30 Temmuz 2016 Cumartesi

STRATEJİ - JEOSTRATEJİ - JEOPOLİTİK ÜZERİNE


Strateji, jeostrateji ve jeopolitik kavramları yazılı ve görsel basında sıklıkla karşılaşılan, siyasetçilerden akademisyenlere, askerlerden iş adamlarına kadar hemen her kesim tarafından sıklıkla ama bazen de hatalı kullanılan kavramlardır. Bu kavramların ne anlama geldiği ve birbirleriyle benzerlikleri veya farklılıklarının ne olduğu tam olarak kavranamadığı için özellikle de sol cephede yaygın bir kavram kargaşası yaşanıyor. Bizim de bu kavramları geçmişte tam olarak bilmeden kullanarak kavram kargaşasına bir nevi katkıda bulunmuş olmamızın verdiği rahatsızlıkla bu çalışmayı yapma ihtiyacı hissettik. Konunun ne olduğu birkaç sayfayla açıklanamayacağı için etimolojik temeli ortaya konarak kavramlar hakkında farklı tanımlara yer verilmeye çalışılacaktır.

Strateji

Strateji sözcüğünün kökeni etimolojik açıdan ele alındığında, eski Yunanca’da “Generallik Sanatı” anlamına gelen “strategus” sözcüğüne bağlanır. Strateji kavramına yüklenen anlamlar incelendiğinde kavramın tarihsel süreç içerisinde anlam değişimi yaşadığı görülür. Bu değişim dünyanın tarihsel süreç içerisinde ekonomik, siyasal, sosyal ve teknolojik ilerlemeler sonucu yaşamış olduğu dönüşümün doğal bir sonucudur. Kavramın teorik ve pratik açıdan algılanma alanı önce askeri alanda olmuştur. Askeri literatürdeki klasik anlamıyla strateji; “Bir savaşta siyasi iktidarın, belirlediği amaca varmak için askeri kuvvetleri kullanma sanatı” anlamına gelmektedir. Günümüzde ise strateji kavramı hemen her alana uygulanabilir bir kavram haline gelmiştir.

Tarihsel olarak ilk stratejist olarak kabul edilmesi gereken ünlü Çinli düşünür Sun-Tzu’dur. Sun-Tzu kavramı yalnızca askeri alandaki anlamıyla değil, geniş bir perspektifte ele almıştır. Sun-Tzu’ya göre “Girdiği her savaşı kazananlar aslında usta değildirler. Başka orduları savaşmadan çaresiz bırakanlar, işte onlar en iyisidir”. Sun-Tzu stratejiyi geniş bir anlamda yorumlamış ve bu nedenle “SAVAŞ SANATI” adlı eseri İ.Ö 500 yılından bugüne değin değerini koruyabilmiştir. Mao Tse Tung, 1930’lar ve 1940’lı yıllar boyunca devam eden Çin iç savaşında Sun-Tzu’dan derin bir şekilde etkilendiğini askeri yazılarında ortaya koyar.
Savaş Sanatı” isimli eserden sonra strateji hakkında günümüze kadar aktarılan en eski yazılı eser İ.Ö 51 yılında Romalı komutan Gaius Jullius Cesar’ın yazmış olduğu 240 sayfalık “Gerilla Savaşı” adlı kitaptır.

Strateji konusundaki modern düşünce ağırlıklı olarak 19.yüzyıl stratejistleri Jomini ve Clausewitz’in çalışmaları üzerine inşa edilmiştir. Clausewitz “Savaş Üzerine” isimli baş yapıtıyla strateji kavramının gelişmesinde büyük rol oynamıştır. Jomini strateji kavramını şöyle tanımlar; “Strateji, muharebenin savaşın amaçlarına hizmet edecek şekilde kullanılmasıdır.” Clausewitz’e göre strateji, askeri harekatlar la politik hedefleri birbirine bağlamaktadır. Clausewitz askeri strateji konusundaki görüşlerinin odağına coğrafyayı yerleştirir. Ona göre askeri stratejinin temelini coğrafya oluşturur. Zira istihbarat toplama, lojistik, güç planlaması v.s. faktörler askeri strateji oluşturulurken göz önünde bulundurulan unsurlardır. Fakat tüm bu unsurların merkezinde coğrafya vardır.

Ludendorff, Trocki, Paul Kennedy ve Liddell Hart 1.paylaşım savaşından günümüze strateji kavramının gelişimine katkıda bulunan önemli düşünürlerden bazılarıdır. Ludendorff’un askeri literatüre yaptığı en önemli katkı topyekün savaş teorisine ilişkin fikirleridir. Ludendorff’a göre topyekün savaşın beş temel unsuru vardır. İlk olarak savaş topyekündür. Çünkü savaş alanı savaşa giren ülke topraklarının tümünü kapsar.

Halkın tümü savaşa fiilen katılır. Bundan dolayı etkin bir savaş yapmak için ekonomik sistemin savaşın amaçlarına hizmet edecek şekilde uyarlanması gerekir. Üçüncü olarak büyük kitlelerin savaşa katılması, halkın moralini yükseltmek ve dışta düşmanı zayıflatmak için propagandayı gerekli kılar. Dördüncü olarak savaş hazırlıklarına çarpışmalar başlamadan önce başlanmalıdır. Son olarak etkin ve uyum içinde savaşabilmek için topyekün savaş, bir kişinin idaresi altında olmalıdır.

Troçki, herhangi bir Marksist askeri teorinin varlığını inkar etmiştir. O’na göre;  “Marksist metot tarihi bir metottur ve sosyal bir bilimdir. Herhangi bir savaş bilimi yoktur ve asla da olmayacaktır. Savaşın ilgili olduğu pek çok bilim vardır.Fakat savaşın kendisi bir bilim değildir, uygulamalı bir sanat ve beceridir. Tarihi materyalizm hiçbir biçimde bütün bilimler için evrensel bir metot değildir. Onu askeri konularla ilgili özel bir alana uygulamaya girişmek en büyük yanlış olacaktır. Strateji kavramını Marksist bir bakış açısıyla yorumlayan Troçki’ye göre “Sovyet Cumhuriyeti için temel strateji kuralı, alarm halinde olmak ve gözlerini açık tutmaktır.” Marksist-Leninist teorinin bakış açısına göre strateji; “Siyasal savaşımı örgütlemek amacı güden uygulama önlemlerinin tümü”dür. Topyekün strateji ise “Sürekli sınıf mücadelesini yönetme bilimi”dir.
Savaşların topyekün hale gelmesi, teknolojideki gelişmeler ve devletler arası artan bağımlılık, strateji kavramının “Yüksek Strateji” ve/veya “Büyük Strateji” olarak adlandırılmasını da beraberinde getirmiştir.

Liddell Hart, strateji kavramını “Yüksek Strateji”nin alt derecedeki kullanılışı olarak tarif eder. O’na göre taktik nasıl stratejinin daha aşağı seviyelerdeki bir uygulanışı ise; strateji de, “Yüksek Strateji’nin daha aşağı derecedeki kullanışıdır. Hart strateji ve yüksek strateji kavramlarının tanımını şu şekilde yapar. Starateji siyasal amaçlara ulaşmak için askeri imkanların dağıtımı ve uygulanması sanatıdır. Çünkü stratejinin görevi, çok defa yapılan tanımlamaların aksine, yalnız kuvvetlerin hareketleriyle değil, etkisiyle de ilgilidir. Yüksek strateji ise; savaş hedefini belirlemesi gereken üst derecedeki temel politikadan farklı olarak, savaşın yönetimine esas olan siyasette hemen hemen aynı anlama geldiği gibi, ‘uygulama halindeki siyaset’ manası da taşır. Çünkü yüksek stratejinin görevi bir ulusun bütün olanaklarını, temel politikanın tanımladığı amaç olarak savaşın siyasal hedefinin elde edilmesi için koordine etmek ve yönetmektir.

Sovyet imparatorluğunun yıkılmasından sonra uluslararası ilişkilerin gittikçe komplike hale gelen bileşenleri ekonomiden siyasete, toplumsal alandan kültürel alana hemen her sacayağını stratejik tahlillere dahil etmeyi gerekli kıldı.

Jeostrateji

Coğrafi unsurların stratejik açıdan incelenmesi ve stratejik sonuçlar çıkarılması, Jeostratejinin konusunu teşkil eder. Jeostrateji, strateji ile coğrafi unsurlar arasındaki ilişkileri inceler. Jeopolitiğin fiziki coğrafya unsurları jeostratejinin temelini teşkil eder. Çünkü silahlar ve imkanların kullanılması üzerinde fiziki unsurların etkisi büyüktür. Silahlar ve imkanlar, coğrafi şartlara göre seçilir ve kullanılır. Birkaç tanım vermek gerekirse; Jeostrateji, coğrafi etmenlerin ülkelerin askeri stratejileri üzerindeki etkilerinin incelenmesidir veya bir devlet ülkesinin ve çevresinin üzerinde bulunduğu bölgenin coğrafi, hidrografik, meteorolojik ve iklim özellik ve olanaklarından askeri harekatta stratejik komuta kademelerinin yararlanması bilimidir. Jeostrateji; ulusal, siyasi hedeflere ulaşmak için, büyük askeri kuvvetlerin nerede, nasıl ve ne zaman kullanılacağını düzenlemek biçimidir.

Dar anlamda jeostrateji; herhangi bir ülkeye yönelen düşman tehdidi ve ona karşı koyacak silahlı kuvvetlerinin uygulayacağı savunma veya saldırı plan esaslarıdır. Geniş anlamda jeostrateji ise ülke doğal kaynakları, beşeri kaynakları, nüfusu, sanayisi ve ordunun büyüklüğünü ifade eder.

Jeostrateji terimi, harekat alanlarının, cephelerin saptanması, birbirine yardım ve destek olanaklarının saptanması, topoğrafik, hidrografik meteorolojik yeteneklerine göre en uygun kuvvetlerin ayrılması, düşmanın bu harekat alanları ve cephelerden faydalanmasını önleyici önlemlerin alınması, bu alan ve cephelerde en uygun silah ve gereçlerin ayrılması, ulusal hedeflere ulaşmak için askeri kuvvetlerin en uygun coğrafi bölgelerde kullanılması v.b. konuları içerir.

Jeopolitik

Jeopolitik kavramı tarihsel süreçte farklı anlamları ve bakışları barındırmış, genelde emperyalizmin genişleme politikasının mantıksal(!) bazen de ahlaksal(!) temelini oluşturmuştur. Geniş kullanımına karşın jeopolitik kavramı çelişkilidir. Bazı düşünürler jeopolitiğin coğrafi bir determinizmin ham biçimini hissettirdiğini, diğer bazı düşünürler ise uluslararası saldırganlığı meşrulaştırmaktan başka bir şeyi temsil etmediğini ileri sürerler.

Terimin kendisi iki savaş arası dönemde Alman savaş bilimiyle eş anlama geldiği için “Geopolitik”ten türemiştir. Kavramın Amerikan versiyonu çevreleme stratejisinin temelini oluşturur ve birçok kişinin gözünde Soğuk Savaş’ın katı bölünmüşlüğünü temsil eder. Marksistler ve jeopolitiği eleştirenler klasik jeopolitiği

Amerika elebaşılığındaki emperyalizm için bir rasyonelleşme aracı olarak değerlendirirler.
Jeopolitik kavramı, etimolojik açıdan “geo” ve “politika” terimlerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Geo; yer, arz, dünya demektir.Türkçe’deki karşılığı “siyaset” olan “politika” terimi şehir devleti anlamına gelen Grekçe kaynaklı “polis” kelimesinden türetilmiştir. Etimolojik temelinden de anlaşılacağı üzere jeopolitik kavramı, siyasi eylemlilikle eylemliliğin gerçekleştiği topraksal çevre arasındaki özel ilişkiyi vurgulayan bir terimdir. Jeopolitiğin farklı tanımlarını ortaya koymak, hem konunun komplike yapısını gözler önüne sermek hem de fikir zenginliği sağlayabilmek anlamında doğru bir yaklaşım olacaktır. Spykman’e göre jeopolitik; bir memleketin güvenlik politikasının coğrafya olaylarına göre planlanmasıdır. Feringdon’a göre jeopolitik; coğrafyanın devletlerin politik karakteri, tarihi, kurumları ve özellikle diğer devletlerle ilişkileri üzerindeki etkisini araştıran bir disiplindir. Dugin’göre jeopolitik, insanlığı mekan faktörüyle karşılıklı ilişkisi içerisinde inceleyen bir disiplindir.

KAYNAKÇA :
Strateji, Jeostrateji, Jeopolitik-Bilal Karabulut
Güç ve Politika-Sait Yılmaz
Savaş Sanatı-Sun-Tzu
Savaş Üzerine-Clausewitz
Strateji, Dolaylı Tutum-B.Hart
Dugin-Rus Jeopolitiği 1


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder