7 Mayıs 2018 Pazartesi

'Türkiye'nin stratejik önemi' efsanesi çöküyor





Edward G. Stafford May 07 2018



ABD-Türkiye ilişkilerinin, NATO'yu ortak üyeliğinin ötesinde iki ülkeyi birbirine bağlayan çeşitli unsurları arasında ABD'nin askeri tesislere erişim ihtiyacı ve ABD uçaklarının Türk hava sahasını kullanmalarına izin verilmesi geliyor. 

ABD’nin bu gereksinimleri NATO üyeliğinden gelen ortak yükün ötesinde olup ikili ilişkileri doğrudan etkilemektedir. 

Suriye ve Irak'taki son olaylar, ABD’nin bu iki taraflı askeri bağlantılara olan bağımlılığının veya kesin ihtiyacının azaldığını ya da bu bağlılığa muhtemelen geçmişte hak ettiğinden daha büyük önem verildiğini ortaya koyuyor. Yakın gelecekte, ABD ordusunun Türk askeri üslerinin, tesislerinin ve hava sahası haklarının kullanılmasına olan ihtiyacının daha da azaltılması, ortaklar arasındaki gergin ilişkileri daha da zayıflatabilir.

2003 yılında ABD'nin Irak'ı işgal etmeye çalışması veya en azından bu ülkeye Türkiye'den savaş uçaklarını uçurmayı denemesi sırasında, TBMM, ABD güçlerinin bunu yapmasına izin vermemişti. Türkiye’nin sonradan hava sahası kullanımına izni vermesine rağmen, bu durum ABD’yi  personeli için riski arttıran birtakım alternatif düzenlemeler yapmaya zorlamış ve Türkiye’nin bir müttefik olarak güvenilirliği konusunda bir çok soruyu gündeme getirmişti. 

Türkiye, NATO müttefiki ABD ile Irak'taki Kürt Peşmerge güçleri arasındaki askeri iş birliğinden de rahatsız oldu. 

En son, ABD kuvvetleri Irak ve Suriyeli Kürt savaşçılarla yakın işbirliği yaparak İslam Devleti'ni (IŞİD) önce durdurdu sonra da yendi. Bu Kürt savaşçıların birçoğunun Türkiye’nin ordusuna karşı otuz yılı aşkın bir süredir mücadele eden Kürdistan İşçi Partisi'nin (PKK) bir kolu olarak gördüğü Halk Koruma Birlikleri (YPG) ile bağlantısı nedeniyle, Türkiye NATO'daki müttefiki ile güney sınırının hemen ötesindeki silahlı Kürt grupları arasındaki yakın işbirliğinden gene memnun olmadı.

NATO müttefikleri Suriye'nin Menbiç bölgesinde neredeyse karşı karşıya geldiler. Böyle bir olasılığın gerçekleşmesi, ABD’nin IŞİD’e karşı operasyonları, Türkiye'nin Suriye'de savaşan diğer gruplarla olan ittifakı ve NATO için tam bir felaket olurdu. ABD’nin Türkiye'deki askeri tesislere erişim ihtiyacı, Türkiye'nin endişelerini ciddi olarak dikkate almasında önemli bir rol oynadı. 

ABD, İngiltere ve Fransız kuvvetleri, bundan yalnızca birkaç hafta önce, Suriye rejimini kimyasal silah kullanımı nedeniyle cezalandırmak için donanma gemilerinden veya uçaklardan fırlatılan füzeler kullanmıştı. Bunu yaparken, bildiğimiz kadarıyla bu üç ülkenin, Türkiye’den hava sahası iznine veya Türkiye’nin askeri üslerinden yararlanmasına ihtiyacı olmadı. En önemlisi, gerektiğinde pilotlarının Suriye topraklarından kurtarılması için Türkiye’nin Suriye sınırında arama kurtarma birimleri oluşturmaya ihtiyaç duymadılar. 

Havada yakıt ikmalinin gerekmediği anlaşılıyor, ancak gerekmişse de bu iş için İncirlik'teki Türk üssünden kalkmış olan yakıt ikmali uçakları kullanılmadı. Füze saldırısından çıkarılacak bir ders varsa o da ABD’nin ve ortaklarının uzaktan gerçekleştirilen askeri operasyonlarda, Türkiye’deki tesislerin çok da gerekli olmayabileceğidir.

Yakın çevredeki lojistik destek üsleri, büyük ölçekli bir arazi operasyonu için muazzam önem taşımakla birlikte, ABD, sınırlı silah sistemleri kullanılan ve az sayıda personeli tehlikeye atan kısıtlı saldırılarda zamanlar inandığının aksine Türkiye’deki üslerin gerekli olmadığını öğrenmiş olabilir. 

Başka seçenekler de var. ABD IŞİD'e karşı harekatını yürütmek için Irak, Kuveyt, Katar, Ürdün'de ve muhtemelen başka yerlerde bulunan askeri tesisleri kullanmaktaydı.

2003'te Irak'ın kuzey cephesini destekleyen ABD uçakları Romanya'dan uçtu. Türkiye eğer Malatya yakınlarında bulunan radar üssünün kaldırılmasını isterse büyük olasılıkla Bulgaristan bu üsse ev sahipliği yapmayı kabul edecektir.

Kıbrıs'taki bulunan ve Britanya’ya ait olan Akrotiri üssü, geçmişte olduğundan daha erişilebilir görünmektedir. Bu seçeneklerden hiçbiri, Türkiye'deki tesislere erişim için mükemmel bir alternatif değildir, ancak ABD ile Türkiye arasındaki gerilimlerin Türkiye’deki üslere erişiminin sona ermesine yol açması durumunda diğer seçeneklerin kullanılabilirliğini göstermektedir.

ABD'li politikacıların ve askeri planlayıcıların Orta Doğu'daki yeni askeri çabalara çok sayıda ABD kuvvetin konuşlandırma konusundaki isteksizliğiyle birleştiğinde, Ortadoğu’nun geri kalan  ülkelerinde çok sayıda ABD personelinin konuşlandırılmasına duyulan ihtiyaç muhtemelen azalacaktır. 

Bu neden önemli?

İttifaklar ihtiyaca göre geçici olarak şekillenebilir veya kalıcı olabilir. Sovyetler Birliği'nin İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD ve diğer ülkelerle olan ittifakı, Nazi Almanya'sını yenmek için oluşturulmuş geçici bir ittifaktı. Ancak Atlantik İttifakı, Sovyet’lerin yayılmasını engellemek için bir araç olarak ortaya çıkmış olsa da, ittifak içindeki halkların kendi aralarındaki düzenli etkileşimi sayesinde bir ortak değerler topluluğuna dönüştü.

Örneğin, Almanya'da on yıllardır çok sayıda ABD personelinin görev yapması, yakın dostluklara ve Almanlar ile Amerikalılar arasında evliliklere yol açmıştır. Bu, ABD varlığının güçlü olduğu bazı başka yerlerde de daha küçük ölçekte yaşandı.

Kişisel bağlar, farklı geçmişleri ve farklı kültürel normları olan ülkeleri ikili anlaşmaların, sözleşmelerin ve devlet başkanlarının ziyaretlerinin yapamayacağı şekilde birbirleriyle yakınlaştırmaya katkıda bulunur.

Türkiye örneğinde, 1966 yılında ülkede yaklaşık 30 bin ABD Savunma Bakanlığı personeli vardı. 1975'te bu sayı yaklaşık 15.000'e düştü. Ankara'da, ABD'de personeli, Ankara’nın nüfusunun yaklaşık yarım milyon olduğu 60'lı ve 70'li yıllarda Balgat bölgesinde yoğunlaşmıştır.

Kişisel bağlar iki devlet arasındaki politik gerilimi her zaman azaltamasa bile, iki devlet arasında gergin sürtüşmelerde ısıyı azaltacak şekilde kullanılan gres yağı işlevi görebilirler. 

Benzer şekilde, anlaşmazlıkları yumuşatmak için bulunan pragmatik nedenler, teknolojinin askeri operasyonlar için hedeflere yakınlık ihtiyacını azaltmasıyla, daha az önemli hale gelebilir. Suriye’nin kimyasal silah kullanımına tepki göstermek için uzun mesafe silah kullanımına çok fazla önem vermemeliyiz.

Bununla birlikte, şu unutulmamalıdır ki askeri savaşların tarihi, bir tarafın kendi güçlerini zarardan korurken, rakibe karşı ölümcül bir güç yansıtabileceği mesafenin uzamasından ibarettir. 

Böylelikle, teknolojik açıdan gelişmiş demokratik uluslarda askeri planlar yapanların, askerlerin savaşa yakın konuşlanması ihtiyacını azaltmak için teknolojik ilerlemelerden yararlanmaya devam edeceği düşünülebilir.

Askeri operasyonların yapıldığı bölgeye yakın bir çok ABD'li personelin görevlendirilmesini gerektiren büyük askeri operasyonların olasılığı düştükçe, potansiyel olarak asker konuşlandırılabilecek ülkeler Washington'a karşı ellerinin hafiflediğini görecektir. 

On yıllardır, Türkiye’nin konumu ve ABD’nin Türkiye’deki tesislere sınırsız erişim ihtiyacı olduğu algısı, o erişimin bedeli olarak ABD’nin Türkiye’deki ordu hakimiyetindeki hükümetlere tahammül etmesine, demokrasi karşıtı eğilimleri görmezden gelmesine neden oldu. 

Tümüyle sivil bir irade, daha zorlayıcı siyasi-askeri ilişkiler ortaya koysa bile, istenen bir durumdur. İronik bir şekilde, şu an askeri vesayetten tamamen kurtulmuş durumda olan Türk hükümeti Türkiye’nin konumundan gelen pazarlık gücünün doğru yerde bulunan bir taşınmazın değerini ortadan kaldırmasa da düşürecek şekilde yaşanan teknolojik gelişmeler ve çatışmaların değişen doğası nedeniyle artık çok daha düşük olduğunu görebilir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder