Ümit Kıvanç
Filistinlilerin
trajedisi kaç senedir sürüyor? Türkiye ne yapmış? Filistinlilere kapılarını mı
açmış? Her parçası bir yere saçılmış bu talihsiz halkın bir bölümüne güvenli,
huzurlu bir hayat mı sunmuş? “Van minüt”ün nasıl bir somut, pratik sonucu oldu?
Dağları taşları yerinden oynatan bu yiğitlik Filistin halkının günlük
yaşantısında herhangi bir şey değiştirdi mi; azıcık moral vermenin ötesinde?
Mavi Marmara nasıl bir anda satışa getirildi?
Siyaset
alanının çok şey açıklar görünen afili, ağır lafları, birer lunapark aynası.
Yansıttığını büyüten, koskocaman kılanlardan. Siyaset, giderek daha büyük
oranda, hakikatin kemirilmesi, çarpıtılması, başka hakikatleri örtmek,
saptırmak, hattâ yok etmek için kullanılması faaliyeti oluyor. Veya daha
basitçe, birilerinin ayrıcalıklarının sürmesi, korunması, artması,
geliştirilmesi için yürütülen, bu hakiki amacı asla ortaya dökülemeyeceği için
baştan riya ile mâlûl bir faaliyet.
ABD’ye
başkan olan cahil, küstah, şımarık zengin prototipi, insanlığa verdiği ve
vereceği büyük zararın yanı sıra, siyasetin gösterişli ambalajını yırtmakla
meşgûl. Donald Trump, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını ve Tel
Aviv’deki ABD Büyükelçiliği’ni buraya taşıyacağını ilan etti, hadise henüz
tazeyken birçoklarının tanımladığı üzre, Ortadoğu’nun orta yerine irice bir
bombayı koyup fitilini ateşledi. Ve bunu niye yaptığı belli değil. Kimilerine
göre herhangi bir stratejisi yok, sırf yapacağım dediği için yaptı. Olabilir
mi? Olabilir.
Trump’ın
hamlesi, bölgedeki trajikomedya karakterlerinin -çoğu, iç gerilimleri yüksek
sahtekârlar- başı çektiği bir riyakârlık yarışını, bizde, buna ilaveten bir
cehalet şenliğini başlattı.
Filistin halkına revâ görülen, hayat diye tarif etmenin zor olduğu şey on yıllardır sürmüyormuş, İsrail devletine hakim olan zalim ırkçılar Filistinlilerin yaşama alanını her gün yeni bahanelerle kısıtlamıyormuş, onlara dünyayı dar etmiyormuş gibi ve istisnasız herkes bunları kâh göz kaçıra kaçıra kâh arada mırıldanarak seyretmiyormuş gibi, herkesin birden ayağa fırlayıp, “aaa, olmaz, valla olmaz!” diye haykırarak koşmaya başladığı, rezilce bir yarış.
Filistin halkına revâ görülen, hayat diye tarif etmenin zor olduğu şey on yıllardır sürmüyormuş, İsrail devletine hakim olan zalim ırkçılar Filistinlilerin yaşama alanını her gün yeni bahanelerle kısıtlamıyormuş, onlara dünyayı dar etmiyormuş gibi ve istisnasız herkes bunları kâh göz kaçıra kaçıra kâh arada mırıldanarak seyretmiyormuş gibi, herkesin birden ayağa fırlayıp, “aaa, olmaz, valla olmaz!” diye haykırarak koşmaya başladığı, rezilce bir yarış.
SEYİRCİ
İÇERİDE
En çok
bağırarak, en öfkeli görünerek, en hızlı koşana puan yazılacak. Kim yazacak?
Filistinliler mi? Filistinlilere ve hakkı hukuku çiğnenenlere, ezilenlere
duyarlı dünya ahalisi mi? Hayır. Puanlar içeride yazılacak. Haşin tavırlarla
gaza getirilmesi umulan seçmenler veya destekçiler yazacak.
“Kudüs
kırmızı çizgi,” diyen, sanki İsrail’in Kudüs’ü başkenti saydığını bilmiyor!
Elbette biliyor ve İsrail ile bugüne kadar her ne ilişki kurduysa bunu bilerek
kurdu.
“Kabul
edemeyiz!”, “Asla!”, “Sonucu ağır olur!” Bunlar hep her şeyi büyüten kahkaha
aynaları sayesinde ortaya saçılı saçılıveriyor işte.
Kabul
etmezmişsiniz de ne yaparmışsınız? Diplomatik temsilcinizi mi çekermişsiniz?
İsrail’e ne olur bunu yaptığınızda? Mahvolurlar falan mı? Olmazlar.
Komşularının kendisine topyekûn saldıracağını varsayarak örgütlenen, hazırlanan
ve yaşayan bir devlete, siz ona çok kızdınız diye hiçbir halt olmaz. Ne
yapacaksınız? “Bir gece ansızın…” falan? Var mı imkânı? Niye yok? Onca gürültü
arasında telaffuz edilen herhangi bir somut yaptırım çalındı mı kulağımıza?
Evet. “Biz
de Ayasofya’yı ibadete açalım!” diyen çıktı. Çünkü, biliyorsunuz, Ayasofya, MÖ
2. yüzyılda Yahudi Kralı 1. Ayasof (sonradan Yasef-Joseph-Yusuf oldu)
tarafından yaptırılmıştı. Ayasofya bugün Yahudilerin en önemli ibadet
merkezlerindendir ve Mossad, çevresindeki Arap devletlerini imha planlarını
burada -zemin kat, 3 no’lu dairede- hazırlamakta, elemanları öğle yemeklerini
Sultanahmet Köftecisi’nde yemekte, Türkiye’yi nasıl karıştıracaklarını irmik
helvası eşliğinde planlamaktadırlar.
Yalnız sınır
tanımayan riyakârlar bandosu değil küstah cahillerden meydana gelen muazzam
kalabalık koro da sahnede. Beraber çalıp söylüyorlar. Siyasetçinin ve
taraftarın cehaleti başrole çıkmasa, oyun izleyicilerin cehaleti sayesinde
sahnelenebilir oluyor. Yahu İsrail devletine -ve ABD’ye- göre Kudüs zaten
başkent!
BİLANÇO
Filistinlilerin
trajedisi kaç senedir sürüyor? Ne yapılmış bugüne kadar? Arap devletleri birkaç
defa İsrail’le savaşmışlar, yüzlerine gözlerine bulaştırdıkları için durumu
daha da vahimleştirmişler, İsrail’in yayılmacılığını düpedüz sömürgeciliğe
dönüştürmesi için zemin yaratıp fırsat vermişler, el altından, yoksulluk ve
yoksunluk silahlarını kullanarak, kimi zaman açıktan, doğrudan üzerlerine
askeri polisi sürerek, yerinden yurdundan edilmiş Filistinlileri terörize
etmişler, sindirmişler; Filistinliler ülkelerine yerleşecek, maazallah etkinlik
kazanacaklar diye ödleri patlamış; yarın sabah bütün Filistinliler birden yok
oluverse zil takıp oynayacaklar, o haldeler. Trump’ın kararından Suudi’lerin,
Mısır’ın haberdar olduğu yollu haberler kimsede infial uyandırmıyor, kimse “aa, kesinlikle olmaz!” falan diyemiyor.
Batı
devletleri, bazen İsrail’in hâmisi rolü oynayan bazen onun peşinden sürüklenen
ABD’nin yanında hizalanmışlar, iki tarafı olan bir anlaşmazlığa bir tarafın
mutlak üstünlüğünü baştan kabul ederek yaklaşmışlar, İsrail devletinin çok
ciddî ve ağır uluslararası kınama ve yaptırım konusu olması gereken yüzlerce
eylemine göz yummuşlar. Birleşmiş Milletler kararlarını da kimseyi de takmayan
İsrail’i kayırmış, kollamışlar.
Türkiye ne
yapmış? Filistinlilere kapılarını mı açmış? Her parçası bir yere saçılmış bu
talihsiz halkın bir bölümüne güvenli, huzurlu bir hayat mı sunmuş?
Filistinlilerin hiç değilse yaşama şartlarını iyileştirmek için İsrail
devletini sıkıştırmaya mı çalışmış? “Van minüt”ün nasıl bir somut, pratik
sonucu oldu? Dağları taşları yerinden oynatan bu yiğitlik Filistin halkının
günlük yaşantısında herhangi bir şey değiştirdi mi; azıcık moral vermenin
ötesinde? Mavi Marmara nasıl bir anda satışa getirildi?
Bunları
uzatmanın anlamı yok. Hepimiz biliyoruz ki, Filistin “davası”, bugünkü
iktidarın elini değdiği anda kirletmeye başladığı bütün öbür “dava”lar gibi,
başka birtakım şeylerin üzerine serilmiş riya örtüsünden başka şey değil.
Filistinliler kimsenin umurunda değil.
STRATEJİK
FANTEZİCİYE OYUNCAK
Bir de Ahmet
Davutoğlu çıktı yine ortaya. Diyor ki: “Kudüs, Filistin davasının temelidir.”
Hayır, değil. Filistin davası, yerinden yurdundan edilmiş, toprağı elinden
alınmış, kendi ülkesinde oradan oraya giderken türlü eziyet çeken, serbestçe
hareket edemeyen, bin türlü hakkı kısıtlanmış bir halkın insan gibi yaşayabilme
mücadelesi. Bir halkın toprağına, onuruna sahip çıkması, mevzu, Davutoğlu
gibilerin zaman zaman kişileştirdikleri muhayyel bir “İslâm” adına Kudüs’ün
fethedilmesi işine takılmış ad değil. Kudüs, Ahmet Davutoğlu’nun “dava”sının
temeli, olsa olsa. Kudüs üzerinde kimin hangi hakka sahip olacağı, bu şehrin
nasıl yönetileceği, uluslar arası, dinler arası bir mühim mesele.
Haydi,
sağduyu yasak olduğundan bu fasla hiç girmeyelim, bizim hamaset şampiyonlarının
dedikleriyle uğraşalım. Uğraşamıyoruz, çünkü cehalet ve atmasyonun bu kadarını
kaldıracak mide henüz icat edilmedi. Bunların bir de kendilerini âllâme olarak
sunan, sıfatları tarihçi marihçi olan üçkağıtçıları var. “Trump böyle yaptı,
çünkü tabanı Hıristiyan. Hıristiyanlar şunu şöyle ister, Yahudiler ise böyle
şey yapar…” cinsinden konuşuyorlar. Yahu, “Hıristiyanlar” dediğin kim?
Trump’çıdır diyebileceğin, ABD evanjelistleri ile Katolik Papa’nın Kudüs
konusunda aynı tavrı takındığını imâ etmekle ne yapmaya çalışıyorsun sen? Papa
bizzat kınadı, Trump’ın yediği haltı. Hele Ortadoğu’nun Ortodoks din
adamlarının şu son rezilliği onaylayacağını mı sanıyorsun? Hıristiyanları
bırak, yüz binlerce Yahudi, bu tarz oldubittilere karşı. Kimi Filistinlilerin
haklarına duyarlı kimiyse böyle düşüncesizliklerin kendilerine daha büyük
zorluklar getireceğinden endişe duyuyor. Kudüs gibi bir konu, öyle topluca
Hıristiyanlar, Müslümanlar, Yahudiler gibi “torba-özneler”le ele alınabilecek
bir sorun değil. Hattâ, tam da böyle ele alınamayacak sorun nümûnesi. İsa’nın
doğum yeri Beytüllahim’de Filistinli Hıristiyanlar Trump’ın kararını protesto
etmek için Noel ağaçlarındaki ışıkları söndürdüler. Ama biz Ayasofya’yı açalım;
oldu! Filistinli Hıristiyanlar diye birileri var, hey!
FİLİSTİNLİLER
ARAÇ
Çok lafı
edildi, ama burada da kayda geçsin; en büyük saçmalık: Kararı alan, ilan eden
ABD başkanı, oysa Ankara İsrail’e koyacağı tavrı ballandırıyor. Niye? Dün
geceden beri kimsenin aklı ermiyor buna. Yoksa Washington’a tavır koymak mı
zor? Tam da Zarrab davası falan…
ABD
başkanına kızıp İsrail’e tavır koymakta bize göre tuhaflık var, ama
muktedirlere göre yok. Çünkü eğip büken, kocaman gösteren aynalar siyaseti,
bütünüyle içeri oynanan bir oyun. Trump dahil yeryüzünün bütün popülistleri
biliyorlar ki, kendilerini meselâ Filistinliler iktidarda tutmayacak veya
oradan alaşağı etmeyecek. Bizdeki Kudüs oyununa perde gerisinden yön veren de
bu.
Filistinliler
türlü acılar çekmeyi sürdürecek. Huzurlu bir geleceğe dahi kavuşmalarına çok
var. Bölgenin bilumum sahtecileri de onların üzerinden hamaset yapıp
iktidarlarını sürdürecek.
Ankara
açısından sorun yok. Nasılsa bizden başkası İslâm ümmetini toplayıp Haçlılara
karşı sefere süremez. Bir işaretimize bakar. Washington ile de hiç olmadığımız
kadar yakınız. Birkaç güne hallederiz meseleyi. Zarrab davası bitsin, Kudüs
olayında sıkıntı olmaz. Zaten ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley, Kudüs
konusunda “taraf olmak istemediklerini” ileri sürdü!? Başkanın Doğu Kudüs’ten
söz etmediğini, buranın nasıl yönetileceğine İsraillilerle Filistinlilerin
görüşerek karar vereceklerini söyledi!?
Allah’tan
tutarsız, üçkağıtçı ve riyakâr olan yalnız biz değiliz. Yalnız cehalette fark
atıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder