8 Nisan 2019’da İstanbul’un en işlek caddesinde ve
herkesin gözünün önünde bir cinayet işlendi. Öldürülen kişi İranlı
uyuşturucu baronu Naci Şerifi Zindaşti'nin kızı ve şoförünün
öldürülmesiyle ilgili azmettirici olarak aranan firari İlhan Ünğan’dı.
Ünğan’ın gıyabında yargılandığı davada iki kez müebbet hapsi
isteniyordu. Uzun süredir Belçika'da yaşayan İlhan Ünğan, sahte kimlikle
ve kaçak yollarla Türkiye'ye dönmüştü.
Yasal durumuna rağmen Ünğan, Bağdat Caddesi'nde bir kafede
oğlu ve eşi ile kahvaltı yapacak kadar rahattı. Ama yanına yabancı
plakalı bir araçla yanaşıp kafasından iki kurşunla vuran tetikçiler de
onun kadar rahattı. Ünğan'ın yerini kolayca öğrenmişler ve İstanbul'un
en işlek caddesinde suikast yapacak gücü ve cüreti kendilerinde
bulmuşlardı.
İşin garip tarafı cinayet göz göre göre gelmişti.
Saldırıdan 10 gün önce 27 Mart 2019’da Bakırköy 12. Ağır Ceza
Mahkemesi’nde yargılanan ve İlhan Üngan’ın ağabeyi olan Orhan Ünğan,
mahkeme tutanaklarına geçecek şekilde kardeşinin Zindaşti tarafından
öldürtüleceğine dair bilgilerin kendisine ulaştığını söylemişti.
Zindaşti’nin kardeşini öldürtmek için tetikçi tuttuğunu söyleyen ağabey Ünğan şöyle konuşmuştu:
“Müşteki (Zindaşti) vekili aracılığı ile vermiş olduğu dilekçeler ile Çetin Koç’un öldürülmesi olayının benim organize ettiğim iddiasında bulunmuş. Ama her nedense Çetin Koç’un öldürülmesi olayına karışan kişinin kaldığı otelin bedelini ödediği anlaşılmıştır... Ayrıca Çetin Koç’un kardeşini kaçırttığı, Çetin’i nasıl öldürttüğü yönünde ayrıca kardeşimi öldürtmek üzere kimleri tetikçi olarak tuttuğu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma dosyasında yer almaktadır.”
Gazetecilerin “Türkiye’nin yeni Susurluk’u” olarak
niteledikleri cinayete giden yolda, başrolde pek çok enteresan aktörün
yer aldığı ilişkiler zinciri var. Hikâyeyi anlatmadan önce o isimleri
hatırlatalım: İran Kürtlerinden Zindaşti ailesi, Türkiye’nin mafya
aileleri listesinde yer alan Ünğan ailesi, Gülen Cemaati mensubu olduğu
için yurtdışına kaçan eski savcı Zekeriya Öz, Ergenekon Davası
sanıkları, ABD Konsolosluk görevlisi tutuklu Metin Topuz ve Anayasa
Hukuku hocası AKP eski Milletvekili Burhan Kuzu. Bu ilişkiler ağında şu
ana kadar, dünyanın değişik ülkelerinde 30’a yakın kişi öldürüldü.
Kadıköy’de cinayetle süren ilişkilerin zincirinin ilk
hikâyesi; 2014 yılının eylül ayında Büyükçekmece’de gerçekleştirilen bir
suikastla başladı. Lüks bir cipe silahlı saldırı düzenlendi. Çapraz
ateş sonrası iki kişi hayatını kaybetti. Öldürülenlerden biri Arzu
Şerifi Zindaşti’ydi, diğeri ise şoförüydü. O güne kadar Zindaşti
soyadını kamuoyu, Ergenekon davasında "gizli tanık" olarak ifade veren
uyuşturucu kaçakçılığından sabıkalı Naci Şerifi Zindaşti dolayısıyla
biliyordu.
Öldürülen, bu gizli tanığın kızıydı, babasının yerine hedef
olmuştu. Olay uyuşturucu baronlarının kavgasının kanlı bir sonucuydu.
Ve savcının iddiasına göre asıl hedef Naci Şerifi Zindaşti'ydi.
Azmettirici olduğu iddiasıyla yargılanan Orhan Ünğan hakkında iki kez
ağırlaştırılmış müebbet istendi. Orhan Ünğan uyuşturucu kaçakçılığı
yaptığı iddia edilen biriydi ve Zindaşti ile aralarındaki husumetin de
uyuşturucuyla ilgili olduğu belirtiliyordu.
Ancak Zindaşti’nin kızının öldürülmesine ilişkin duruşmada
Orhan Ünğan, cinayetle ilgisinin olmadığını iddia ederek, cemaat
savcılarının kumpasına kurban edildiğini ileri sürdü ve Zekeriya Öz ile
ABD Konsolosluk görevlisi Metin Topuz’un ismini verdi: “Şikâyetçi
cezaevinde yatmaktayken ABD'liler bunun ile görüşmek istiyorlar Savcı
Cihan Kansız görüştürüyor ve Zekeriya Öz devreye giriyor. Daha sonra o
mahkemenin üyeleri olan hâkimlerin FETÖ üyesi olmaktan görevden
alındıklarını biliyorum.”
Orhan Ünğan ayrıca Hollanda’da PKK ile mücadele ettiğini
ileri sürerek bu yüzden hedef alındığını da iddia etti. Ünğan’ın
iddiasına göre Zindaşti’nin yakınları, İran devleti tarafından PKK ve
PJAK (PKK’nin İran kolu) mensubu olduğu için öldürülmüşlerdi ve bu
yüzden kendisine iftira atıyorlardı.
Aynı duruşmada Zindaşti ise, saldırıda ölenin kendi kızı,
diğer kişinin de eşinin yeğeni olduğunu vurgulayarak “Orhan Ünğan'ın
beni öldüreceğini biliyordum. Yunanistan'da yakalanan bir ton
uyuşturucuyla ilgili olarak muhbirlik yaptığımı piyasaya söylüyordu.
Kendi yönümden tedbir almaya çalışıyordum. Ancak çocukları öldüreceğini
düşünmemiştim” diye konuştu.
Bu olaydan üç yıl sonra Orhan Üngan’ın avukatlığını yapan
Diyarbakırlı avukat Kutbettin Kaya, 1 Kasım 2017’de yine bir suikasta
kurban gitti. Kaya aynı zamanda Ergenekon Davası’nın sanıklarından
biriydi. Ve katıldığı son duruşmada “sonraki oturumda bulunamayabilirim
zira öldürülme riskim var veya nefsi müdafaa kapsamında birilerini
öldürmek zorunda kalabilirim" demişti.
İddialara göre yıllar önce Matador Davası’nda da yargılanan
uyuşturucu kaçakçısı Cemal Nayır, yargılandığı davada tahliye olmak
için rüşvet verdi. Ancak mahkeme başkanı Nayır’ın avukatından tahliye
karşılığı 1 milyon dolar almasına rağmen tahliye kararı vermedi ve daha
sonra parayı iade etti.
Bu iddiayı daha sonra jandarmanın haber elemanı olduğu
ortaya çıkan Nayır’ın sağ kolu Kemal Şerifi Seydani sahte kimliğini
kullanan Naci Şerifi Zindaşti ortaya attı. Zindaşti, tahliye olmak için
hakime verilen 1 milyon doların Av. Kutbettin Kaya aracılığıyla
iletildiğini de iddia etti. Kaya bu iddiayla Ergenekon Davası’nda “adil
yargıyı etkileme” soruşturmasına dâhil edildi. Av. Kaya dava boyunca
kendisinin ‘cemaat mağduru’ olduğunu söyledi.
Türkiye kamuoyu Naci Şerifi Zindaşti’nin adından ilk kez,
2007 yılında İstanbul Büyükçekmece'de ele geçen 75 kilo 300 gram eroin
operasyonuyla haberdar oldu. Zindaşti, 27 Eylül 2007'de uyuşturucudan
tutuklandı. İddialara göre tutuklandıktan sonra Zekeriya Öz,
Zindaşti'yi Bayrampaşa Özel Tip Cezaevi'nde ziyaret etti ve “Bu ifadeyi
oku. Seni Terazi kod adıyla gizli tanık yapacağım.
Bunu imzalarsan seni hemen Maltepe Açık Cezaevi'ne
gönderip, sonrasında da hemen tahliye edeceğim” dedi. Zindaşti, Zekeriya
Öz'ün hazırladığı bu ifadeyi imzaladıktan birkaç gün sonra da 18
Ağustos 2010'da tahliye edildi. İlginç olan ise Zindaşti'nin
yakalandığı sahte kimlikle yani ‘Kemal Şerifi Seydani' olarak tahliye
edilmesiydi.
Ergenekon, Balyoz davalarında ‘gizli tanık Terazi' kod
adıyla 21 Ekim 2010'da Öz'e ifade veren Zindaşti’nin ifadesinden dört ay
önce, 1 Haziran 2010'da Ergenekon soruşturması kapmasında şu isimler
gözaltına alınmıştı: Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay, avukat Tülay Bekar,
emekli Albay Cafer Balçık, avukat Sefa Altıoğlu, İP Genel Başkan
Yardımcısı Mehmet Cengiz, avukat Kudbettin Kaya ve eşi avukat Hülya
Kaya.
Zaten; kızının ölümüyle sonuçlanan cinayetler halkası da bu
ifadenin ardından başladı. İddialara göre pek çok kaçakçılık bilgisini
savcılara vermişti. Koç ile Zindaşti’nin hasımlığının hikâyesi de,
Zindaşti'nin Koç'un bir uyuşturucu sevkiyatını ihbar etmesiyle
başlamıştı. İhbar sonucunda Yunanistan'daki bir gemi ve depoda 2.1 ton
uyuşturucu yakalandı. Çetin Koç, İstanbul'da bir mafyayı yöneten Orhan
ve İlhan Ünğan kardeşlere Zindaşti'yi öldürmeleri için 5 milyon dolar
verdi.
Saldırıyı yurtdışında bulunan Orhan Ünğan'ın talimatıyla
Hacı Osman Sezen ve Turgay Akar'ın gerçekleştirdiği öne sürüldü. Sezen
ve Akar da 22 Aralık 2014'te Küçükçekmece'de öldürüldü. İstinye'de, 24
Aralık 2014'te Bentley marka otomobilinin içinde Ali Ekber Akgün infaz
edildi. Akgün’ün en yakın adamlarından biri olan ve onunla üç buçuk yıl
cezaevinde yatan Hollandalı Sjaak Burger, Panama’da 24 Ocak 2015 günü
ensesinden vurularak öldürüldü.
Cinayetler bununla kalmadı, İran asıllı Çetin Koç, 4 Mayıs
2016'da Dubai'de, susturucu takılmış tabanca kullanan iki tetikçi
tarafından öldürüldü. Tetikçi Kolombiya asıllı Kanada vatandaşıydı.
Cinayet günü Kanada'dan gelmiş ve aynı gün uçakla geri dönmüştü,
döndükten sonra öldürüldü. Koç'un kardeşinin de İran'da öldürüldüğü öne
sürüldü. İddialara göre Zindaşti, Çetin Koç'un diğer kardeşini İran'dan
kaçırmış, İran'ın üç büyük aşiretinin araya girmesiyle kaçırılan kardeş
serbest bırakılmıştı.
Olayların sonraki etabı kırmızı bülten ile aranan Orhan
Ünğan’ın 25 Ağustos 2015'te Hollanda'da yakalanmasıyla başka bir aşamaya
sıçradı. Orhan Ünğan, Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığı ile
Hollanda polisinin ortak operasyonu sonucu 25 Ağustos 2015’te Hollanda
Amsterdam’da, “Mert Pepic” adına düzenlenmiş Sırp kimliğiyle yakalandı.
Türkiye’ye iade edilen Ünğan, 25 Mart 2016’da “tasarlayarak kişiyi
öldürme suçuna azmettirmek” suçundan tutuklandı. Orhan Ünğan'ın
avukatlığını, daha önce Zindaşti’nin aleyhine ifade verdiği Ergenekon
sanığı Av. Kudbedin Kaya üstlendi.
Ünğan’dan kısa bir süre sonra 6 Nisan'da, Zindaşti ve
adamları Büyükçekmece'de bir villada yakalandı. Adamlarının arasında
dört de polis vardı. Eşi ve üç zanlı serbest bırakılırken, ikisi polis
beş adamıyla birlikte Zindaşti 20 Nisan'da tutuklandı. 11 Ekim'de
Zindaşti'nin avukatı ‘tutukluluğun incelenmesi' için İstanbul Nöbetçi
Sulh Ceza Hâkimliği’ne başvurdu. 5. Sulh Ceza Hakimi Cevdet Özcan,
Zindaşti ve üç adamı hakkında ‘tahliye' kararı verdi.
Tahliye kararında, Zindaşti'nin üzerine atılı cinayet
suçlarında rol aldığı, azmettirici olduğuna somut yeterli delil
olmadığını, tutuklu kalmasının ise telafisi mümkün olmayan zarar
vereceğini gerekçe gösterdi. Tutuklular gece saat 23.30 sıralarında
Silivri Cezaevi'nden çıktı. Soruşturma Savcısı Ercan Devrim karara
itiraz etti, 6. Sulh Ceza Hakimi tekrar tutuklama kararı çıkardı. Ancak
Zindaşti sırra kadem bastı. Zindaşti'nin firari olduğu dönemlerde
avukatının ofisinin bulunduğu rezidansa kaleşnikoflu korumalarla
giriş-çıkış yaptığı, İstanbul'un göbeğinde, gündüz vakti rahatça gezdiği
ortaya çıktı. Denildiğine göre, rahatlığının nedeni yüzünün kamuoyu
tarafından bilinmemesiydi.
Zindaşti’nin son tahliyesinde AKP eski Milletvekili ve
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu üyesi Prof. Dr. Burhan
Kuzu’nun rol aldığı iddiaları ise, cinayetler zincirine bir başka halka
olarak eklendi. Zindaşti’nin tahliye kararını veren hakim hakkında
soruşturma başlatmasıyla, hakimin AKP'li eski milletvekili ve Anayasa
Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu'yu tarif ederek “Sürekli aradı ve bu
şahsın mutlaka tahliye edilmesi gerektiği yönünde telkinde, baskıda
bulundu ve devletin bu konuda böyle bir duyarlılığı olduğunu belirtti”
dediği öğrenildi.
Kuzu, önce bu ifadeyi inkâr etti, "Asla tanımam" dedi,
ancak daha sonra Zindaşti'yle aynı masada yemek yerken çekilmiş
fotoğrafları ortaya çıktı. Bunun üzerine Burhan Kuzu, Zindaşti ile
vatandaşlık işlerine yardım için buluştuğunu itiraf etmek zorunda kaldı.
Kuzu’nun Zindaşti ile bağını ilk olarak gazeteci Fatih
Altaylı, Habertürk’teki köşesinde dile getirdi. Hakimin iddiasını
köşesine taşıyan Altaylı “Hani her kabine değişikliği öncesi ‘Bu kez
bakan olur’ denilip de bir türlü olamayan bir milletvekili var ya” diye
doğrudan Kuzu’yu işaret etti. Kuzu, Altaylı’yı önce kesin bir dille
reddetti ve para işleriyle ilişkisinin olmayacağını belirterek “Bu
bilgiyi kim verdi size bilmem” dedi.
Ancak Orhan Ünğan’ın cezaevinden hakkında yaptığı suç
duyurusu üzerine bu kez görüntüleri ortaya çıkınca yanıtını “Çok
büyütüyorsunuz” şeklinde değiştirdi. Zindaşti’nin kendisine yedi sene
önce geldiğini, birlikte yemek yediklerini, TC vatandaşı olmak
istediğini söyleyen Kuzu, Zindaşti’nin annesinin Hakkârili olduğunu
söylediğini belirterek, vatandaşlık konusunda yardımcı olabileceğini
söylediğini aktardı:
“Vatandaşlık Genel Müdürlüğü’ne müracaat etti. Ben de genel müdürü aradım yardımcı olmalarını istedim. Müdür bir ay sonra bana döndü, ‘Hocam bu adamın sıkıntıları falan var’ dedi bana. Ben de sıkıntı varsa kalsın dedim. Hâlâ da vatandaş değil. Yıllar sonra adamın davası çıkmış. Bir daha da görmedim adamı.”Fotoğrafların basına sızmasından sonra bir video yayınlayan firari Naci Şerifi Zindaşti ise, oldukça pervasızdı. Videosunda CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’i “Bu tür hareketlerden uzak durun” diyerek tehdit etti. Özel fotoğraf ortaya çıktıktan sonra “Bu soruşturma bir an önce Burhan Kuzu’ysa Burhan Kuzu, başka bir milletvekili ise başka milletvekilini kapsayacak biçimde bir an önce genişletilmeli ve hukuka sahip çıkılmalıdır” demişti.
Video kaydında CHP’yi şantajcılıkla suçlayan ve
fotoğrafların yerel seçimler öncesinde ortaya çıkmasının manidar
olduğunu öne süren Zindaşti şöyle konuştu:
“Siz ne hakla benim hakkımda konuşuyorsunuz. 2016’da
emniyet benim telefonuma el koydu. Burhan Hoca’yla bir resmimiz vardı
görüşmemize dair. Nasıl olsa şantajla işe gelmeye alışmış bir
partisiniz. Balondan baron üretemezsiniz, boşu boşuna uğraşmayın. Benim
dosyam zaten ,‘mışlarla’ dolu olduğu için 2016’dan beri bir
soruşturmadır devam ediyor. Yakında da takipsizlikle sonuçlanacağına
inanıyorum. Kaçacak göçecek değiliz. Türk adaletine inanıyorum. İlk
duruşmada da mahkememe geleceğim.”
Devlet, uyuşturucu mafyası, cemaat ve AKP ilişkiler
zincirinin bir başka halkasını Kürt Avukat Kudbettin Kaya oluşturuyordu.
Yedi yıl önce kendisi hakkında ‘rüşvetçi’ diyen Zindaşti’nin hasmının
avukatlığını üstlenen Kaya; Ergenekon davasından 27 Aralık 2016’da
beraat etmişti.
Kaya’nın bir diğer özelliği ise, PKK’ye yardım ettiği
iddiasıyla 1994’te faili meçhul cinayete kurban giden Kürt hukukçu Av.
Medet Serhat’ın yanında yetişmiş olmasıydı. Kudbedin Kaya, tıpkı
avukatlığı öğrendiği ustası Medet Serhat gibi uyuşturucu davalarında
avukatlık yaptı. Onun gibi profesyonel bir tetikçi tarafından,
sevdiklerinin yanında öldürüldü ve Medet Serhat’ın Zincirlikuyu
Mezarlığı'ndaki mezarının 200 metre yakınında toprağa verildi.
Sultanahmet'te bir hukuk bürosunda 28 yıl önce başlayan usta-çırak
ilişkisi, Zincirlikuyu Mezarlığı'nda yan yana mezarlarda son bulmuştu.
Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, öldürülmeden yaklaşık
bir yıl önce zırhlı minibüs kullanmaya başlayan Av. Kudbettin Kaya,
Ünğan davası dışında avukatlık yapmıyordu. Kaya'nın son aile fotoğrafı,
oğlu Navdar Kaya'nın, 18 Ekim'de stajını tamamlayarak ‘avukatlık
ruhsatını' aldığı sırada çekilen fotoğrafı oldu. Fotoğrafta avukat anne
baba Kudbettin ve Hülya Kaya, oğul Navdar Kaya ve İstanbul Barosu
Başkanı Mehmet Durakoğlu yer alıyordu. Kaya 1 Kasım 2017’de Yeşilköy'de,
lokantada ailesi ile yemek yerken uziyle vurulup öldürüldü.
Kaya’dan sonraki son kurban ise avukatlığını üstlendiği
Ünğan ailesinin fertlerinden İlhan Ünğan oldu. Uyuşturucu
kaçakçılarının, siyasetin, cemaatin gölgelerinin cirit attığı cinayetler
silsilesinin son kurbanı İlhan Ünğan’ı vuran iki tetikçi, Sultangazi’de
bir adreste yakalanarak tutuklandı, cinayet silahı da ele geçirildi.
Ancak bundan sonraki kurban ya da kurbanların kim olacağı
ve devletin bu karanlık ilişkilere müdahale edip etmeyeceği herkesin
merak ettiği sorular olmaya devam ediyor.
Dicle Eşiyok
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder