14 Nisan 2019 Pazar

AKP, İran, uyuşturucu mafyası sarmalında cinayetler zinciri

8 Nisan 2019’da İstanbul’un en işlek caddesinde ve herkesin gözünün önünde bir cinayet işlendi. Öldürülen kişi İranlı uyuşturucu baronu Naci Şerifi Zindaşti'nin kızı ve şoförünün öldürülmesiyle ilgili azmettirici olarak aranan firari İlhan Ünğan’dı. Ünğan’ın gıyabında yargılandığı davada iki kez müebbet hapsi isteniyordu. Uzun süredir Belçika'da yaşayan İlhan Ünğan, sahte kimlikle ve kaçak yollarla Türkiye'ye dönmüştü.

Yasal durumuna rağmen Ünğan, Bağdat Caddesi'nde bir kafede oğlu ve eşi ile kahvaltı yapacak kadar rahattı. Ama yanına yabancı plakalı bir araçla yanaşıp kafasından iki kurşunla vuran tetikçiler de onun kadar rahattı. Ünğan'ın yerini kolayca öğrenmişler ve İstanbul'un en işlek caddesinde suikast yapacak gücü ve cüreti kendilerinde bulmuşlardı.

İşin garip tarafı cinayet göz göre göre gelmişti. Saldırıdan 10 gün önce 27 Mart 2019’da Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan ve İlhan Üngan’ın ağabeyi olan Orhan Ünğan, mahkeme tutanaklarına geçecek şekilde kardeşinin Zindaşti tarafından öldürtüleceğine dair bilgilerin kendisine ulaştığını söylemişti.

Zindaşti’nin kardeşini öldürtmek için tetikçi tuttuğunu söyleyen ağabey Ünğan şöyle konuşmuştu:
“Müşteki (Zindaşti) vekili aracılığı ile vermiş olduğu dilekçeler ile Çetin Koç’un öldürülmesi olayının benim organize ettiğim iddiasında bulunmuş. Ama her nedense Çetin Koç’un öldürülmesi olayına karışan kişinin kaldığı otelin bedelini ödediği anlaşılmıştır... Ayrıca Çetin Koç’un kardeşini kaçırttığı, Çetin’i nasıl öldürttüğü yönünde ayrıca kardeşimi öldürtmek üzere kimleri tetikçi olarak tuttuğu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma dosyasında yer almaktadır.”

Gazetecilerin “Türkiye’nin yeni Susurluk’u” olarak niteledikleri cinayete giden yolda, başrolde pek çok enteresan aktörün yer aldığı ilişkiler zinciri var. Hikâyeyi anlatmadan önce o isimleri hatırlatalım: İran Kürtlerinden Zindaşti ailesi, Türkiye’nin mafya aileleri listesinde yer alan Ünğan ailesi, Gülen Cemaati mensubu olduğu için yurtdışına kaçan eski savcı Zekeriya Öz, Ergenekon Davası sanıkları, ABD Konsolosluk görevlisi tutuklu Metin Topuz ve Anayasa Hukuku hocası AKP eski Milletvekili Burhan Kuzu. Bu ilişkiler ağında şu ana kadar, dünyanın değişik ülkelerinde 30’a yakın kişi öldürüldü.

Kadıköy’de cinayetle süren ilişkilerin zincirinin ilk hikâyesi; 2014 yılının eylül ayında Büyükçekmece’de gerçekleştirilen bir suikastla başladı. Lüks bir cipe silahlı saldırı düzenlendi. Çapraz ateş sonrası iki kişi hayatını kaybetti. Öldürülenlerden biri Arzu Şerifi Zindaşti’ydi, diğeri ise şoförüydü.  O güne kadar Zindaşti soyadını kamuoyu, Ergenekon davasında "gizli tanık" olarak ifade veren uyuşturucu kaçakçılığından sabıkalı Naci Şerifi Zindaşti dolayısıyla biliyordu.

Öldürülen, bu gizli tanığın kızıydı, babasının yerine hedef olmuştu. Olay uyuşturucu baronlarının kavgasının kanlı bir sonucuydu. Ve savcının iddiasına göre asıl hedef Naci Şerifi Zindaşti'ydi. Azmettirici olduğu iddiasıyla yargılanan Orhan Ünğan hakkında iki kez ağırlaştırılmış müebbet istendi. Orhan Ünğan uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı iddia edilen biriydi ve Zindaşti ile aralarındaki husumetin de uyuşturucuyla ilgili olduğu belirtiliyordu.

Ancak Zindaşti’nin kızının öldürülmesine ilişkin duruşmada Orhan Ünğan, cinayetle ilgisinin olmadığını iddia ederek, cemaat savcılarının kumpasına kurban edildiğini ileri sürdü ve Zekeriya Öz ile ABD Konsolosluk görevlisi Metin Topuz’un ismini verdi: “Şikâyetçi cezaevinde yatmaktayken ABD'liler bunun ile görüşmek istiyorlar Savcı Cihan Kansız görüştürüyor ve Zekeriya Öz devreye giriyor. Daha sonra o mahkemenin üyeleri olan hâkimlerin FETÖ üyesi olmaktan görevden alındıklarını biliyorum.”

Orhan Ünğan ayrıca Hollanda’da PKK ile mücadele ettiğini ileri sürerek bu yüzden hedef alındığını da iddia etti. Ünğan’ın iddiasına göre Zindaşti’nin yakınları, İran devleti tarafından PKK ve PJAK (PKK’nin İran kolu) mensubu olduğu için öldürülmüşlerdi ve bu yüzden kendisine iftira atıyorlardı.

Aynı duruşmada Zindaşti ise, saldırıda ölenin kendi kızı, diğer kişinin de eşinin yeğeni olduğunu vurgulayarak “Orhan Ünğan'ın beni öldüreceğini biliyordum. Yunanistan'da yakalanan bir ton uyuşturucuyla ilgili olarak muhbirlik yaptığımı piyasaya söylüyordu. Kendi yönümden tedbir almaya çalışıyordum. Ancak çocukları öldüreceğini düşünmemiştim” diye konuştu.

Bu olaydan üç yıl sonra Orhan Üngan’ın avukatlığını yapan Diyarbakırlı avukat Kutbettin Kaya, 1 Kasım 2017’de yine bir suikasta kurban gitti. Kaya aynı zamanda Ergenekon Davası’nın sanıklarından biriydi. Ve katıldığı son duruşmada “sonraki oturumda bulunamayabilirim zira öldürülme riskim var veya nefsi müdafaa kapsamında birilerini öldürmek zorunda kalabilirim" demişti.

İddialara göre yıllar önce Matador Davası’nda da yargılanan uyuşturucu kaçakçısı Cemal Nayır, yargılandığı davada tahliye olmak için rüşvet verdi. Ancak mahkeme başkanı Nayır’ın avukatından tahliye karşılığı 1 milyon dolar almasına rağmen tahliye kararı vermedi ve daha sonra parayı iade etti.

Bu iddiayı daha sonra jandarmanın haber elemanı olduğu ortaya çıkan Nayır’ın sağ kolu Kemal Şerifi Seydani sahte kimliğini kullanan Naci Şerifi Zindaşti ortaya attı. Zindaşti, tahliye olmak için hakime verilen 1 milyon doların Av. Kutbettin Kaya aracılığıyla iletildiğini de iddia etti. Kaya bu iddiayla Ergenekon Davası’nda “adil yargıyı etkileme” soruşturmasına dâhil edildi. Av. Kaya dava boyunca kendisinin ‘cemaat mağduru’ olduğunu söyledi.

Türkiye kamuoyu Naci Şerifi Zindaşti’nin adından ilk kez, 2007 yılında İstanbul Büyükçekmece'de ele geçen 75 kilo 300 gram eroin operasyonuyla haberdar oldu. Zindaşti, 27 Eylül 2007'de uyuşturucudan tutuklandı.  İddialara göre tutuklandıktan sonra Zekeriya Öz, Zindaşti'yi Bayrampaşa Özel Tip Cezaevi'nde ziyaret etti ve “Bu ifadeyi oku. Seni Terazi kod adıyla gizli tanık yapacağım.

Bunu imzalarsan seni hemen Maltepe Açık Cezaevi'ne gönderip, sonrasında da hemen tahliye edeceğim” dedi. Zindaşti, Zekeriya Öz'ün hazırladığı bu ifadeyi imzaladıktan birkaç gün sonra da 18 Ağustos 2010'da tahliye edildi. İlginç olan ise Zindaşti'nin  yakalandığı sahte kimlikle yani ‘Kemal Şerifi Seydani' olarak tahliye edilmesiydi.

Ergenekon, Balyoz davalarında ‘gizli tanık Terazi' kod adıyla 21 Ekim 2010'da Öz'e ifade veren Zindaşti’nin ifadesinden dört ay önce, 1 Haziran 2010'da Ergenekon soruşturması kapmasında şu isimler gözaltına alınmıştı: Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay, avukat Tülay Bekar, emekli Albay Cafer Balçık, avukat Sefa Altıoğlu, İP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Cengiz, avukat Kudbettin Kaya ve eşi avukat Hülya Kaya.

Zaten; kızının ölümüyle sonuçlanan cinayetler halkası da bu ifadenin ardından başladı. İddialara göre pek çok kaçakçılık bilgisini savcılara vermişti. Koç ile Zindaşti’nin hasımlığının hikâyesi de, Zindaşti'nin Koç'un bir uyuşturucu sevkiyatını ihbar etmesiyle başlamıştı. İhbar sonucunda Yunanistan'daki bir gemi ve depoda 2.1 ton uyuşturucu yakalandı. Çetin Koç, İstanbul'da bir mafyayı yöneten Orhan ve İlhan Ünğan kardeşlere Zindaşti'yi öldürmeleri için 5 milyon dolar verdi.

Saldırıyı yurtdışında bulunan Orhan Ünğan'ın talimatıyla Hacı Osman Sezen ve Turgay Akar'ın gerçekleştirdiği öne sürüldü. Sezen ve Akar da 22 Aralık 2014'te Küçükçekmece'de öldürüldü. İstinye'de, 24 Aralık 2014'te Bentley marka otomobilinin içinde Ali Ekber Akgün infaz edildi. Akgün’ün en yakın adamlarından biri olan ve onunla üç buçuk yıl cezaevinde yatan Hollandalı Sjaak Burger, Panama’da 24 Ocak 2015 günü ensesinden vurularak öldürüldü.

Cinayetler bununla kalmadı, İran asıllı Çetin Koç, 4 Mayıs 2016'da Dubai'de, susturucu takılmış tabanca kullanan iki tetikçi tarafından öldürüldü. Tetikçi Kolombiya asıllı Kanada vatandaşıydı. Cinayet günü Kanada'dan gelmiş ve aynı gün uçakla geri dönmüştü, döndükten sonra öldürüldü. Koç'un kardeşinin de İran'da öldürüldüğü öne sürüldü. İddialara göre Zindaşti, Çetin Koç'un diğer kardeşini İran'dan kaçırmış, İran'ın üç büyük aşiretinin araya girmesiyle kaçırılan kardeş serbest bırakılmıştı.

Olayların sonraki etabı kırmızı bülten ile aranan Orhan Ünğan’ın 25 Ağustos 2015'te Hollanda'da yakalanmasıyla başka bir aşamaya sıçradı. Orhan Ünğan, Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığı ile Hollanda polisinin ortak operasyonu sonucu 25 Ağustos 2015’te Hollanda Amsterdam’da, “Mert Pepic” adına düzenlenmiş Sırp kimliğiyle yakalandı. Türkiye’ye iade edilen Ünğan, 25 Mart 2016’da “tasarlayarak kişiyi öldürme suçuna azmettirmek” suçundan tutuklandı. Orhan Ünğan'ın avukatlığını, daha önce Zindaşti’nin aleyhine ifade verdiği Ergenekon sanığı Av. Kudbedin Kaya üstlendi.

Ünğan’dan kısa bir süre sonra 6 Nisan'da, Zindaşti ve adamları Büyükçekmece'de bir villada yakalandı. Adamlarının arasında dört de polis vardı. Eşi ve üç zanlı serbest bırakılırken, ikisi polis beş adamıyla birlikte Zindaşti 20 Nisan'da tutuklandı. 11  Ekim'de Zindaşti'nin avukatı ‘tutukluluğun incelenmesi' için İstanbul Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği’ne başvurdu. 5. Sulh Ceza Hakimi Cevdet Özcan, Zindaşti ve üç adamı hakkında ‘tahliye' kararı verdi.

Tahliye kararında, Zindaşti'nin üzerine atılı cinayet suçlarında rol aldığı, azmettirici olduğuna somut yeterli delil olmadığını, tutuklu kalmasının ise telafisi mümkün olmayan zarar vereceğini gerekçe gösterdi. Tutuklular gece saat 23.30 sıralarında Silivri Cezaevi'nden çıktı. Soruşturma Savcısı Ercan Devrim karara itiraz etti, 6. Sulh Ceza Hakimi tekrar tutuklama kararı çıkardı. Ancak Zindaşti sırra kadem bastı. Zindaşti'nin firari olduğu dönemlerde avukatının ofisinin bulunduğu rezidansa kaleşnikoflu korumalarla giriş-çıkış yaptığı, İstanbul'un göbeğinde, gündüz vakti rahatça gezdiği ortaya çıktı. Denildiğine göre, rahatlığının nedeni yüzünün kamuoyu tarafından bilinmemesiydi.

Zindaşti’nin son tahliyesinde AKP eski Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu üyesi Prof. Dr. Burhan Kuzu’nun rol aldığı iddiaları ise, cinayetler zincirine bir başka halka olarak eklendi. Zindaşti’nin tahliye kararını veren hakim hakkında soruşturma başlatmasıyla, hakimin AKP'li eski milletvekili ve Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu'yu tarif ederek “Sürekli aradı ve bu şahsın mutlaka tahliye edilmesi gerektiği yönünde telkinde, baskıda bulundu ve devletin bu konuda böyle bir duyarlılığı olduğunu belirtti” dediği öğrenildi.

Kuzu, önce bu ifadeyi inkâr etti, "Asla tanımam" dedi, ancak daha sonra Zindaşti'yle aynı masada yemek yerken çekilmiş fotoğrafları ortaya çıktı. Bunun üzerine Burhan Kuzu, Zindaşti ile vatandaşlık işlerine yardım için buluştuğunu itiraf etmek zorunda kaldı.

Kuzu’nun Zindaşti ile bağını ilk olarak gazeteci Fatih Altaylı, Habertürk’teki köşesinde dile getirdi. Hakimin iddiasını köşesine taşıyan Altaylı “Hani her kabine değişikliği öncesi ‘Bu kez bakan olur’ denilip de bir türlü olamayan bir milletvekili var ya” diye doğrudan Kuzu’yu işaret etti. Kuzu, Altaylı’yı önce kesin bir dille reddetti ve para işleriyle ilişkisinin olmayacağını belirterek “Bu bilgiyi kim verdi size bilmem” dedi.

Ancak Orhan Ünğan’ın cezaevinden hakkında yaptığı suç duyurusu üzerine bu kez görüntüleri ortaya çıkınca yanıtını “Çok büyütüyorsunuz” şeklinde değiştirdi. Zindaşti’nin kendisine yedi sene önce geldiğini, birlikte yemek yediklerini, TC vatandaşı olmak istediğini söyleyen Kuzu, Zindaşti’nin annesinin Hakkârili olduğunu söylediğini belirterek, vatandaşlık konusunda yardımcı olabileceğini söylediğini aktardı:
“Vatandaşlık Genel Müdürlüğü’ne müracaat etti. Ben de genel müdürü aradım yardımcı olmalarını istedim. Müdür bir ay sonra bana döndü, ‘Hocam bu adamın sıkıntıları falan var’ dedi bana. Ben de sıkıntı varsa kalsın dedim. Hâlâ da vatandaş değil. Yıllar sonra adamın davası çıkmış. Bir daha da görmedim adamı.”
Fotoğrafların basına sızmasından sonra bir video yayınlayan firari Naci Şerifi Zindaşti ise, oldukça pervasızdı. Videosunda CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’i “Bu tür hareketlerden uzak durun” diyerek tehdit etti. Özel fotoğraf ortaya çıktıktan sonra “Bu soruşturma bir an önce Burhan Kuzu’ysa Burhan Kuzu, başka bir milletvekili ise başka milletvekilini kapsayacak biçimde bir an önce genişletilmeli ve hukuka sahip çıkılmalıdır” demişti.
Video kaydında CHP’yi şantajcılıkla suçlayan ve fotoğrafların yerel seçimler öncesinde ortaya çıkmasının manidar olduğunu öne süren Zindaşti şöyle konuştu:

“Siz ne hakla benim hakkımda konuşuyorsunuz. 2016’da emniyet benim telefonuma el koydu. Burhan Hoca’yla bir resmimiz vardı görüşmemize dair. Nasıl olsa şantajla işe gelmeye alışmış bir partisiniz. Balondan baron üretemezsiniz, boşu boşuna uğraşmayın. Benim dosyam zaten ,‘mışlarla’ dolu olduğu için 2016’dan beri bir soruşturmadır devam ediyor. Yakında da takipsizlikle sonuçlanacağına inanıyorum. Kaçacak göçecek değiliz. Türk adaletine inanıyorum. İlk duruşmada da mahkememe geleceğim.”

Devlet, uyuşturucu mafyası, cemaat ve AKP ilişkiler zincirinin bir başka halkasını Kürt Avukat Kudbettin Kaya oluşturuyordu. Yedi yıl önce kendisi hakkında ‘rüşvetçi’ diyen Zindaşti’nin hasmının avukatlığını üstlenen Kaya; Ergenekon davasından 27 Aralık 2016’da beraat etmişti.

Kaya’nın bir diğer özelliği ise, PKK’ye yardım ettiği iddiasıyla 1994’te faili meçhul cinayete kurban giden Kürt hukukçu Av. Medet Serhat’ın yanında yetişmiş olmasıydı. Kudbedin Kaya, tıpkı avukatlığı öğrendiği ustası Medet Serhat gibi uyuşturucu davalarında avukatlık yaptı. Onun gibi profesyonel bir tetikçi tarafından, sevdiklerinin yanında öldürüldü ve Medet Serhat’ın Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki mezarının 200 metre yakınında toprağa verildi. Sultanahmet'te bir hukuk bürosunda 28 yıl önce başlayan usta-çırak ilişkisi, Zincirlikuyu Mezarlığı'nda yan yana mezarlarda son bulmuştu.

Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, öldürülmeden yaklaşık bir yıl önce zırhlı minibüs kullanmaya başlayan Av. Kudbettin Kaya, Ünğan davası dışında avukatlık yapmıyordu.  Kaya'nın son aile fotoğrafı, oğlu Navdar Kaya'nın, 18 Ekim'de stajını tamamlayarak ‘avukatlık ruhsatını' aldığı sırada çekilen fotoğrafı oldu. Fotoğrafta avukat anne baba Kudbettin ve Hülya Kaya, oğul Navdar Kaya ve İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu yer alıyordu. Kaya 1 Kasım 2017’de Yeşilköy'de, lokantada ailesi ile yemek yerken uziyle vurulup öldürüldü.

Kaya’dan sonraki son kurban ise avukatlığını üstlendiği Ünğan ailesinin fertlerinden İlhan Ünğan oldu. Uyuşturucu kaçakçılarının, siyasetin, cemaatin gölgelerinin cirit attığı cinayetler silsilesinin son kurbanı İlhan Ünğan’ı vuran iki tetikçi, Sultangazi’de bir adreste yakalanarak tutuklandı, cinayet silahı da ele geçirildi.

Ancak bundan sonraki kurban ya da kurbanların kim olacağı ve devletin bu karanlık ilişkilere müdahale edip etmeyeceği herkesin merak ettiği sorular olmaya devam ediyor.

 Dicle Eşiyok

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder