Maalesef
günümüzde Yunan İşgalini Milli
Mücadeleye tercih edenlerin sayısı hiçte az değil. En kötüsü düşünme melekelerini dumura uğratan enformatik dezenformasyonun İngiliz kaynaklı olduğunu bilmemeleri. Çünkü akıl hocaları Kadir Mısıroğlu’nun 7 Eylül 1983 tarih ve 18158 numaralı kararla
birlikte Türk Vatandaşlığından çıkarıldığında, İngiltere’den
siyasi iltica talep etmesinden haberdar değiller.
12 Eylül
askeri darbe sırasında yurt dışına çıkmak
için İngiltere’nin
İstanbul Başkonsolosluğuna sığınan Kadir Mısıroğlu , “Beni tefe koyarlar ama keşke Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdı. Ne şeriat yıkılırdı. Ne medreseler lağvedilirdi. Ne hocalar asılırdı. Hiç biri olmazdı”
ifadelerini kullanmıştı.(1)
Ahmet Mahmut
Ünlü namı diğer Cübbeli
Ahmet yeni yayımladığı
‘sohbet’inde İzmir’in işgalden kurtuluşuna dair çok tartışılacak açıklamalarda bulundu. Cübbeli Ahmet, Atatürk’ü
‘bilmem kim’ olarak andı ve “Millet zannediyor ki bilmem kim kurtardı ne bilmem
kim kurtardı tefriciyyeyle kurtuldu” dedi.
Ona göre;
“Geçmiş kitaplarda İzmir Yunan işgalinden tefriciyyeyle kurtulmuş kaynak verdim. Millet de zannediyor ki bilmem kim
kurtardı… Ne bilmem kim kurtardı tefriciyyeyle kurtuldu. Bundan sonra
tefriciyye ateş gibidir.
Yangını yaktın, anında… Tefriciyye okundu o işin olmaması mümkün değil”(2)
Kurtuluş savaşı sırasında
da Cübbeli gibi düşünenler
vardı ve Onlardan birinin hikayesini de Necip Fazıl Kısakürek aktarır; bu
hususta şöyle der:
“Nihayet Milli Mücadele bütün İstanbul,
Türkün bu ölmemek irâdesi karşısında vecd
ve heyecanların en keskinini yaşıyor. Bütün
mü’min eller semalara açılmış, dua ve
niyâz hâlinde. Esad Efendinin de elleri onların arasında.”(3)
Birileri
“Ezan susmasın bayrak inmesin mabedimin göğsüne na mahrem eli değmesin” diye canını verirken kanını dökerken şeyh efendiler sözde dualarıyla işgale karşı durmuşlar!
Türkiye’de İngilizlerin sömürgesi Hindistan kökenli tarikat
hiyerarşisi anlaşılmadan özellikle İngilizlerin “espiyonaj/casusluk faaliyeti” anlaşılamaz.
Dolayısıyla
yabancı istihbarat servislerinin espiyonaj faaliyetlerine karşı koyma çalışmaları/ Kontrespiyonaj’da -Karşı İstihbarat ve
İstihbarata
Karşı Koyma- başarılı olunamaz.
Bu anlamda
milli mücadele devam ederken İstanbul’da
önemli sayılabilecek kuruluşlardan biri İngiliz Muhipleri Cemiyeti kurulmuştu. Bu derneğe girenlerin başında Osmanlı Padişahı ve Halîfe-i Rûy-i Zemîn unvanını taşıyan Vahdettin, Damat Ferit Paşa, Dahiliye Nâzırı olan Ali Kemal, Âdil ve Mehmet Ali
Beyler ile Sait Molla bulunuyordu. Dernekte Rahip Frew (Fru) gibi İngiliz milletinden bazı macera heveslileri de vardı.
Derneğin başkanı
tescilli İngiliz
casusu Rahip Frew’di.
Memleket
içinde örgütlenerek isyan ve ihtilâl çıkarmak, millî şuuru felce uğratmak, yabancı müdahalesini kolaylaştırmak gibi haince teşebbüsler, derneğin bu gizli kolu tarafından idare edilmekte idi. Sait
Molla, İngiliz
casusu Rahip Frew’le birlikte milli hareketi yok etmek için türlü entrikalar
çevirdi. Rahip Frew, İngiliz Haber
Alma Servisi’nin önemli bir üyesi olduğu gibi İngiltere’deki “British Red Crescent”ın (Britanya
Kızılay Derneği’nin) İstanbul’daki temsilcisiydi. British Red
Crescent/Britanya Kızılay Derneği
Türkiye’deki İngiliz
Muhipler Cemiyeti’yle sıkı ilişki
içindedir.
Rahip Frew,
Anadolu’daki milli hareketi bitirmek için Sait Molla aracılığıyla İngiliz
Muhipler Cemiyeti’ne para yardımı dahil her türlü desteği sunmaktan kaçınmadı. Günümüzde özellikle Suriye’de
faaliyet gösteren “Beyaz Miğferler” ve
“Kızılhaç” gibi kuruluşlar aracılığıyla siyasi amaçların elde edilmesi için hem bölgede
casusluk faaliyetleri nasıl yürütülüyor ve propaganda için kullanılıyorsa aynı
misyonu Türk coğrafyasında
British Red Crescent gerçekleştiriyordu.
Mehmet Akif
Ersoy’un dediği gibi;
“Tarih”i “tekerrür” diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü
ederdi?” dünden bugüne değişen bir şey yok! Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul’daki eylemleri yöneten İngiliz ajanı, rahip.
Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası İngiliz haberalma örgütü (Intelligence Service)
hizmetinde İstanbul’daki
eylemleri yönetti. Mustafa Kemal Paşa aleyhinde başlatılan kampanyanın genişletilmesinde etkin görev aldı. İngiltere yanlısı Türkler tarafından kurulan İngilizler Muhipleri Cemiyeti’ni parasal yönden
destekledi. İşgalcilere
karşı Anadolu’da
başlatılan
Kurtuluş Savaşı’na karşı cephe alan Sait Molla’ya yazdığı mektuplarda neler yapması gerektiğini harfiyen belirtti. Birinci rütbeden Osmanî nişanı aldı. Türkiye’den ayrıldıktan sonra Lahey’de ve
Kopenhag’da rahiplik yaptı. 1931’den sonra İngiltere’ye yerleşti.(4)
Erbilli Esat
Efendi ile İngiliz Muhipleri
Cemiyeti kurucusu ve İngiliz
ajanı, 1880 İstanbul doğumlu Sait Molla İstanbul bürokrasisinden tanışıyordu. Sait Molla; Anadolu Kazaskeri Mustafa Neşet Molla’nın oğlu, II. Abdülhamit devri şeyhülislâmı Cemalettin Efendi’nin yeğeni olduğundan saray çevresinde oldukça geniş bir tanıdık arkadaş grubu vardı.
Osmanlı
devlet adamı, Şûra-i Devlet
üyesi, Adalet Bakanlığı Müsteşarlığında bulunmuştu. Erbilli Esat Efendi 1914’te Şeyhülislam emrinde tekkeleri yöneten, denetleyen
Meclis-i Meşa-yıh [Şeyhler Meclisi] üyeliğine atandı ve kısa süre sonra reisliğe getirildiğinde Sait Molla Mahkeme-i Evkaf Kadı Muavinliği’nden Anadolu Kazaskerliği Müşavirliği’ne tayin edilmişti. Tanışıyorlar ve görüşüyorlardı.
Bazı
kaynaklarda Erbilli Şeyh Esat’ın İngiliz Muhibleri Cemiyeti üyesi olduğu belirtilir. Ancak kurucu üyeliği konusunda net bir bilgi yoktur. Cemiyette görev alan
ve cemiyetle irtibatlı birçok dostu olduğu da gerçektir. Müritleri içerisinde bazılarının adı
geçen cemiyetle aktif ilişki içinde
olmaları onu da Cumhuriyet karşıtı hedefe
dönüştürmüş olmalı. Örneğin; Eski Menemen Belediye Başkanı Şeyh Sükûti, İngiliz Muhipleri Cemiyeti üyesiydi. Nakşibendi tarikatı lideri Erbilli Şeyh Esat’ın müridiydi. Şeyh Sükûti de Türkiye’den kaçtı. 1925 yılında
Hüsnüyadis ile Yunanistan’da yolları kesişti.
İşgal
döneminin Menemen Belediye Başkanı Şeyh Sükuti ise Menemen’e 1901 yılında başçavuş olarak
gelmiş. Kendisini
“Sükuti”, “Şamlı Sükuti”
ve “Süleyman Sırrı” olarak tanıtmıştır. Doğum yeri Erzurum olarak bilinmesine rağmen, Suriye’ Cebeil-i Düruz doğumluydu. İngiliz Muhipleri Cemiyet üyesi ve İstanbul Erenköy Şevki Paşa Köşkü’nde
ikamet eden Nakşibendi
tarikatı lideri Erbilli Şeyh Esat’ın
müridiydi. Şeyh Esat
Menemen olaylarının tertipçisi olarak idama mahkûm edilir ama yaşı 65’ten büyük olduğundan Erbillli Esat’ın cezası 24 yıla indirilir. Şeyh Esat üre hastasıydı, hastaneye kaldırılmıştı. Cezası onaylanmadan önce 3-4 Mart 1931 gecesi
hastanede vefat etti. Yani asılmadı.
Ölümünden
önce Askeri Mahkeme Başkanı General
Mustafa Muğlalı, Erbilli
Nakşi Şeyhi Esat için, “hilafet komitesiyle alakasına dair
bir itiraf hazırladığını, bu
münasebet ile İngiliz casus
Lawrens ile münasebetleri bulunduğuna” ilişkin açıklama yapmıştır.
Askeri
Mahkeme Başkanı General
Mustafa Muğlalı, Şeyh Esat’ın yurt dışı bağlantısı ile
ilgili olarak şunları
söylemişti: “Şeyh Esat, hilafet komitesiyle alakasına dair bir
itirafname hazırlıyordu. Bu münasebetle İngiliz casusu Lawrence ile münasebette bulunduğunu da doğrulamaktaydı.
Fakat
hastalığı bunu yazıp
bitirmesine mani oldu.”(5)
Nakşibendî Halidi Şeyhi Esat Erbili bugünkü Irak’ın kuzeyinde yer alan
Erbil’de 1842’de doğmuş, 1888’de İstanbul’a gelmiş, faaliyetlerinden dolayı Sultan II. Abdülhamit
tarafından Erbil’e geri sürgün edilmiş ve 1900’da tekrar İstanbul’a dönmüştür. Esat Efendi Menemen isyanı davasında yargılandığı Mahkeme başkanının Sultan Hamid’in kendisini neden Sürgüne
gönderdiği sorusuna
“O vaktin uleması (âlimleri) bizden ders istedi. Muhyiddin-i Arabî’nin
“Kenzü’l-İrfân”
namında bir eseri vardır. O vakit Meşihât’ın emriyle bir sene müddetle İstanbul’da ulema sınıfına ders verdim. Sultan Hamid,
evhamlı bir adamdı, bu dersten huylandı ve “Şeyh Efendi, sıla-i rahim etsin, ne vakit arzu ederse
gelsin” dedi.” cevabını vermiş, Sultan
Hamid tahtan ayrıldıktan sonra İstanbul’a
geri döndüğünü belirtmişti.
Menemen
hadisesinde yargılandığı sırada
Erbil’de bulunduğu dönemde İngilizlerle irtibatı sorulmuş, İngilizlerin
tekkelere karışmadığını, yalnız kendi menfaatini (esas) aldıklarını
söylemişti.(6)
Esat
Efendi’nin bu cevabı ile Kadir Mısıroğlu ve Cübbeli Ahmet’in benzer konuşmaları arasında paralellik görülebilir.
İngilizler
tekkelere karışmadığı için vatan işgal edilmiş hiç önemli değil! Bu konuda Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu’nun merhumu aklamak için Sultan Abdulhamid’in
Erbile Irak’a İngilizlerin
petrol oyunuyla mücadele etmek üzere gönderdiği gibi mesnetsiz yorumları söz konusu.
Nitekim
“1926’daki Doğu İsyanında İngiliz parmağının olduğunu bilen mahkeme reisi Muğlalı Paşa, aynı irtibatı, Es’ad-ı Erbilî Hazretleriyle irtibatlayıp
kurgulamaya/bulmaya çalışıyor. Ve
mahkeme reisi İngiliz işgali altında Kuzey Irak’ta 25 sene önce sürgün
bulunuyordun; onlardan bir şekilde
etkilendin, İngiliz
ayarlı hale geldin ve oradan aldığın ayarla Menemen İsyanını çıkardın” tezini ileri sürmek istiyor. Ancak
Meclis zabıtlarına göre Es’ad Efendinin verdiği cevaplar, bu tezin tam tersini gösteriyor. Bu
durumda Es’ad Efendinin (ks) İngilizlerle
irtibat değil, çatışma halinde olduğu ortaya çıkıyor. Çünkü Es’ad Efendi o bölgeye sürgün
kılıfı altında, İngiliz karşıtı bir görevi ifa etmek üzere gönderilmiştir.” yorumu da adı geçene ait.(6)
Şeyh Esat’ın
dostları arasında bir isim var ki bahsetmeden geçmeyelim. Bu isim İsviçreli Carl Vett. Carl Vett, teoloji, antropoloji eğitimi almış psikoloji-parapsikoloji alanında çalışmalarıyla tanınan bir bilim adamı. Vett bazı
kaynaklara göre Danimarkalıdır. Muhtelif kaynaklarda, Carl Vett’in İsviçre Caux’taki bir şatoda kurulan Amerikalı Evanjelist Hıristiyanlar adına
çalıştığı öne sürülmektedir.
Bu merkezin,
Amerikalı Protestan Evanjelist gezici rahip Dr. Frank Buncman tarafından
1929’da Amerika’da kurduğu Moral Re
Armement-Mr” (Manevi Cihazlanma Cemiyeti) ile paralel çalıştığı
kaydediliyor. Nitekim dinlerarası diyalog çalışmalarının Türkiye ayağında yer alan Şeyh Ömer Fevzi Mardin 1949’da İsviçre Caux’taki şatoda düzenlenen toplantıda “İslamiyet ve Ehli Kitap Ailesi” konulu bir sunum
yapıyor ve burada iki ay süren bir kursa katılıyor.(7)
1930’da
Oxford’da toplanan Uluslararası VII. Felsefe Kongresi’nde Türkiye’yi temsil
eden ve Esad Erbilî’nin bağlılarından
Prof. Mehmet Ali Aynî ve Süleymaniye Medresesi Umumî Felsefe Tarihi müderrisi
Ömer Ferid Kâm, Carl Vett’in görüştüğü ve
kitabında zikrettiği
isimlerden. Carl Vett’i dergâhında kalmak üzere Esad Efendi’ye götüren de
Mahmut Muhtar Paşa’dır.
1925
Mayısında Carl Vett Kelâmî Dergâhına gelir, on beş gün misafir olur. Danimarkalı araştırmacı bunun öncesinde muhtelif tarikat erbabını,
Mevlevî ve Rufâî tekkelerini ziyaret etmiş, zikir törenlerine katılmış, birçok olağan dışı tecrübeye şahit olmuştur.
Ama asıl
gözlemlerini ve tasavvufî tecrübeyi bir şeyh efendi (Esad Erbilî) ve dervişleri ile kısa da olsa bir süre birlikte yaşayarak edinir. Zaman zaman namazlara ve zikir
halkalarına katılır, Esad Erbilî Efendi ile sohbet eder, karşılıklı soru-cevaplarla hem birbirlerini hem de
birbirlerinin şahsında Doğu ve Batı’yı tanımaya çalışırlar. Gerek şeyh efendi, gerek dervişler, gerekse bu yabancı misafir birbirinin iyi
niyetinden emindir ve gayet şeffaftırlar.
Hatta Müslüman olmamasına rağmen Allah’ın
birliğini ve Hz.
Muhammed (s.a.v.)’in peygamberliğini kabul eden Vett, Esad Efendi tarafından Avrupa
halifesi olarak tayin edilir. Vedalaşma esnasında Şeyh Esat Efendi parapsikolog Carl Vett’e şöyle der: “Şimdi buradan ayrılıp çok uzaklara gitsen de şunu bilmelisin ki ben her yerde sana eşlik edeceğim. Benim yardımıma ihtiyacın olursa sana onu seve
seve veririm. Tehlikeler etrafını sardığında odaklanarak beni düşünmelisin. Allah izin verdiği sürece yanında olacağım ve seni destekleyeceğim.”(8)
Esad
Erbilî’nin Müslüman olmadığı halde
Avrupa’ya tarikatının halifesi tayin ettiği Carl Vett kimdir? 29 Eylül 1871 / Danimarka Århus doğumlu. Babası Emil Vett; Danimarka’da faaliyet gösteren
tekstil mağazası
“Magasin du Nord” un sahibidir. Varlıklı bir ailenin çocuğu olan Carl Vett, ticaretle meşguldü. Dünya gezgini ve araştırmacı olarak dünyayı dolaştı. Mahatma Gandhi ile mektuplaştı. Carl Vett, psişik güçler doğa ötesi olaylar ile ilgili bilgi edinmek maksadıyla
Hindistan’da tanıştığı bir imamın(!) tavsiyesi ile İslam tasavvufunu araştırmaya karar verir, 1925 baharında bu amaçla İstanbul’a gelir. Burada bir çok falcı büyücü,
sihirbazların yanı sıra bir çok dergahı ziyaret etmiş ve doğa üstü bir
takım olaylara şahit olmak
için ayinlere zikirlere katılmıştır.
Fakat ne
hazindir ki mösyö Vett islamla şereflenememiştir. 1 Şubat 1956’da İtalya Roma’da öldüğünde cesedi yakılmış ve küllerinin yarısı Danimarka denizine yarısı da bir
vazo içinde İsviçre
Dornach ta bulunan Anthroposophist’s Memorial Garden’a gömülmüştür.(9)
I. Dünya
Savaşı sırasında
diplomatik bir kurye olarak ve daha sonra Danimarka Milli Eğitim Bakanlığı’nın Kraliyet Kütüphanesi ve Danimarka müzeleri için
satın alma konusunda kültür danışmanı olarak görev yaptı. Yakın Doğu, Hindistan, Afrika ve Güney Amerika’da yaygın bir şekilde seyahat etti ve Derviş Günlüğü
kitaplarının yazarıydı. Parapsikolog Carl Chrıstıan Vett; bu gezileri sırasında
özellikle İslam
ülkelerinde tasavvufi ekolleri, tarikatları inceledi ve onların kodlarını
çözdü.(10) O nedenle bugün kolaylıkla nüfuz edebiliyorlar.
Parapsikolog
Carl Vett, Menemen isyanı patlak verdiğinde İstanbul’daydı,
sözde Bizans kalıntıları üzerinde bazı arkeolojik kazılar yürütüyordu.(11) Carl
Vett’i finans eden Danimarka Kraliyeti İngiliz kraliyet ailesiyle akrabaydı.
1853 İntikal Yasası’na göre taht, kraliyet evinden direkt
erkek soyundan gelen akrabası Glücksborglu Prens Christian’a kaldı. Christian,
VII. Frederick’in ölümünden sonra, IX. Christian adıyla kral oldu ve Danimarka
tahtındayken şimdiki
Glücksborg Evi’ni kurdu. Christian “Avrupa’nın üvey babası” takma adını almıştı çünkü kızı Alexandra İngiltere’den VII. Edward ile evlendi, diğer bir kızı Dagmar Rusya’dan III. Alexander ile
evlendi ve başka bir kızı
Thyra ise Cumberland’dan Dük Ernst August ile evlendi. 1863’te, oğlu Vilhelm I. George adıyla Yunan Kralı oldu ve
1905’te de torunu Carl, VII. Haakon adıyla Norveç Kralı oldu. Bu sayede
Danimarka kraliyet ailesi, Avrupa’da saltanat süren birçok sarayla doğrudan ilişkiliydi.(12)
Danimarkalı
Parapsikolog Carl Vett’i Avrupa’ya Kelami dergahının halifesi atayan Erbilli
Esat Efendi’nin yolundan gidenler günümüzde Türkiye’nin para trafiğini kontrol ettikleri gibi, özel okulları, dergileri,
turizm şirketleri
aracılığıyla da
bürokraside çok önemli konumdalar. Nerede olduklarını, kimler olduklarını
bilenler biliyor!
Demem o ki
fesli meczup ile Cübbeli onlardan aldıkları cesaretle bu kadar saldırgan
olabiliyor. Ya Rabbi sen bu milleti ve devleti, İngiliz muhiplerinin ve envai çeşit dalalet erbabının şerrinden muhafaza buyur!
Bakınız:
2- https://odatv.com/millet-de-zannediyor-ki-izmiri-bilmem-kim… -https://www.youtube.com/watch?v=nOfLyEznRf4
3- http://esaderbili.com/hakkinda/hayati/ – http://www.tevhidhaber.com/seyh-esad-erbili-1847-1931-16824…
8- https://www.dunyabizim.com/…/erbil-hz-avrupa-halifesi-tayin…
– https://www.altinoluk.com/…/esad-i-erbili-hazretlerinin-ve…/
10- http://www.pflyceum.org/420.html – https://www.encyclopedia.com/…/vett-carl-christian-1871-1956
– https://www.myheritage.com.tr/names/carl_vett#col_a_1

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder