizcilik kitabındaki
yazılar uyumlu değildi. Haritanın solundaki bir bölüm güzel yazı üstatlarının
‘Nesih Kırması’ adını verdikleri hatla yazılmıştı. Yani haritaya ikinci bir el
değmiş, tahrifat yapılmış ya da yazılar sonradan eklenmişti. Fuat Başar
bilirkişi raporuna bu tespitlerini aynen yansıtır: “Kitab-ı Bahriye adlı eserin
sayfaları ve ciltleri arasında çapraz kıyaslamalar yaptım. Tüm Osmanlıca yazılar
aynı kalemden çıkmıştır. Ve yazılar Talik Kırması’dır. Yine Piri Reis’in 1513
tarihli haritasındaki yazılar da Talik Kırması’dır. Her iki eser de aynı
kalemden çıkmıştır. Ancak haritada Güney Amerika hattı üstündeki bir kısım
yazılar Nesih Kırması’dır. Harflerin uzantı ve çıkıntıları bile farklıdır. Bir
hattatın anlayabileceği bu fark haritanın tahrif edildiğine ya da haritaya
ekleme yapıldığına işarettir.”
Peki, neden haritanın sol tarafındaki yazılar farklıdır? Yazıların içeriği
nedir? Hattat Başar ve Soylu’yu şaşırtan da burası olur. Çünkü farklı üslupla
yazılan kısım, Avrupa denizcilerini öne çıkaran, Kristof Kolomb’u anlatan övgü
ifadeleriyle dolu. Topkapı’daki orijinal harita üstünde de inceleme yapmak
istediğini söyleyen Fuat Başar, ekleme olduğunu söylediği yazının bir telaş
havasında kaleme alındığına dikkat çekiyor.
Başar, Kitab-ı Bahriye’nin içeriğindeki ‘hazine’ meselesiyle ilgili de ilginç
değerlendirmeler yapıyor: “Hazine konusunda iki ihtimal var. Bir kitapta deniz
ve harita ilmine atıf yapılmış. Hazineden kasıt ilim olabilir. İkincisi ise
mecaz sanatıyla gerçekten kendi hazinesini anlatmış olabilir. Her iki ihtimal de
var. Üslubun rahatlığı ve dil bunu veriyor. Ganimet ve taltiflerle dolu bir
ömürden sonra mirası olmayan hazine ve birikimlerin bir adresi de Kilitbahir
olabilir.”
Başar’ın Ocak 2006′da yaptığı bu tespitler Soylu’ya yeni bir kapı daha açar.
Harita üstündeki yazı farklarını ortaya çıkarmak için Kitab-ı Bahriye’yi
kriminal incelemeye sokmaya karar verir. Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydıner’in
izni ile İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı’nda yapılan incelemeler istenen
sonucu vermez. Çünkü grafolojik incelemelerin belgenin aslı üzerinden yapılması
gerekmektedir. Ekspertiz raporunda da Piri Reis haritasının Topkapı Sarayı
Müzesi’ndeki orijinali üzerinden tetkik yapılması halinde tahrifat ya da
farkların ortaya konabileceği belirtilir. Soylu, aynı talebi Milli Savunma
Bakanlığı Harita Genel Komutanlığı’na da iletir. Eserlerin orijinali üstünden,
Osmanlıca bilen hattat personelce yapılması gerektiği belirtilen cevabî yazıda,
Harita Genel Komutanlığı kadrosunda ‘bu vasıfta uzman personel’ olmadığı için
çalışmanın yapılamayacağı iletilir.
Haritadaki değişiklik ve tahrifatla ilgili Hattat Başar ve Soylu’nun iki
tahmini var. Biri haritanın 1929′da ortaya çıkarılmasında Alman Prof. Kahle’nin
de katıldığı Cumhuriyet dönemi ilk incelemeleri sırasında değişiklik-ekleme
yapılmış olabilir. Diğer ihtimale göre ise Kanuni Sultan Süleyman devrinde
Hürrem Sultan’ın da dâhil olduğu, haritanın ilk hediye edildiği dönemde bu
değişiklikler yapılmıştır.
Bütün bu iddialar tartışmalara konu Çanakkale ve Eceabat’ta da yankı buluyor.
Çanakkale Turizm ve Tanıtma Derneği Başkanı Ahmet Kaşıkçı, kalenin eklenti ve
çevresinde kazı yapıldığını ancak hazine arandığı yorumlarının çok iddialı
olduğunu söylüyor. Piri Reis’in haritasını Kilitbahir’de çizmesi nedeniyle
bulunabilecek müsvedde ve kişisel eşyaların ise, daha önce salname, ruzname ve
Sicil-i Osmaniyelerin naklinin yapıldığı dönemde Konya ya da İstanbul’a
götürülmüş olabileceğine dikkat çekiyor.
Piri Reis Denizcilik ve Deniz Kaynaklarını Araştırma Geliştirme ve Eğitim
Vakfı Başkanı Prof. Dr. Erol Dizdar ise, araştırmaların objektif olması için hem
harita hem denizcilik kitabı üstünde hassas bir çalışma yapılmasını öneriyor.
Topkapı Müzesi’ndeki harita üzerinde inceleme yapılmadan değişiklik ya da
müdahale yapıldığının tespit edilemeyeceğini vurguluyor.
TURGUT ÖZAL, HARİTA VE KİTAB-I BAHRİYE’Yİ
AMERİKAN BAŞKANI BUSH’A HEDİYE ETMİŞ
Mayıs ayı içinde doğum yeri Gelibolu’da kendi adını taşıyan bir ulusal
konferans düzenlenecek olan Piri Reis’in haritası ve Kitab-ı Bahriye isimli
denizcilik kitabı aslında bundan 18 yıl önce merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal
tarafından da dikkatle incelenmiş. Sonra Osmanlıca-Türkçe-İngilizce çeviri
yapabilecek bir isim olduğu için Dr. Vahit Çabuk’a Kitab-ı Bahriye’nin çevrilip
yeniden basılması talimatı (1987-88) vermiş. Denizcilik kitabını önce Osmanlıca
okunuşu, sonra Türkçe anlamı ve İngilizce’siyle birlikte tamamlayan Çabuk’un
ortaya çıkardığı eser, haritayla birlikte ABD eski Başkanı baba George Bush’a
Özal tarafından hediye edilmiş. Dönemin diplomatlarının tabiriyle Özal, ABD’ye
‘Bizim kıta demeye’ getirmiş.
Özal’ın tavrı aslında bugünün siyasetçileri ve araştırmacılarına da ışık
tutuyor. Bir taraftan tartışmalar sürse de, Piri Reis’in haritasının gerçek bir
hazine olduğu apaçık ortada.
PİRİ REİS KİMDİR?
Asıl adı Muhiddin Piri’dir. Karamanlı Hacı Ali Mehmed’in oğlu Osmanlı’nın nam
salmış denizcilerinden Kemal Reis’in yeğeniydi. Kaptan-ı Deryalık yapan, Kitab-ı
Bahriye’sinde Ege ve Akdeniz’e ilişkin eşsiz bilgiler veren Piri Reis, 80′li
yaşlarında Hürmüz Adası halkının malını yağmaya sebebiyet vermek ve askerlerini
Basra’da bırakmak suçlamasıyla Mısır’da idama mahkum edildi. Çizdiği kusursuz
Amerika haritası yıllardır tartışılıyor.
PİRİ REİS HARİTASI’NIN DÜNYAYA SUNDUĞU YENİLİKLER
Harita adeta mucizelerle dolu. 1800′lerde keşfedilen Antarktika kıtası
1513′te zirveleri ve sıradağları bile şaşılmayacak şekilde çizilmiştir.
Arjantin’le başlayan Güney Amerika kıtasının Antarktika’nın bir uzantısı
olduğu ortaya konulmuştur.
Arjantin uzaydan bakıldığında 47 derece sağa kıvrık gözükür. Piri Reis bugün
bile haritalarda dik olarak (yanlış) çizilen Arjantin’i bu açıyla birebir
çizmiştir.
Cebelitarık Boğazı adeta uzaydan görülür gibi verilmiştir.
Harita 22,.5 derece eğim verilerek çizilmiştir. Dünyanın jeoid (sonsuzgen) ya
da geoid (yuvarlak) olmadığını 16 parçalı haritasıyla ispatlamıştır. NASA’nın
yayınladığı son dünya fotoğrafları da yerkürenin 16 genliğine atıf yapmıştır.
Atlas Okyanusu’ndaki adaların çoğu isabetle doğru şekilde çizilmiş, yıldız
koordinatları işlenmiştir.
Okyanus rüzgârları bugünkü ana hava akımlarıyla örtüşür şekilde haritaya
işlenmiştir. Rüzgâr alınan yönler bile gemi maketleriyle şekillendirilmiştir.
İlk kez haritada hayvan, bitki figürleri kullanılmış. O coğrafyaların
özellikleri belirtilmiştir. Soylu, bu figürlerin Süleyman Peygamberin
işaretçileri olduğuna inanıyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder