‘Kontrgerilla (Gladyo) diye bir yapılanmayı ne gördüm
ne şahit oldum’
diyenlere… Bu komutanları kim katletti? Bunlar basit saldırılar mı? Bu
komutanlar neden öldürüldü? Hem de PKK terörünün zirve yaptığı, ABD’nin Irak’a yerleştiği yıllarda…
Arka arkaya gelen saldırılar: 1 Amiral, 6 General, 1
Albay
ERCAN DOLAPÇI
Türkiye’de Gladyo tartışması zaman zaman alevlenir. Kimisi “yok” dese de
olaylarla bu gizli yapılanmanın varlığı kendisini hissettiriyor. Zaten birçok olayda da açık
kuşku ve
kanıtlar var. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Gladyo’nun devlet katında ezilmesi ve
sonrası suikast ve bombalı eylemlerin bir süre sonra bıçak gibi kesilmesi, onun
varlığına ilişkin önemli bir kanıt! Yakın
tarihimize baktığımızda
özellikle 1952 yılında NATO’ya girmemizle birlikte darbe, tertip, cinayet ve
suikastlardaki artış dikkat
çekici. Bu dönemde 3 askeri müdahale, bir de darbe girişimi yaşadık. Oysa Türkiye Cumhuriyeti’nin
kurucusu Atatürk ve İnönü
dönemlerinde darbe girişimi yok.
Cumhuriyet’e kasteden olaylarda ise yönetimin ciddi ve kararlı tutumunu
görüyoruz. Ayrıca hatırlatalım; Atatürk asla darbeci değil, devrimciydi! İttihat Terakki ve Mütareke
dönemlerinde bile bu yönteme başvurma gereği duymadı. Hep halka güvendi ve
halkın iradesi ile tarihsel zorlukların üstesinden geldi. Meşru zeminde mücadele verdi. Milli
Mücadele de böyle…
Ne yazık ki NATO süreciyle içimize adım adım NATO’nun
gizli yapılanması Gladyo yerleştirildi.
Bununla ilk olarak 6-7 Eylül 1955 olaylarında ve sonraki süreçte tanıştık. Bu olay için Özel Harp Dairesi
Başkanı E. Org.
Sabri Yirmibeşoğlu, yıllar sonra anılarında “En
önemli eylemdi” der. Sabri Paşa en önemli
NATO görevlerinde bulunmuş bir isimdi…
Başbakan Ecevit
de 1978 yılında ona bu yapılanmayı sormuş, müspet bir yanıt alamamıştı… Bu teşkilatı en çok da 12 Eylül 1980
darbesi öncesi meydana gelen anarşi olaylarında gördük. Aynı silahlar bir sol, bir de sağ grupların cinayetlerinde
kullanıldı. Genelkurmay kayıtlarına göre darbe öncesi son iki yıl içinde 5 bin
263 vatandaşımız
hayatını kaybetti. 15 bine yakın insanımız da yaralandı. Kışkırtılan gruplar adeta darbe için
çalıştılar… Darbe
olduğunda ise
ABD’li istihbaratçılar “Bizim oğlanlar başardı” demişti. Bunun Gladyo olduğu zamanla daha iyi anlaşıldı. Dönemin Başbakanı Demirel’in deyimiyle de “Olaylar,
bıçakla kesilir gibi bir gecede kesilmişti”. Demirel şunu da sormuştu: “Ne oldu da bir gün önce akan kan, bir gün sonra
durdu?”
Gladyo eylemleri bununla da kalmadı, 15 Temmuz 2016
Amerikancı Darbe Girişimi öncesi
de çok net gördük. 14 büyük saldırıda 331 vatandaşımızı bombalı saldırılar neticesi
kaybettik. Bu saldırılar tamamen darbe ortamını hazırlamak için patlatılmıştı. Girişimin bastırılmasından sonra
Türkiye’de FETÖ ve PKK adım adım etkisiz hale getirildi. Özellikle tertip ve
suikastlar bıçak gibi kesildi. Bu da bir merkezi gösteriyor. O merkezin dağıtılması çok şeyi değiştirdi.
Gladyo’nun faal olduğu bir dönem de 1991 yılı sonrası ABD’nin Irak’ın
kuzeyine yerleşmesiyle başlayan süreç. Bu dönemde öne çıkan
konu PKK’yı kullanarak Kukla Devlet kurma girişimiydi… İlginçtir, aynı tarihlerde PKK da Lübnan’daki
kamplarını bu bölgeye taşıdı ve
Türkiye’ye yönelik büyük terör saldırıları yapmaya başladı. Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Yugoslavya’da iç savaşın başlatıldığı dönemde,
PKK da Türkiye’ye yönlendirildi ve bölücü terörle Türkiye bölünmeye çalışıldı. Bu dönemde bölgede görev yapmış komutanlara yönelik suikastlar
dikkat çekici şekilde artışa geçti. 1991-97 arasında meydana
gelen saldırılarda 1 amiral, 6 general ve 2 subay şehit edildi. Bunların ortak özelliği PKK terörüne karşı bölgede mücadele vermiş olmaları. Ayrıca ABD’nin bölgesel
planlarına karşı tutum
almaları... Bu suikastlarla TSK’nın kararlılığı kırılmaya çalışıldı.
Bu suikastların en zirvesi Jandarma Genel Komutanı
Org. Eşref
Bitlis’in 17 Şubat 1993
günü Ankara’da uçağına yapılan
suikast sonucu katledilmesi oldu. Bu, bir anlamda Türkiye’ye meydan okumaydı.
Türkiye, tarihinde bu düzeyde bir saldırıyla karşı karşıya kalmamıştı. Ayrıca Bitlis’in öldürülmesinden
önce de onunla birlikte çalışan komutanlar
bir bir katledildi. Bununla millici çözümün önün tıkanmak istendi. Türkiye’de
devlet ve ordu, federasyona ve bölünmeye razı edilmeye çalışıldı.
Türkiye her ne pahasına olursa olsun bunlara direndi.
Bu süreç bizi 24 Temmuz 2015 atılımına getirdi. Irak ve Suriye’deki ABD
planları sahaya tamamen konulunca, Türkiye Güneyden kuşatıldığını ve ciddi bölünme riskiyle karşı karşıya kaldığını görerek Irak ve Suriye’de ABD destekli bölücü
örgüte açıkça meydan okuyarak büyük operasyonları başlattı. Üç büyük operasyonla da
ABD’nin Kukla Devlet Koridorunu Akdeniz’e çıkarma planı bozuldu. Bu süreçte de
gördük ki, PKK tamamen ABD’nin “Kara Gücü” rolünde! 1991 yılından bu yana
gizlediği ilişkisini tamamen açıktan yapmaya başladı. İşte komutanların şehit edilmesi bu planların içinde
anlam kazanıyor. Yoksa onlar asla sıradan “terör” saldırılarına kurban gitmedi.
İşte şehit edilen o komutanlar:
KATLEDİLEN
GENERALLER
30 Ocak 1991: Olağanüstü Hal Bölgesi Asayiş Birlikleri Kolordusu Komutanı E.
Korgeneral Hulusi Sayın (65), Ankara’da evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu şehit oldu. Saldırıyı Dev-Sol ve KUK
isimli iki ayrı terör örgütü üstlendi. Sayın 1989 yılında emekli olmuştu. Güneydoğu’da terörün bitirilmesinde halkın
kazanılmasını ön plana alıyordu.
7 Nisan 1991: E. Tümgeneral Memduh Ünlütürk (78)
Üsküdar’da evine gelen üç Dev-Sol militanı tarafından katledildi. 1974 yılında
emekli olmuştu. Ailesi
“saldırıyı bekliyorduk” diye açıklama yaptı. Saldırıda kullanılan silahın 4
ayrı suikastta da kullanıldığı tespit edildi.
23 Mayıs 1991: OHAL Bölgesi Asayiş Bölge Komutanlığı yapmış olan Emekli Korgeneral İsmail Selen (60), Ankara’da uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Saldırıyı Dev-Sol
terör örgütünün gerçekleştirdiği açıklandı. Selen, Güneydoğu’da yaptığı çalışmalarda PKK terörüne büyük darbeler
indirmişti. Selen de
Sayın gibi terörün halkı kazanarak biteceği görüşündeydi.
Ayrıca iki komutan da dış desteğe dikkat çekiyordu.
27 Mayıs 1991: Adana Jandarma Bölge Komutanı
Tümgeneral Temel Cingöz (50) Adana’da uğradığı silahlı
saldırı sonucu hayatını kaybetti. Cingöz, 23 Mayıs günü meydana gelen
suikasttan yaralı olarak kurtulmuş, ancak 4 gün sonra hastanede vefat etmişti. Saldırıyı Dev-Sol terör
örgütünün üstlendiği açıklandı.
Cingöz, Güneydoğu
illerimizde PKK ile mücadele etmişti.
13 Ekim 1991: Emekli Orgeneral Adnan Ersöz (74) İstanbul Göztepe’de evinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Saldırıyı
Dev-Sol terör örgütü üstlendi. Saldırıyı biri kadın üç militan gerçekleştirdi. Ersöz, 1977 yılında emekli
olduktan sonra bir yıl sonra, 16 ay MİT Müsteşarlığı yapmıştı. 12 Eylül darbesinden sonrası oluşturulan Danışma Meclisi’nde ise 1983 yılına kadar
görev yaptı.
29 Temmuz 1992: Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı
Oramiral Kemal Kayacan, İstanbul’da
evinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını
kaybetti. Kayacan, 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'nın Deniz Kuvvetleri Komutanıydı. Daha sonra
CHP’den Ankara Milletvekili seçilmişti. Saldırıyı Dev-Sol terör örgütü üstlendi. Ailesi
buna ikna olmadı. Kayacan sevilen ve çok başarılı bir komutandı.
EN ÜST DÜZEY SUİKAST
17 Şubat 1993:
Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis
(60)'in içinde bulunduğu askeri
uçak, düzenlenen suikast sonucu Ankara'da kalkıştan 5 dakika sonra düştü. Org. Bitlis ve uçakta bulunan 4 subay hayatını
kaybetti. Bitlis, PKK terörünün arkasında ABD desteğini saptamış ve üst komutanlığa bildirmişti. Onun çözümü bölgeseldi. ABD
planlarını bozacak operasyonlar yapıyordu. Olaya ilk günden “buzlanma”
denilerek örtülmeye çalışıldı. Ancak
zamanla ortaya çıkan bilgiler bunu teyit etmedi. Bütün Türkiye bunun suikast
olduğuna inandı.
Zamanla suikastın ABD’nin Kürt planlarına oturduğu anlaşıldı. Olayın
üzerine ilk günden itibaren sadece Aydınlık gitti.
ASIL HEDEF KIVRIKOĞLU MUYDU?
6 Kasım 1997: KKTC’de yapılan askeri tatbikatta Kara
Kuvvetleri Komutanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun arkasında oturan 39'ncu Tümen Harekât Daire Başkanı Piyade Albay Vural Berkay
nereden geldiği belli
olmayan bir kurşunla
hayatını kaybetti. Toros-97 tatbikatında asıl hedefin 30 Ağustos 1998’de Genelkurmay Başkanı olacak olan Org. Hüseyin
Kıvrıkoğlu olduğu iddia edildi. Tatbikat Rum
yönetiminin aldığı S-300’lere
karşı yapılmıştı.
Kıvrıkoğlu, Bitlis
çizgisinde bir komutandı. O da ABD’ye mesafeli ve Türkiye’nin bütünlüğü konusunda hassastı. ABD ve İsrail’in Kürt devleti girişimini “kırmızı çizgi” olarak
görenlerdendi. Görev yaptığı 4 yıl
içinde bir kez bile ABD’ye gitmedi. Batı destekli irticai akımlar için “28 Şubat süreci bin yıl sürecek”
sözleriyle kararlılık göstermişti.
Vural Berkay'ın iki çocuk annesi eşi Jale Berkay, 2009 yılında Sabah
gazetesine yaptığı açıklamada
kocasını öldüren kurşunu ateşleyen kişinin bulunmasını istedi: "Eşimin arkadaşları kurşunun M-16'nın bir suikast silahına
ait olduğunu
söylediler. Eşimin otopsi
raporunda merminin ucunun darbeli olduğu söylendi. Başka bir yere çarpan mermi hızını keser. Mermi kalbi
darmadağın edip sol
kulakçıkta kalmış. Eğer kurşun sekmiş olsaydı mutlaka hız kaybeder girdiği yerde kalırdı dediler. Olay günü
tatbikat anının filme çekildiğini
biliyorum. Hatta eşimin birliğinden bir astsubayın elinde kamera
vardı ve albayımın vurulduğu anı çektim
dedi. Ancak ne derecede gerçektir bilemiyorum. Sonra dediler ki; ‘O astsubay
tüm tatbikatı çekmedi’. Ama çekilen kaset sonra ortadan yok oldu. Olayda büyük
muammalar var, beni aşıyor."
(28 Haziran 2009.) (Not: Uzmanlar M-16’nın suikast silahı değil, etkili bir tüfek olduğunu söylediler. ED.)
SUİKAST ÖRGÜTÜ
İşte olaylar işte suikastlar. Hem de üst düzey
komutanlar. “Kontrgerilla (Gladyo) diye bir yapılanmayı ne gördüm ne şahit oldum” diyenlere hatırlatılır…
Bu komutanları kim katletti? Bunlar basit saldırılar mı?
Çoğunda da
Dev-Sol terör örgütü tetikçi olarak kullanıldı. Bu örgütün Fransa, Belçika ve
Yunanistan’da üs kurduğu biliniyor.
Yabancı gizli servislerle arası çok iyi... Bir dönem çok sayıda suikastta bu
örgüt kullanıldı. Adeta Gladyo’nun “sol” ayağı… Gladyo’nun sahte sol ve sağ örgütler kurarak bunları yönlendirdiği, bunlara eylemler yaptırdığı biliniyor. Bu örgüt de bu manada
biçilmiş kaftan!
Kıbrıs Barış
Harekâtı’nın komutanı E. Oramiral Kemal Kayacan’ın kızı Fatoş Kayacan Hataylı 30 Temmuz 2020 günü
Aydınlık’a yaptığı
açıklamada, “Babam 18 yıl sonra neden öldürülür?” diye anlamlı bir soru sormuştu. Onun gibi biz de Kayacan ve diğer subaylar için aynı soruyu
soruyoruz: Bu komutanlar yıllar sonra neden öldürüldü? Hem de PKK terörünün
zirve yaptığı yıllar…
ABD’nin Irak’a yerleştiği yıllar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder