Malumunuz, TİB sitemize Türkiye'den
erişim engeli koyduğu için bazı yazıları buraya taşıyorum.
Bu gün yine taşıma yapacağım.
Bunun nedeni Arslan Bulut'un şu ifadeleri oldu.
Erdoğan, “AKP’yi sana kim kurdurdu?” sorusuna, daha önceleri, benzer suçlamaları zikretmeden “Millet” diye cevap veriyordu. Fakat AKP’nin programının bile ABD’den bir lobi şirketi üzerinden gönderildiğini belgesiyle ispat ettiğim halde 14 yıldır buna bir cevap veremedi. CHP ve MHP sözcüleri, bu bilgi ve belgeye vakıf olduğu halde seçimlerde bu konuyu bir istisna dışında dile getirmedi!
Bahçeli, madem AKP’yi Tayyip Erdoğan’a kimin kurdurduğunu biliyor; bunu dört kelimeyle değil, bütün açıklığıyla bir kampanya halinde ortaya sermelidir ki seçmen de gerçeği görsün ve ona göre bir karar versin.
TAYYİP ERDOĞAN'A GÖNDERİLEN CFR PLANI
Bu gün yine taşıma yapacağım.
Bunun nedeni Arslan Bulut'un şu ifadeleri oldu.
Erdoğan, “AKP’yi sana kim kurdurdu?” sorusuna, daha önceleri, benzer suçlamaları zikretmeden “Millet” diye cevap veriyordu. Fakat AKP’nin programının bile ABD’den bir lobi şirketi üzerinden gönderildiğini belgesiyle ispat ettiğim halde 14 yıldır buna bir cevap veremedi. CHP ve MHP sözcüleri, bu bilgi ve belgeye vakıf olduğu halde seçimlerde bu konuyu bir istisna dışında dile getirmedi!
Bahçeli, madem AKP’yi Tayyip Erdoğan’a kimin kurdurduğunu biliyor; bunu dört kelimeyle değil, bütün açıklığıyla bir kampanya halinde ortaya sermelidir ki seçmen de gerçeği görsün ve ona göre bir karar versin.
TAYYİP ERDOĞAN'A GÖNDERİLEN CFR PLANI
AKP'nin kuruluş
surecinde Tayyip Erdoğan’a ABD'den
gönderilen gizli bir belge ya da bir memorandum vardı ve bu gizli belgeyi 3 Kasım 2002
seçimlerinden çok önce, 26 Ağustos 2001 tarihli Büyük Kurultay Gazetesinde 16.
sayfadaki "Yazıt" sütununda "Mr. Tayyip Erdoğan’ı ürperten belge" baslıklı yazıda kamuoyuna
açıkladık.
O tarihten sonra defalarca gündeme getirmemize rağmen, Erdoğan konuyla ilgili en küçük bir açıklama bile yapamadı!
Memorandum belgesini ele geçirdiğimiz zaman, Erdoğan’ın ne cevap verdiğini öğrenmeye çalıştık.
Cevabi AKP'nin program ve tüzüğünde bulduk!
AKP'nin Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, kendisine gönderilen memorandumda belirtilen küreselleşmenin şehir devletleri planına uyacağını, parti programında ortaya koymuştu.
Dünyayı yönetmeye soyunmuş elit (CFR), milli devletleri parçalamak istiyordu. Bunun için de "şehirleşme" adi altında eski Yunan tarzı şehir devletleri modelini gündeme getiriyorlardı.
Tayyip Erdoğan’a söylenen, bu politikaya uyması halinde, destek göreceğiydi. Erdoğan da buna uymuş ve küreselleşmenin şehir devletleri planını, parti programı haline getirmişti.
Recep Tayyip Erdoğan’a New York'tan gönderilen memorandumda belirtilen Türkiye’nin şehir devletlerine ayrılması planı, AKP Program ve Tüzüğü’ne hemen hemen ayni ifadelerle geçiriliyordu.
Bakkalli adlı lobi şirketi vasıtasıyla Erdoğan’a New York'tan gönderilen memorandumda:
"Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir. Bu memoranduma göstereceğiniz ilgiden dolayı takdirlerimizi sunarız..." deniliyordu..
AKP’ye memorandum gönderen Şirket, ABD'nin eski Türkiye Büyükelçilerinden Abramovic tarafından yönlendiriliyordu.
Abramovic de bir CFR üyesiydi.
Memorandumdaki dünya, hangi dünyadır, o belli değildi ama bunu küreselleşme politikalarını ABD vasıtasıyla bütün dünyaya dayatan güç merkezi olarak değerlendirmek gerekir.
Önce kanton modeli olarak programına alan AKP, bu talepleri, "devlet reformu" adı altında uygulamaya ve küresel güçlere verdiği sözü tutmaya başladı. Türkiye’nin 80 yıllık yönetim yapısının değiştirilmesi için düğmeye basıldı.
2003 Nisan ayında çıkan haberlerde "Adalet, Maliye, Milli Savunma, İçişleri ve Çalışma Bakanlıkları dışındaki tüm bakanlık ve bağlı kuruluşların taşra teşkilatları kaldırılacak..." deniliyor ve merkezle taşranın birbiriyle olan irtibatı kesilmek isteniyordu.
Aksam muhabiri Ercan Yavuz'un haberine Gore, İsviçre Kanton Modeli ile İtalyan Birlik Modeli örnek alınarak hazırlanan Kamu Yönetimi Reform Tasarısı’nda da eğitim, sağlık, din hizmetleri İl Özel İdareleri’ne devrediliyordu...
Yani bu hizmetler merkezi devlet otoritesinden koparılıyordu.
Devletin taşradaki en üst düzeyde temsilcisi olan valiler, mevcut tasarıda İçişleri Bakanlığı’nın elemanı konumuna getiriliyordu.
Valilerin birçok yetkisi İl Özel İdareleri ve belediyelere veriliyordu.
Habere Gore, İstanbul için ayrı bir statü oluşturulurken, Moskova ve New York kentlerindeki uygulama esas alınacaktı.
Diğer illerde kapatılan il teşkilatları İl Özel İdaresi’ne bağlanırken İstanbul’da belediyeye devredilecekti.
İstanbul’a taşrası olmaması ve Anadolu-Rumeli yakası olarak iki parçadan oluşması da dikkate alınarak özel bir statü verilecekti.
Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, tasarının henüz netleşmediğini soyluyor ama bu bilgileri kamuoyuna kendisi sızdırdığına Gore, tepki gelmezse, AKP hükümetinin, bütün bunları gerçekleştirmeyi planladığı anlaşılıyordu...
Elbette, bu çürümüş devlet yapısı değişmeliydi...
Ancak, asıl arıza devlet sisteminden ziyade, sistemin planlı-programlı olarak bazı zümrelerin, çetelerin eline geçmiş olmasında aranmalıydı.
İsviçre Kanton Modeli veya İtalyan Birlik Modeli gibi sözde değişimler, ihtiyaçtan çok, küresel dayatmaların eseri olarak gündeme getirilmekteydi.
Butros Gali açıkça söylemişti. Türkiye coğrafyasını Rio Tinto şirketi ile stratejik işbirliği yaparak paylasan AMDL adli şirketin raporunda bu durum açıkça belirtiliyor, "Türkiye Federal Devleti" deniliyordu.
Eski BM Genel Sekreteri Butros Gali, İstanbul’daki Habitat Toplantısı’nda, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel yanı başındayken "Türkiye Federal Cumhuriyeti" ve "İstanbul Federe Devleti" gibi ifadeler kullanmıştı.
İşte AKP'ye uygulatılmak istenen kanton modeli, Butros Gali'nin o zamanlar "Dünya 200 devletli olmaktan 2000 devletli, hatta 5000 devletli bir yapılanmaya doğru gidiyor" diye dile getirdiği CFR planının urunuydu ve Erdoğan’a gönderilen memorandum bunun acık belgesiydi...
Zaten belgeyi gönderen Bakkalli adlı lobi şirketinin arkasında ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramovic vardı.
AKP'ye uygulatılmak istenen kanton modeli, ayni zamanda, Sevr Antlaşması’nda Pontus ve Kürdistan olarak çizilen bölgelerde, AMDL şirketine verilen maden ve petrol arama imtiyazı ile ilgileniyordu.
AMDL şirketinin, Internet'te kendi yayınladığı maden arama imtiyazı aldığı bölgeleri gösteren haritalarla, Kürt ve Yunan sitelerindeki Kürdistan ve Pontus olarak gösterilen haritalar bire bir aynidir!
Türk insani, Türk Milleti'ne mensubiyet bilincini kaybetsin diye yedi düvel uğraşıyor. TUSIAD ve bağlı medyası bu projeleri açıktan destekliyor... TUSIAD, ayrıca ders kitaplarını da değiştirerek bu yönde adımlar atıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanı, daha önce "yerel tarih araştırmaları" adı altında Rockefeller Vakfı’nın mali desteğiyle Osmanlı dönemi azınlık tapularını da araştıran Tarih Vakfı’nın Başkanı Orhan Silier ile birlikte ders kitaplarının değiştirilmesi üzerine televizyonlarda canlı yayınlara katılıyor!
TURK-Ş Başkanlar Kurulu'nun 4 Nisan 2003 günlü toplantısında alınan karar da şöyleydi:
"TURK-İŞ Başkanlar Kurulu, Mahalli İdareler Reformu adı altında, Türkiye Cumhuriyeti'nin uniter devlet yapısını ve merkezi idareyi ciddi bicimde zayıflatmaya, sosyal devlete büyük darbe indirmeye, birçok bakanlığın taşra teşkilatını ortadan kaldırmaya, çalışanları sözleşmeli personel statüsüne geçirmeye ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nü ortadan kaldırmaya yönelik olarak hazırlanmış kanun tasarılarının temelden değiştirilmesini talep etmektedir."
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "İktidarda yörünge kayması var, eyalet sistemi hazırlıkları var" diye 23 Nisan resepsiyonuna uyarı amacıyla katılmayacağını açıklıyor ve bu tepkiler sonucu sözde reform tasarısı bir süre için askıya alınıyordu.
Hazırlanan Yerel Yönetim Reformu Taslağı’nda, 58. Hükümet Programı’na atıfta bulunuluyor ve
"Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nda belirtildiği gibi merkezi idarenin görev ve yetkileri tek tek belirlenecek ve bunun dışında kalan tüm görevler yerel yönetimlere bırakılacaktır" deniliyordu.
Taslağın esaslarını, doğrudan Recep Tayyip Erdoğan çizmişti! Bütün bunlar, taslağın girişinde ifade ediliyordu.
Sözde reform taslağında, belediye başkanının görevleri sayılırken kolluk hizmetlerinden bahsediliyordu...
"İdari kolluk" denilmiyor, Belediye Zabıtası ile ilgili 58. maddede, "Zabıtanın bir kısmi güvenlik elemanı olarak görevlendirilebilir" ifadesi kullanılıyordu.
Belediye Zabıtası’na "genel veya özel kolluk kuruluşları" ile işbirliği yapmasından bahsediliyor, ayrıca İl Özel İdaresi’ne de zabıta teşkilatı ve özel güvenlik teşkilatı kurma görevi veriliyordu!
Anlaşılıyordu ki Erdoğan, henüz, 81 devlete 81 ayrı polis teşkilatı kuramayacağını bildiği için, bu işi zabıta ile başlatmayı düşünüyordu!
Sonradan bu ifadeler tamamen yok edildi ve bir çerçeve yasa taslağı hazırlandı.
Asil niyet kamuoyundan saklanmak isteniyor, bu sebeple adım adım hareket etmek yöntemi benimseniyordu.
Dolayısıyla, taslaktaki bu maddeler, çerçeve tasarıya konulmadı.
Tasarı ise, vatandaşı müşteri olarak gören bir zihniyetle hazırlanmıştı ve "küçük adımlar stratejisi" ile reform surecini bir şekilde başlatmayı öngörüyordu.
Zaten, bu husus, tasarıda da ifade ediliyor. Biz yeniden AKP programına dönelim:
Erdoğan, önce AKP Program ve tüzüğünde, sonra 58. hükümet programında, nihayet Yerel Yönetimler Reform Taslağı’nda küresel örgütlerin taleplerini yerine getiriyordu... Parti programının 41'inci sayfasında, zaten özel eğitim kurumları ile iyice sakatlanmış bulunan eğitimde Tevhidi Tedrisatın kaldırılacağı, küreselleşme odaklarının şehir devletleri planı gereği gibi, fakat asama asama uygulanacağı su ifadelerle belirtilmekteydi:
"Temel eğitim hizmetlerinin verilmesi, pilot uygulamalarla merkezi idarenin taşra birimlerine ve yerel yönetimlere aktarılacaktır"
Reform Taslağı’nda da bu ilkelerin gereği yerine getiriliyordu...
Ancak, tepkiler üzerine meclise sevk edilen tasarıda, bundan vazgeçildi ve cumhurbaşkanının bir takım itirazlarına rağmen tasarı meclisten geçirildi.
Göktürk Yurtseven,
acikistihbarat.com
CFR,
Trilateral Komisyon ve Bilderberg.
CFR (Council
on Foreign Relations-Dış İlişkiler Konseyi)
Clinton,
Antony Lake, Al Gore, George Bush, Warren Christopher, Colin Powell, Les Aspin,
James Woolsey (CIA direktörü) gibi isimlerin CFR (Council on Foreign
Relations-Dış İlişkiler Konseyi) isimli bir komisyona kayıtlı olmaları herhalde
okuyucuyu bunca bilgiden sonra şaşırtmaz. Ama dünyadaki en ciddi karar
mercilerine gelenlerin bağlı oldukları bir örgüt olması herhalde doğal
karşılanabilir, üstelik bunların bazıları BILDERBERG veya Skulls and Bones
Society üyesidirler. Yani hiç kimse hak ettiği ve olması gerektiği için bir
pozisyonda değildir Yeni Dünya Düzeninde. İpleri ne kadar iyi oynatabildiği, ne
kadar sır tuttuğu ve bu örgütlere ne kadar bağlı olduğu önemlidir onlar için.
Globalizasyon
ideolojisinin Bohemian Grove ve Skulls and Bones Society gibi masonik
örgütlerden daha az gizli bir branşı olan CFR 21 Temmuz 1921’de New York’ta
kurulmuştur (Ross 2000; Marrs 2000). Zaten yüzyıllardır ülkü piramidi, Süleyman
mabedi, tek hükümetli dünya, Sionun oğullarının vaat edilmiş birleşik krallığı,
evrensel kardeşlik gibi fikirleri savunan gizli cemiyetlerin bu ideolojisini
ilk harekete resmi olarak geçiren kuruluş CFR’dir. Globalizmin gizlilikten
çıkıp dünyaya ilanı CFR’in kurulusu ile başlamıştır. 1917"de Başkan Wilson
savaş sonrasında yüze yakin elit adamını toplamış ve global barış (!) planları
yapmışlar ve Wilson "in bilinen on dört nokta teorisini 8 Ocak
1918"de kongreye sunmuşlardır. Bu plan özünde tüm ekonomik sınırları
kaldırmayı amaçlayan ve ABD sermayesini tüm dünyaya hâkim kılmaya yarayan bir
plandı. Ama 1919’da Paris Barış Görüşmelerindeki Versailles anlaşması
Almanya"ya ağır koşullar koymuştu. 30 Mayıs 1919"da Paris"in
Majestic otelinde toplanan İngiliz ve Amerikan delegeleri bir
"Uluslararası İlişkiler Enstitüsü" kurmaya karar verdiler. Bunun adi
daha sonradan Ingiltere’de "Royal Institute of International Affairs"
oldu.
21 Temmuz
1921’de de ABD’de CFR gizli koşullar altında kuruldu, 1945’e kadar merkezi New
York’taki Prat House oldu (Halen merkezi burasıdır: The Harold Pratt House, 58
East 68th Street, New York, NY 10021 ). Bu bina Rockefeller tarafından
bağışlanmıştı. CFR üyelerinin büyük çoğunluğu New York ve Washington D.C. ‘de
yasayan elitlerden oluşuyordu. Daha ziyade New York ve Washington, D.C. ‘de
yasayan elitlerden oluşan CFR’in bugün finans, komünikasyon, akademi,
istihbarat, teknoloji alanlarda en etkin konumlarda bulunan 3300 üyesi
mevcuttur. Bu sayı bir zamanlar 1600 ile sinirliydi. Özellikle tüm CIA, DIA,
DEA ve başka istihbarat şefleri bu örgütün de elemanıdır ve CFR’in ilkelerinden
dışarı çıkamazlar.
İlk üyeler
arasında New York senatörü Colonel House, Devlet Bakanlığı Sekreteri John
Foster Dulles, CIA"da uzun süre çalışmış Allen Dulles, kurucu başkan
milyoner John W. Dawis ( J. P. Morgan"ın finansörlerinden) vardı. CFR için
ilk para John D. Rockefeller, Bernard Baruch, Jacob Schiff, Otto Kahn, Paul
Warburg gibi milyonerlerden geldi. Bugün CFR için finans şu kuruluşlardan
gelir: Xerox, General Motors, Bristol-Myers-Squip, Texaco, Alman Marshal Fund,
McKnight Vakfı, Ford Vakfı, Andrew Mellon Vakfı, Rockefeller kardeşler vakfı,
Starr Vakfı vb. CFR yönetim üyeleri bugün dünyadaki her işe burnunu sokan ve
ekonomik kontrolü amaçlayan kurum, vakıf, enstitü ve gizli örgüt ile içiçedir.
CFR İkinci
Dünya Savaşı"nda çok önemli bir rol oynamıştır. Yayınladığı Foreign
Affairs isimli dergi ile de çalışmalarını tüm dünyaya duyurur. CFR her ne kadar
gizli olmayan bir görünüme sahip olsa da, bu gerçek değildir. CFR, SBS,
Bilderberg gibi çok gizli bir örgüttür. Her yıl hazine sekreteri, CIA veya NSA
yöneticileri ile çok gizli, halka açık olmayan toplantılar yapar. Normal
koşullarda CFR"in anayasaya bile aykırı olduğu iddia edilmişse de bunu
yargılayacak olan Anayasa Mahkemesi veya Yüce Divan üyelerinin büyük çoğunluğu
da CFR üyesidir. J.P. Morgan ve Rockefeller gibi devler CFR"ye büyük
paralar yatırırlar, ama işadamlarına devletin güvenlik sırları hakkında brifing
verilmesini kimse anlayamaz ve anlatmakla bitip tükenmeyen Amerikan
demokrasisinin neresine koyacağını bilemez. Bu demokrasi ise neden hiç bir şey
halka ve basına açıklanmamaktadır? Orası da pek anlaşılamaz. Gerçi başına
açıklansa da fark etmez, çünkü CFR tüm medyayı kontrol eder.
1988"den
beri 14 devlet bakanı, 14 hazine bakanı, 11 Savunma bakanı ve bir sürü federal
büroya ait görevli CFR üyeleri arasından seçilmiştir. Özel şirketlerin devletin
bu kadar içine girmesi nasıl demokrasi ve hukuk sistemi ile bağdaşır bunu J.P.
Morgan"a ve Rockefeller"a sormak gerekir tabii. Dullestan beri her
CIA direktörü, örneğin Richard Helms, William Colby, George Bush, William
Webster, James Woolsey, John Deutsch, ve William Casey hep CFR üyeleri
arasından seçilmişlerdir. Ne işi vardır Rockfeller"in kurduğu bir konsülde
halkın ulusal güvenliğini korumakla görevli onca insanın?
Hukuk ülkesi
ve demokrasinin beşiği olduğu iddia edilen Amerika"nın bu gerçeklerini
Amerikalıların çoğu bilmez, onlar kredi kartı borçlarını ve ev taksitlerini
ödeyip, evde patlamış mısır yiyerek biralarını içerler. ABD"li pek çok
yazar CIA"in Amerika ve Amerikan halkı için değil, CFR"in dostları ve
gizli ilişkide olduğu dernekleri için bilgi topladığını dile getirmişler, ama
komünistlikle suçlanmışlardır.
CFR bu
işadamlarının istediği kişileri hep yükseltmiş en üst ve dokunulmaz noktalara
getirmiştir. Bunun en güzel örneği sıradan bir akademisyen olan ve David
Rockefeller ile tanıştıktan sonra şansı açılan Henry Kissenger olmuştur.
Clinton döneminde de tüm devlet yetkilileri CFR üyeleri arasından
görevlendirilmiş neredeyse yurt dışına yollanan büyükelçilerin yarısı CFR
içinden seçilmiştir. Başkanların seçiminde de aynı yol izlenmektedir, seçmenler
bir CFR üyesi ile öteki arasında tercih yapmak zorunda bırakılmaktadırlar,
zaten Demokrat Parti ile Cumhuriyetçi Parti birbirinden çok farklı değildir ki!
CFR"in gizli raporlarından ve konferanslarından birinde şöyle
denilmektedir (Ross 2000):
"Silahsızlanma,
Amerika"nın bağımsızlığı ve bu bağımsızlığın tek dünya hükümetine
dönüşmesi CFR"nin 1551 üyesinin yüzde 95"ine 1975"te açıklanmıştır.
CFR"nin üyelerin yüzde 75"ine açıklanmamış ve yazılmamış iki amacı
daha vardır. Bu oluşumun hedefleri size biraz garip gelebilir, bunları biraz
tartışalım.
"Bu
inancımızın temelinde yatan, monopolistik kapitalizmin dünyanın her yerindeki
farklı para birimlerini, banka sistemlerini kredi ve üretim sistemlerini, temel
kaynaklarını tek hükümetle kontrol edilebilir hale getirmek ve aydınlatılmış
dünya sistemindeki üstünlüğümüzü kendi dünya ordumuzla temin etmektir."
Kendi
kurduğu dünya ordusu ile tüm dünyadaki kaynakları ve para sistemini kontrol
edip, tüm kaynaklara el koyacakmış. CFR"in amacı buymuş! Skülls and Bones
Society"nin 1880"lerdeki faşist ideolojisinin bir devamıdır bu! Bu
mantalite bugün Ortadoğu’yu bir ordu indirerek kontrol altına almak istemektedir.
CFR"in
gizli bir organizasyon olmadığını söyleyenlere de CFR"in 1992 yıllık
raporundan bir cümle ile yanıt verelim. Sayfa 21: "Tüm toplantılardaki
konuşmalar ve açıklamalar bu toplantılar dışında kimseye açıklanamaz!"
(Ross 2000). Aynı raporun, 122, 169, 174, 175 ve 176 inci sayfalarında da bu
gizlilik sürekli tekrarlanmakta ve gizlilik bozulup da medya veya birisine bir
bilgi sızdırılırsa nasıl cezalandırılacağı ima ediliyor. Daha önceki masonik
ilkelerin tümünün uygulandığı bir örgütlenmedir CFR. Ayrıca CFR"in ve
gizliliğinin ve faşist ideolojilerinin ABD anayasasına aykırı olduğu defalarca
zikredilmiştir.
IMF ve Dünya
bankası da CFR"in tamamen etkisi ve yönetimi altındadır (Ross 2000; Sklar
1980). Geri kalmış ülkeleri fakirleştirmek ve ekonomilerini yok etmek yolunda
IMF, CFR"in emirleri doğrultusunda çalışmaktadır.
Bilderberg
gizli örgütü
CFR"in
temel globalizasyon planları daha kurulduğu günden beri bilinmekteydi. Ama CFR
ABD içinde tam bir kontrol sağlamak ve tek jandarmalı kapitalizmi
Avrupa"ya yaymak ve sosyalizm ve komünizm ile mücadele etmek zorunda idi.
Eski CFR başkanı ve Rockefeller"in Chase Manhatten Bankası başkanı olan
John McCloy ÖSS (Office of Strategic Services) isimli istihbarat örgütünün
(Bill Donovan tarafından 1941-1942"de kurulmuştur) kurulmasını ve CFR ile
karşılıklı iletişim içinde çalışmasını sağladı. 1947"de ÖSS, CIA"ya
(Central Intelligence Agency"e) dönüştürüldü. 1947 Ulusal Güvenlik Kanunu
ile de gerek sivil gerekse kriminal yasalara karşı korunan bir örgüt haline
getirildi. Yani CIA, anayasaya rağmen ulusal güvenlik adına her türlü suçu
işleyebilen bir örgüt yapısına kavuştu. 1950"de General Walter Bedel Smith
CIA başkanı olduğu zaman, CFR"den aldığı emir üzerine Avrupa"da etkin
bir örgüt kurulmasını istedi. Daha sonra CIA ve Ulusal Güvenlik Konseyine konan
bu şemsiye daha da güçlendirildi ve 1982"de Reagan tarafından Executive
Order 12333 (Etkin Yasa 12333) devreye sokuldu (Montalvo 2000).
Bilderberg,
CFR ve öteki örgütlerin Avrupa ayağını ve etkinliğini teşkil etmek için CIA
tarafından Hollanda"da Oosterbeek şehrinde Bilderberg otelinde 1954 de
kurulmuştur. Dünyanın yönetimi ve globalizasyon konusunda her yıl farklı
ülkelerde toplantılar yapar (Ross 2000; Marrs 2000). Toplantılar son derece
gizli koşullarda ve özel ortamlarda yapılır. Katılanlar bu konuda hiç bir bilgi
vermezler. Spotlight isimli bir dergileri de vardır. Liberty Lobby İnç, 300
Independence Ave., SE , Washington D.C. 20003 adresinden yayın yapar.
Bilderberg
örgütünün Avrupa adresi: Maja-Banck Polderman, Bilderberg Meetings, Amstel 216,
1017 AJ, Amsterdam, Hollanda. Bilderbergin ABD adresi ise Charles W. Müller,
American Friends of Bilderberg, İnç. 477 Madıson Ave., 6th Floor, New York, NY
10022.
Bilderbergin
kurucuları arasında Hollanda prensi Bernhard ve Polonyalı sosyolog Dr. Joseph
Hieronim Retinger de vardır, Retinger Bilderbergin babası olarak bilinir.
Bilderbergin kuruluşunda ABD istihbarat örgütlerinin, özellikle CIA"in
rolü olduğu çok iyi bilinmektedir. Prens Bernhard ise eski bir NAZİ SS
üyesidir, 1937 de Hollanda prensesi ile evlenmiştir, ama Nazilerle olan yakın
bağları çok iyi bilinmektedir (Marrs 2000). ABD"li gizli örgüt ve CFR
üyelerinin bazıları da Bilderberg üyesidir. Retinger ABD"ye CFR
başkanlarından Averell Harriman tarafından getirilmiştir. David ve Nelson
Rockefeller, John Foster Dulles ve CIA direktörü Walter Smith ile görüştükten
sonra CIA güdümünde bu gizli örgütü oluşturmuştur. Bilderbergin oluşmasında
etkili diğer isimlerden birisi de Başkan Eisenhover"in psikolojik savaş
danışmanı C.D. Jacksondir.
Bilderberg,
merkezi Hollanda olmak ve içine İngiliz kraliyet ailesini de dâhil etmek üzere
CFR"nin Avrupa ayağını oluşturdu. Önemli işadamları, politikacılar,
bankerler, medya sahipleri, askeri kilit isimler ve istihbarat örgütlerinin üst
sınıfı ile ilişki kurup onları üye yaptılar ve her yıl gizli toplantılar
düzenlemeye başladılar. 1991"de Bilderberg başkanı İngiliz Lord Peter
Carrington idi. Carrington NATO genel sekreteri, kabine üyesi, CFR"nin
İngiliz kuruluşu olan Royal Institute of International Affairs"ın başkanı
idi. Kendisi Rothschild banka imparatorluğu ile hem evlilik, hem iş
bağlantılarına sahipti.
CFR"nin
resmi olmadan uluslararası düzeyine taşınmış bir şekli olan Bilderberg yine
İngiliz ve ABD CFR"lerini finanse edilen kişiler ve CIA"in örtülü
ödeneği tarafından destekleniyordu. Bilderberg diğer bir kardeş grup olan
Trilateral Komisyona çok benzemektedir. Bunlarda her ne kadar daha önce
bahsedilen masonik ritüeller yoksa da zaten bu grupların çoğuna katılanlar
bahsedilen masonik gizli örgütlenmelerin içinde de olan insanlardır. Her yıl
yapılan çok gizli ortamdaki toplantıları hem CIA, hem de o ülkenin istihbarat
örgütü kontrol eder. Türkiye"de son 50 yıldır başa geçen ünlü
politikacıların çoğunluğu Bilderberg üyesidir, halen bu gizli Bilderberg
üyeleri Türkiye"nin etkin yönetiminde rol almaktadırlar. Türkiyedeki
toplantılar şu ana dek 18-20 Eylül 1959"da Yeşilköy-İstanbulda, 25-27
Nisan 1975"de (Çeşme"de Hotel Altın Yunus"da) yapılmıştır.
2001"deki toplantı ise İsveç"de gerçekleşmiştir.
Trilateral
Komisyon
Trilateral
Komisyon (Trilateral Commışsıon, TC) ABD"de yeşertilen Yeni Dünya Düzenini
tüm dünyaya yani Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonyaya daha iyi yayabilmek için
oluşturulmuş ve 1973"te David Rockefeller, Henry Kissenger ve Zbigniew
Brzezinski tarafından kurulmuş gizli bir örgüttür (Sklar 1980; Robertson 1991;
Ross 2000; Marrs 2000). Brzezinski 1973-1976 arasında başkanlığını yapmıştır.
CRF"nin Atlantik ötesi ülkelerde CIA tarafından örgütlediği bir kuruluş
olduğu bilinmektedir. Adresi: 345 Street, East 46th Street, Suite 711, New
York, NY 10017 dir.
1994"teki
bir TC bildirisine göre Avrupa, Kuzey Amerika ve Japonya"dan 325 kilit
noktadaki isim TC"ye üyedir. Sistem CFR"da olduğu gibi işlemektedir.
Ama bu ABD"nin ve globalizasyonun tüm dünyaya yayılması için
Amerikan-Nazizminin yeni bir oyunu sahneye koymasından ibarettir. Buradaki
hedef yine ekonomik sınırların kaldırılması ve politik, ekonomik, askeri,
politik ciddi noktalardaki kişilerin kontrol altına alınmasıdır. CFR
anayasasındaki ilkeler TC"da da geçerlidir.
Her ne kadar
adresi yeri, üyeleri belli ise de Trilateral Komisyonun yaptığı aktivitelerin
ardında gizli amaçlar, ABD"li istihbarat örgütleri ve NATO"nun gizli
özel savaş örgütleri vardır. ABD başkanlarının ve Avrupa, Amerika ve
Japonya"daki yönetici kadroların çoğu TC üyesidir. Tüm dünyada TC,
Bilderberg ve CFR birbirinin içine girmişlerdir ve her üçünün de üyesi olan 50
kişi vardır (daha önce sunuldu). Örneğin Bill Clinton, Brent Scowcroft (Ulusal
Güvenlik Konseyi), John Mark Deutsch (CIA direktörü), Robert Strange McNamara
(Savunma Bakanlığı Sekreteri), Henry Kissenger, Walter Fritz Mondale ( Japonya
Büyükelçisi), Benjamin Nye (Hazine sekreteri) gibi dokunulmazlığı olan isimler
her üç teşkilatın da üyesidirler.
Burada temel
olarak anlatılmak istenen 19. yüzyılda bazı gizli cemiyetler, zengin aileler
tarafından yaratılan bir ideolojinin nasıl önce ABD"de CFR olarak kök
salıp, sonra nasıl Bilderberg ve Trilateral komisyon sayesinde her ülkenin
içyapısını ve politikasını, endüstrisini, medyasını ve sosyal yapısını kontrol
ettiğidir. Amerikan derin Devleti ve Dünya Gizli Hükümetine karşı tüm
Amerikalılar ve Avrupalılar bilinçsizdirler, çünkü 45 yıl boyunca totaliter bir
komünizm gelecek korkusu ile uyutulmuşlardır.
Sonuç ve
Türkiye bu gizli örgütlerin neresinde?
Türkiye"de
de bu gizli örgütlerin çok büyük etkinliği vardır ve 1948"lerden sonra
Türkiye"yi hiç bir zaman bu ülkeyi kuran Kemalist ulusalcı ve vatansever
ideoloji yönetmemiştir, Türkiye 1948"den sonra bize Batı tarafından
biçilen Türk-İslam Sentezci ve ülkeyi emperyalizme köle haline getiren bir
ideoloji tarafından yönetilmiştir. Bu yönetim bahsedilen CFR, Bilderberg ve
Trilateral Komisyon tarafından da şekillenmiştir. Ne yazık ki gerek Türkiye’yi
yöneten, gerekse Türk istihbarat örgütlerinin içinde olan bazı Bilderberg ve
Trilateral Komisyon üyeleri vardır. Bu örgütlerin Türkiye için verdiği kararın
Sevr koşullarının uygulanması olduğunu görmemek için ise kör olmak gerekir.
Kaynakça
----
1. Baigent
Michael, Leigh Richard, Lincoln Henry. Holly Blood, Holly Grail. New York : a
Dell Book, 1983
2. Barret
David, Secret Societies, New York: Blanford, 1999.
3. Blum
William, Rogue State : A Guide to the World"s Only Superpower, Maine
:Common Courage Press, 2000.
4. Chomsky
Noam, Manufacturing Consent, New York : Pantheon, 1988.
5. Chomsky
Noam, Necessary Illusions. Common Courage Press, 1991.
6. Chomsky
Noam, "What Uncle Sam Really Wants" Arizona: Odonian Press, 1992.
7. Chomsky
Noam, Secrets Lies and Democracy, Arizona: Odonian Press, 1994.
8.
Constantine Alex, The file Government, California:Feral House, 1997.
9. Domhoff
William, Bohemian Grove and Other Retreats, New York: Harper Colophone Books,
1974.
10.Domhoff
William, Who Rules America Now? Toronto: Mayfield Publishing Company, 2000.
11.Draul
Arkon, Secret Societies: A History, New York: MJF Books, 1989.
12.Hager
Nick. Exposing the Global Surveillance System, Covert Action Quarterly, Winter
1996-1997.
13.Ironhouse
Adam, Bushlarin Gizli Tarihi. Çeviren: Kemal Okuyan, Ankara:Kim Yayinlari,
2002.
14.Nuel
Pharr Davis, Lawrence and Oppenheimer, New York: Simon and Schuster, 1968.
15.Marrs
Texe. Circle of Intrigue. Texas: Rivercrest Publishing. 2001.
16.Marrs Jim
"Rule by Secrecy", NewYork: Harper Collins, 2000.
17.Manisalı
Erol. Türkiye Avrupa İlişkilerinde Sessiz Darbe. İstanbul: Derin Yayınları,
2002a.
18.Manisalı
Erol. Dünya"da ve Türkiye"de Büyük Sermaye. İstanbul: Derin
Yayınları, 2002b.
19.Meyssan
Thierry. Dehsetengiz Hile: Pentagona Uçak Düşmedi. Çeviren Ayşe Meral.
İstanbul: Med-Cezir 2002.
20.Montalvo
Michael, Prisoner of the Drug War: George Bush. Prevailing Winds, 8: 76-83.
September-December 2000.
21.Robertson
Pat, The New World Order, Dallas: Word Inc. 1991. s: 97.
22.Ross
Gaylon, Who is Who of the Elite? Spicewood-Texas, RIE Press, 2000.
23.Sayın
Ümit, Gizli Hükümetler, Gizli Projeler ve Kara Bilim. Bilim ve Ütopya, 5
(45):60-63; Mart 1998
24.Sayın
Ümit, Kıyamet Komplosu, Editör: Atilla Akar. İstanbul: Gendas 2002. S:187-207
25.Sklar
Holy, editör, TRILATERALISM, Boston: South End Press, 1980. s: 147-149.
26.Sutton
Antony, America’s Secret Establishment, Montana:Liberty House Press. 1986.
27.Sutton
Antony, The Secret Cult of the Order, Montana: Liberty House Press. 1990
28.Sutton
Antony, Trilaterals over Washington, Montana:Liberty House Press, 1988.
29.Vankin
Jonathan, Conspiracies, Cover-ups and Crimes:From Dallas to Waco, Georgia:
Illuminet Press, 1996. toplumsalbilinc
Tarihi karakterlerin hayatları dikkatle incelendiğinde, tarih okumaktan
daha büyük keyif alır insanlar.
Mesela aşağıdaki fotoğraftaki kişi. 1902 yılında henüz sosyalist bir genç
iken zorunlu askerlik görevinden kaçmak için İsviçre'ye gitmiş. Bu fotoğraf,
1903 yılında Bern, İsviçre'de genel grev için savunuculuk yapan ve o yıllarda
sosyalist olan bu genç adamın, grev nedeniyle tutuklandıktan sonra çekilen
fotoğrafı.
Fotoğraftaki büyük sosyalist herkesin kolay tahmin edemeyeceği biri.
Kendisi “faşizm” adı verilen İtalyan milliyetçiliğinin ya da ırkçılığının
kurucusu olan şahsiyet Benito Mussolini'dir. Savaş karşıtlığından faşizme
uzanan ilginç bir hayat hikâyesi... Resim...
WW3 Foretold in 1967: Islam vs Zionism – Until All is Destroyed
Türkiye Yahudileri - Osmanlı İmparatorluğu ve Siyonizm
Siyonizm, Türkiye Yahudileri ve Osmanlı Devleti
Siyonizm bir fikri ve siyasi akım olarak, Teodor Hertzl'in çalışmaları
sonucu 1897 yılında İsviçre'nin Basel şehrinde toplanan ünlü konferanstan sonra
kendini göstermeye başladı. Bilindiği üzere Siyonizm’in ilk toplantısında
belirlemiş olduğu ana hedef dünyanın çeşitli bölgelerine dağılmış olan
Yahudileri bir araya getirecek bir yurt bulmak ve böyle bir yurt üzerinde bir
Yahudi devleti kurmaktı. Çeşitli tekliflerden sonra planlanan Yahudi devletinin
Filistin toprakları üzerinde kurulması ve Yahudilerin gruplar halinde bu
topraklara yerleştirilmesi için çalışılmasına karar verildi.
Siyonizm hareketi, aslında Avrupa'daki Yahudi düşmanı (antisemitist)
hareketlere ve özellikle devletlerin Yahudiler üzerindeki baskılarına bir tepki
olarak ortaya çıktı. Bu bakımdan kendilerini Osmanlı topraklarında gayet rahat
hisseden Yahudiler başlangıçta Siyonizm hareketine fazla ilgi göstermediler.
Hatta Türkiye Yahudileri içinde, kendi rahatlarını bozabileceği düşüncesiyle
Siyonizm’e karşı çıkanların sayısı az değildi. II. Abdülhamid’de, Rusya'da
zulüm gören Yahudileri kabul ederek İstanbul ve Anadolu'ya yerleştirdi. Ancak
Siyonizm düşüncesini teşkilatlı bir şekilde sahneye çıkaran Yahudi ileri
gelenleri zaman içerisinde Osmanlı topraklarında yaşayan Yahudilerin ileri
gelenlerini de yanlarına alarak belirlemiş oldukları hedef doğrultusunda
çalıştırmaya başladılar.
Sultan II. Abdülhamit ve Yahudiler
Siyonizm’in belirlemiş olduğu hedefe ulaşılabilmesi için ilk olarak
Filistin topraklarını elinde tutan Osmanlı Devleti'nin yönetimine yanaşılması
yolu denendi. Siyonizm’in babası Teodor Hertzl başta olmak üzere Siyonistlerin
ileri gelenleri Yahudilerin Filistin'e göç etmelerine ve orada yerleşim
merkezleri kurmalarına izin veren bir belge elde etmek için zamanın Osmanlı
padişahı Sultan II. Abdülhamid’e önce büyük para tekliflerinde bulundular; bu
yolla bir şey elde edemeyince de çeşitli baskılara giriştiler. Bu amaçla İngilizler
ve Almanlar Sultan Abdülhamid'i etkilemeye çalıştılar. Fakat bütün bu çabalar
boşa çıktı ve Sultan II. Abdülhamid Siyonistlere hiçbir taviz vermedi.
Sultan II. Abdülhamid 1900 yılında bir bildiri yayınlayarak bütün yabancı
devletlerin temsilcilerine şöyle bir tebliğde bulundu: "Yahudi hacılarının
Filistin'de üç aydan fazla kalmalarına müsaade edilmeyecektir. Bunlar Filistin
topraklarına girerken pasaportlarını girdikleri liman kapısında bulunan Babıâli
görevlilerine teslim edecekler ve bu görevlilerden oturma izni alacaklardır. Bu
üç aylık zaman içinde memleketi terk etmeyenler zorla sınır dışı
edileceklerdir".
II. Abdülhamid, 1901 yılında da Yahudilerin Filistin'de herhangi bir yer
satın almalarını yasaklayan bir emirname yayınladı. Siyonist Yahudiler, 1902
yılında kendileriyle görüşmeyi kabul etmeyen Sultan II. Abdülhamid'e başbakanı
Tahsin Paşa yoluyla oldukça cazip bir teklifte bulundular. Sundukları teklifte
şu maddeler bulunuyordu:
"Yahudiler aşağıda bulunan hususları taahhüt ederler:
1.Osmanlı devletinin otuz üç milyon İngiliz altınına ulaşan borçlarının
tamamını ödemeyi,
2.İmparatorluğu korumak için 120 milyon altın franka mal olacak deniz
filosu yaptırmayı,
3.Devletin mali durumunu canlandırmak için otuz beş milyon altın lira faizsiz
borç vermeyi.
Bütün bunlar Yahudilerin, yılın herhangi bir gününde Filistin'e ziyaret
maksadıyla girmelerine müsaade edilmesine ve Yahudilerin Kudüs-i Şerif'te kendi
dinlerine mensup olanların ziyaretleri esnasında içinde kalabilecekleri bir
müstemleke (kanton) kurmalarına izin vermesine karşılıktır".
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder