Schopenhauer'in kıymetli bir sözü var.
Der ki ''Bir insana ne kadar mantıklı önermeler sunarsan sun, onun duygularına
hakim olmadıkça onu ikna edemezsin.'' Pazarlamacı arkadaşlar bilir; pazarlama
stratejileri arasında ''Ambalajı değiştir sat'' diye bir model vardır. Mesela
bir diş macununun satışları düşerse, ambalajını değiştirip satarlar.
Sömürgecilerin, ulus devletlere yaptığı budur. Kültür soykırımının ambalajını,
''din özgürlüğü'' diye değiştirir ve biricik dini duygularının tam ortasına
zehirli okunu atar.
Bu görüntüler; sömürgecilerin, ulus
devletlerden ne kadar nefret ettiğinin bir ispatı aslında ve bu fotoğrafa
bakıp, sadece kıyafetlerin ya da dini bir değişimin olduğunu düşündüğün an,
zokayı yutturmuşlardır. Aslında en tabii hak ve özgürlüklerin kısıtlanmış,
milli değerlerin alaşağı edilmiş, kimliğin elinden alınmıştır. Örneğin eski
Mısır medeniyetinin torunları... Mısırlılar Araplaştı ve Arapça konuşuyor.
Babil çocukları nerede? Irak Araplaştı. Pakistanlılar, Libyalılar, Faslılar vs
hiçbiri Arap değildi fakat Araplaştılar. Selçuklular, Osmanlılar da Arap
değildi fakat Araplaştı. Amerika bunları gördü ve ümmetçiliğin her türlüsüne
yıllar boyu destek verdi. Ülkeleri, toplumları bu hale getirince de insanlar
başladı kaçmaya Avrupa'ya, laik yönetimler altında özgürce yaşamaya.
Diyorlar ya İngilizler halifeyi
sevmezdi, hiç sevmez olur mu? Gözü gibi baktılar halifeye ki sonunda kaçmasına
yardım ettiler çünkü onun sayesinde Çanakkale'de, Filistin'de, Kut'ta,
Medine'de aslanlar gibi savaşan yiğit komutanları 1919'da idama mahkum
edebilmişlerdi.
Din özgürlüğü sanıp milli kimliğinden
taviz verdiğin an, elinde yabancının telefonunu, altında yabancının
otomobilini, ayakkabısını, kendini onun mağazasında ve ona olan borcunu ödemeye
çalışmakla bulursun. Bir salgında bütün din adamların, onların bulacağı aşıyı
bekler, hastalandığında onların ilacını içiyor olursun. İşte buna ambalajı
değişmiş kölelik denir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder