22 Mart 2017 Çarşamba

AKP'yi kim kurdu? TAYYİP ERDOĞAN'A GÖNDERİLEN CFR PLANI


  

Malumunuz, TİB sitemize Türkiye'den erişim engeli koyduğu için bazı yazıları buraya taşıyorum.

Bu gün yine taşıma yapacağım.

Bunun nedeni Arslan Bulut'un şu ifadeleri oldu.

Erdoğan,  “AKP’yi sana kim kurdurdu?” sorusuna, daha önceleri, benzer suçlamaları zikretmeden  “Millet”  diye cevap veriyordu. Fakat AKP’nin programının bile ABD’den bir lobi şirketi üzerinden gönderildiğini belgesiyle ispat ettiğim halde 14 yıldır buna bir cevap veremedi. CHP ve MHP sözcüleri, bu bilgi ve belgeye vakıf olduğu halde seçimlerde bu konuyu bir istisna dışında dile getirmedi!

Bahçeli, madem AKP’yi Tayyip Erdoğan’a kimin kurdurduğunu biliyor; bunu dört kelimeyle değil, bütün açıklığıyla bir kampanya halinde ortaya sermelidir ki seçmen de gerçeği görsün ve ona göre bir karar versin.

 TAYYİP ERDOĞAN'A GÖNDERİLEN CFR PLANI

AKP'nin kuruluş surecinde Tayyip Erdoğan’a ABD'den gönderilen gizli bir belge ya da bir memorandum vardı ve bu gizli belgeyi 3 Kasım 2002 seçimlerinden çok önce, 26 Ağustos 2001 tarihli Büyük Kurultay Gazetesinde 16. sayfadaki "Yazıt" sütununda "Mr. Tayyip Erdoğan’ı ürperten belge" baslıklı yazıda kamuoyuna açıkladık.


O tarihten sonra defalarca gündeme getirmemize rağmen,
Erdoğan konuyla ilgili en küçük bir açıklama bile yapamadı!

Memorandum belgesini ele geçirdiğimiz zaman, Erdoğan’ın ne cevap verdiğini öğrenmeye çalıştık.

Cevabi AKP'nin program ve tüzüğünde bulduk!

AKP'nin Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, kendisine gönderilen memorandumda belirtilen küreselleşmenin şehir devletleri planına uyacağını,
parti programında ortaya koymuştu.

Dünyayı yönetmeye soyunmuş elit (CFR), milli devletleri parçalamak istiyordu. Bunun için de "şehirleşme" adi altında eski Yunan tarzı şehir devletleri modelini gündeme getiriyorlardı.

Tayyip Erdoğan’a söylenen, bu politikaya uyması halinde, destek göreceğiydi. Erdoğan da buna uymuş ve küreselleşmenin şehir devletleri planını, parti programı haline getirmişti.

Recep Tayyip Erdoğan’a
New York'tan gönderilen memorandumda belirtilen Türkiye’nin şehir devletlerine ayrılması planı, AKP Program ve Tüzüğü’ne hemen hemen ayni ifadelerle geçiriliyordu.

Bakkalli adlı lobi şirketi vasıtasıyla Erdoğan’a New York'tan gönderilen memorandumda:

"Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir. Bu memoranduma göstereceğiniz ilgiden dolayı takdirlerimizi sunarız..." deniliyordu..

AKP’ye memorandum gönderen Şirket, ABD'nin eski Türkiye Büyükelçilerinden
Abramovic tarafından yönlendiriliyordu.

Abramovic de bir CFR üyesiydi.
Memorandumdaki dünya, hangi dünyadır, o belli değildi ama bunu küreselleşme politikalarını ABD vasıtasıyla bütün dünyaya dayatan güç merkezi olarak değerlendirmek gerekir.

Önce
kanton modeli olarak programına alan AKP, bu talepleri, "devlet reformu" adı altında uygulamaya ve küresel güçlere verdiği sözü tutmaya başladı. Türkiye’nin 80 yıllık yönetim yapısının değiştirilmesi için düğmeye basıldı.

2003 Nisan ayında çıkan haberlerde "Adalet, Maliye, Milli Savunma, İçişleri ve Çalışma Bakanlıkları dışındaki tüm bakanlık ve bağlı kuruluşların taşra teşkilatları kaldırılacak..." deniliyor ve merkezle taşranın birbiriyle olan irtibatı kesilmek isteniyordu.

Aksam muhabiri
Ercan Yavuz'un haberine Gore, İsviçre Kanton Modeli ile İtalyan Birlik Modeli örnek alınarak hazırlanan Kamu Yönetimi Reform Tasarısı’nda da eğitim, sağlık, din hizmetleri İl Özel İdareleri’ne devrediliyordu...

Yani bu hizmetler merkezi devlet otoritesinden koparılıyordu.

Devletin taşradaki en üst düzeyde temsilcisi olan
valiler, mevcut tasarıda İçişleri Bakanlığı’nın elemanı konumuna getiriliyordu.

Valilerin birçok yetkisi
İl Özel İdareleri ve belediyelere veriliyordu.

Habere Gore,
İstanbul için ayrı bir statü oluşturulurken, Moskova ve New York kentlerindeki uygulama esas alınacaktı.

Diğer illerde kapatılan il teşkilatları İl Özel İdaresi’ne bağlanırken
İstanbul’da belediyeye devredilecekti.

İstanbul’a taşrası olmaması ve Anadolu-Rumeli yakası olarak iki parçadan oluşması da dikkate alınarak özel bir statü verilecekti.

Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, tasarının
henüz netleşmediğini soyluyor ama bu bilgileri kamuoyuna kendisi sızdırdığına Gore, tepki gelmezse, AKP hükümetinin, bütün bunları gerçekleştirmeyi planladığı anlaşılıyordu...

Elbette, bu çürümüş devlet yapısı değişmeliydi...

Ancak, asıl arıza devlet sisteminden ziyade, sistemin planlı-programlı olarak bazı zümrelerin, çetelerin eline geçmiş olmasında aranmalıydı.

İsviçre Kanton Modeli veya İtalyan Birlik Modeli gibi sözde değişimler, ihtiyaçtan çok, küresel dayatmaların eseri olarak gündeme getirilmekteydi.

Butros Gali açıkça söylemişti. Türkiye coğrafyasını Rio Tinto şirketi ile stratejik işbirliği yaparak paylasan AMDL adli şirketin raporunda bu durum açıkça belirtiliyor, "Türkiye Federal Devleti" deniliyordu.

Eski BM Genel Sekreteri
Butros Gali, İstanbul’daki Habitat Toplantısı’nda, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel yanı başındayken "Türkiye Federal Cumhuriyeti" ve "İstanbul Federe Devleti" gibi ifadeler kullanmıştı.

İşte AKP'ye uygulatılmak istenen
kanton modeli, Butros Gali'nin o zamanlar "Dünya 200 devletli olmaktan 2000 devletli, hatta 5000 devletli bir yapılanmaya doğru gidiyor" diye dile getirdiği CFR planının urunuydu ve Erdoğan’a gönderilen memorandum bunun acık belgesiydi...

Zaten belgeyi gönderen
Bakkalli adlı lobi şirketinin arkasında ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramovic vardı.

AKP'ye uygulatılmak istenen kanton modeli, ayni zamanda, Sevr Antlaşması’nda Pontus ve Kürdistan olarak çizilen bölgelerde, AMDL şirketine verilen
maden ve petrol arama imtiyazı ile ilgileniyordu.


AMDL şirketinin, Internet'te kendi yayınladığı maden arama imtiyazı aldığı bölgeleri gösteren haritalarla, Kürt ve Yunan sitelerindeki Kürdistan ve Pontus olarak gösterilen haritalar bire bir aynidir!


Türk insani, Türk Milleti'ne mensubiyet bilincini kaybetsin diye yedi düvel uğraşıyor. TUSIAD ve bağlı medyası bu projeleri açıktan destekliyor... TUSIAD, ayrıca ders kitaplarını da değiştirerek bu yönde adımlar atıyor.


Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanı, daha önce "
yerel tarih araştırmaları" adı altında Rockefeller Vakfı’nın mali desteğiyle Osmanlı dönemi azınlık tapularını da araştıran Tarih Vakfı’nın Başkanı Orhan Silier ile birlikte ders kitaplarının değiştirilmesi üzerine televizyonlarda canlı yayınlara katılıyor!

TURK-Ş Başkanlar Kurulu'nun 4 Nisan 2003 günlü toplantısında alınan karar da şöyleydi:

"TURK-İŞ Başkanlar Kurulu, Mahalli İdareler Reformu adı altında, Türkiye Cumhuriyeti'nin uniter devlet yapısını ve merkezi idareyi
ciddi bicimde zayıflatmaya, sosyal devlete büyük darbe indirmeye, birçok bakanlığın taşra teşkilatını ortadan kaldırmaya, çalışanları sözleşmeli personel statüsüne geçirmeye ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nü ortadan kaldırmaya yönelik olarak hazırlanmış kanun tasarılarının temelden değiştirilmesini talep etmektedir."

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "
İktidarda yörünge kayması var, eyalet sistemi hazırlıkları var" diye 23 Nisan resepsiyonuna uyarı amacıyla katılmayacağını açıklıyor ve bu tepkiler sonucu sözde reform tasarısı bir süre için askıya alınıyordu.

Hazırlanan Yerel Yönetim Reformu Taslağı’nda, 58. Hükümet Programı’na atıfta bulunuluyor ve
"Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nda belirtildiği gibi merkezi idarenin görev ve yetkileri tek tek belirlenecek ve bunun dışında kalan tüm görevler yerel yönetimlere bırakılacaktır" deniliyordu.

Taslağın esaslarını, doğrudan
Recep Tayyip Erdoğan çizmişti! Bütün bunlar, taslağın girişinde ifade ediliyordu.

Sözde reform taslağında, belediye başkanının görevleri sayılırken kolluk hizmetlerinden bahsediliyordu...

"
İdari kolluk" denilmiyor, Belediye Zabıtası ile ilgili 58. maddede, "Zabıtanın bir kısmi güvenlik elemanı olarak görevlendirilebilir" ifadesi kullanılıyordu.

Belediye Zabıtası’na "
genel veya özel kolluk kuruluşları" ile işbirliği yapmasından bahsediliyor, ayrıca İl Özel İdaresi’ne de zabıta teşkilatı ve özel güvenlik teşkilatı kurma görevi veriliyordu!

Anlaşılıyordu ki Erdoğan, henüz,
81 devlete 81 ayrı polis teşkilatı kuramayacağını bildiği için, bu işi zabıta ile başlatmayı düşünüyordu!

Sonradan bu ifadeler tamamen yok edildi ve bir çerçeve yasa taslağı hazırlandı.

Asil niyet kamuoyundan saklanmak isteniyor, bu sebeple adım adım hareket etmek yöntemi benimseniyordu.

Dolayısıyla, taslaktaki bu maddeler,
çerçeve tasarıya konulmadı.
Tasarı ise, vatandaşı müşteri olarak gören bir zihniyetle hazırlanmıştı ve "küçük adımlar stratejisi" ile
reform surecini bir şekilde başlatmayı öngörüyordu.

Zaten, bu husus, tasarıda da ifade ediliyor. Biz yeniden
AKP programına dönelim:

Erdoğan, önce AKP Program ve tüzüğünde, sonra 58. hükümet programında, nihayet Yerel Yönetimler Reform Taslağı’nda küresel örgütlerin taleplerini yerine getiriyordu... Parti programının 41'inci sayfasında, zaten özel eğitim kurumları ile iyice sakatlanmış bulunan eğitimde Tevhidi Tedrisatın kaldırılacağı, küreselleşme odaklarının şehir devletleri planı gereği gibi, fakat asama asama uygulanacağı su ifadelerle belirtilmekteydi:

"
Temel eğitim hizmetlerinin verilmesi, pilot uygulamalarla merkezi idarenin taşra birimlerine ve yerel yönetimlere aktarılacaktır"

Reform Taslağı’nda da bu ilkelerin gereği yerine getiriliyordu...
Ancak, tepkiler üzerine meclise sevk edilen tasarıda, bundan vazgeçildi ve cumhurbaşkanının bir takım itirazlarına rağmen tasarı meclisten geçirildi.   
 Göktürk Yurtseven, acikistihbarat.com




CFR, Trilateral Komisyon ve Bilderberg.

CFR (Council on Foreign Relations-Dış İlişkiler Konseyi)

Clinton, Antony Lake, Al Gore, George Bush, Warren Christopher, Colin Powell, Les Aspin, James Woolsey (CIA direktörü) gibi isimlerin CFR (Council on Foreign Relations-Dış İlişkiler Konseyi) isimli bir komisyona kayıtlı olmaları herhalde okuyucuyu bunca bilgiden sonra şaşırtmaz. Ama dünyadaki en ciddi karar mercilerine gelenlerin bağlı oldukları bir örgüt olması herhalde doğal karşılanabilir, üstelik bunların bazıları BILDERBERG veya Skulls and Bones Society üyesidirler. Yani hiç kimse hak ettiği ve olması gerektiği için bir pozisyonda değildir Yeni Dünya Düzeninde. İpleri ne kadar iyi oynatabildiği, ne kadar sır tuttuğu ve bu örgütlere ne kadar bağlı olduğu önemlidir onlar için.

Globalizasyon ideolojisinin Bohemian Grove ve Skulls and Bones Society gibi masonik örgütlerden daha az gizli bir branşı olan CFR 21 Temmuz 1921’de New York’ta kurulmuştur (Ross 2000; Marrs 2000). Zaten yüzyıllardır ülkü piramidi, Süleyman mabedi, tek hükümetli dünya, Sionun oğullarının vaat edilmiş birleşik krallığı, evrensel kardeşlik gibi fikirleri savunan gizli cemiyetlerin bu ideolojisini ilk harekete resmi olarak geçiren kuruluş CFR’dir. Globalizmin gizlilikten çıkıp dünyaya ilanı CFR’in kurulusu ile başlamıştır. 1917"de Başkan Wilson savaş sonrasında yüze yakin elit adamını toplamış ve global barış (!) planları yapmışlar ve Wilson "in bilinen on dört nokta teorisini 8 Ocak 1918"de kongreye sunmuşlardır. Bu plan özünde tüm ekonomik sınırları kaldırmayı amaçlayan ve ABD sermayesini tüm dünyaya hâkim kılmaya yarayan bir plandı. Ama 1919’da Paris Barış Görüşmelerindeki Versailles anlaşması Almanya"ya ağır koşullar koymuştu. 30 Mayıs 1919"da Paris"in Majestic otelinde toplanan İngiliz ve Amerikan delegeleri bir "Uluslararası İlişkiler Enstitüsü" kurmaya karar verdiler. Bunun adi daha sonradan Ingiltere’de "Royal Institute of International Affairs" oldu.

21 Temmuz 1921’de de ABD’de CFR gizli koşullar altında kuruldu, 1945’e kadar merkezi New York’taki Prat House oldu (Halen merkezi burasıdır: The Harold Pratt House, 58 East 68th Street, New York, NY 10021 ). Bu bina Rockefeller tarafından bağışlanmıştı. CFR üyelerinin büyük çoğunluğu New York ve Washington D.C. ‘de yasayan elitlerden oluşuyordu. Daha ziyade New York ve Washington, D.C. ‘de yasayan elitlerden oluşan CFR’in bugün finans, komünikasyon, akademi, istihbarat, teknoloji alanlarda en etkin konumlarda bulunan 3300 üyesi mevcuttur. Bu sayı bir zamanlar 1600 ile sinirliydi. Özellikle tüm CIA, DIA, DEA ve başka istihbarat şefleri bu örgütün de elemanıdır ve CFR’in ilkelerinden dışarı çıkamazlar.


İlk üyeler arasında New York senatörü Colonel House, Devlet Bakanlığı Sekreteri John Foster Dulles, CIA"da uzun süre çalışmış Allen Dulles, kurucu başkan milyoner John W. Dawis ( J. P. Morgan"ın finansörlerinden) vardı. CFR için ilk para John D. Rockefeller, Bernard Baruch, Jacob Schiff, Otto Kahn, Paul Warburg gibi milyonerlerden geldi. Bugün CFR için finans şu kuruluşlardan gelir: Xerox, General Motors, Bristol-Myers-Squip, Texaco, Alman Marshal Fund, McKnight Vakfı, Ford Vakfı, Andrew Mellon Vakfı, Rockefeller kardeşler vakfı, Starr Vakfı vb. CFR yönetim üyeleri bugün dünyadaki her işe burnunu sokan ve ekonomik kontrolü amaçlayan kurum, vakıf, enstitü ve gizli örgüt ile içiçedir.

CFR İkinci Dünya Savaşı"nda çok önemli bir rol oynamıştır. Yayınladığı Foreign Affairs isimli dergi ile de çalışmalarını tüm dünyaya duyurur. CFR her ne kadar gizli olmayan bir görünüme sahip olsa da, bu gerçek değildir. CFR, SBS, Bilderberg gibi çok gizli bir örgüttür. Her yıl hazine sekreteri, CIA veya NSA yöneticileri ile çok gizli, halka açık olmayan toplantılar yapar. Normal koşullarda CFR"in anayasaya bile aykırı olduğu iddia edilmişse de bunu yargılayacak olan Anayasa Mahkemesi veya Yüce Divan üyelerinin büyük çoğunluğu da CFR üyesidir. J.P. Morgan ve Rockefeller gibi devler CFR"ye büyük paralar yatırırlar, ama işadamlarına devletin güvenlik sırları hakkında brifing verilmesini kimse anlayamaz ve anlatmakla bitip tükenmeyen Amerikan demokrasisinin neresine koyacağını bilemez. Bu demokrasi ise neden hiç bir şey halka ve basına açıklanmamaktadır? Orası da pek anlaşılamaz. Gerçi başına açıklansa da fark etmez, çünkü CFR tüm medyayı kontrol eder.

1988"den beri 14 devlet bakanı, 14 hazine bakanı, 11 Savunma bakanı ve bir sürü federal büroya ait görevli CFR üyeleri arasından seçilmiştir. Özel şirketlerin devletin bu kadar içine girmesi nasıl demokrasi ve hukuk sistemi ile bağdaşır bunu J.P. Morgan"a ve Rockefeller"a sormak gerekir tabii. Dullestan beri her CIA direktörü, örneğin Richard Helms, William Colby, George Bush, William Webster, James Woolsey, John Deutsch, ve William Casey hep CFR üyeleri arasından seçilmişlerdir. Ne işi vardır Rockfeller"in kurduğu bir konsülde halkın ulusal güvenliğini korumakla görevli onca insanın?

Hukuk ülkesi ve demokrasinin beşiği olduğu iddia edilen Amerika"nın bu gerçeklerini Amerikalıların çoğu bilmez, onlar kredi kartı borçlarını ve ev taksitlerini ödeyip, evde patlamış mısır yiyerek biralarını içerler. ABD"li pek çok yazar CIA"in Amerika ve Amerikan halkı için değil, CFR"in dostları ve gizli ilişkide olduğu dernekleri için bilgi topladığını dile getirmişler, ama komünistlikle suçlanmışlardır.

CFR bu işadamlarının istediği kişileri hep yükseltmiş en üst ve dokunulmaz noktalara getirmiştir. Bunun en güzel örneği sıradan bir akademisyen olan ve David Rockefeller ile tanıştıktan sonra şansı açılan Henry Kissenger olmuştur. Clinton döneminde de tüm devlet yetkilileri CFR üyeleri arasından görevlendirilmiş neredeyse yurt dışına yollanan büyükelçilerin yarısı CFR içinden seçilmiştir. Başkanların seçiminde de aynı yol izlenmektedir, seçmenler bir CFR üyesi ile öteki arasında tercih yapmak zorunda bırakılmaktadırlar, zaten Demokrat Parti ile Cumhuriyetçi Parti birbirinden çok farklı değildir ki! CFR"in gizli raporlarından ve konferanslarından birinde şöyle denilmektedir (Ross 2000):

"Silahsızlanma, Amerika"nın bağımsızlığı ve bu bağımsızlığın tek dünya hükümetine dönüşmesi CFR"nin 1551 üyesinin yüzde 95"ine 1975"te açıklanmıştır. CFR"nin üyelerin yüzde 75"ine açıklanmamış ve yazılmamış iki amacı daha vardır. Bu oluşumun hedefleri size biraz garip gelebilir, bunları biraz tartışalım.
"Bu inancımızın temelinde yatan, monopolistik kapitalizmin dünyanın her yerindeki farklı para birimlerini, banka sistemlerini kredi ve üretim sistemlerini, temel kaynaklarını tek hükümetle kontrol edilebilir hale getirmek ve aydınlatılmış dünya sistemindeki üstünlüğümüzü kendi dünya ordumuzla temin etmektir."

Kendi kurduğu dünya ordusu ile tüm dünyadaki kaynakları ve para sistemini kontrol edip, tüm kaynaklara el koyacakmış. CFR"in amacı buymuş! Skülls and Bones Society"nin 1880"lerdeki faşist ideolojisinin bir devamıdır bu! Bu mantalite bugün Ortadoğu’yu bir ordu indirerek kontrol altına almak istemektedir.

CFR"in gizli bir organizasyon olmadığını söyleyenlere de CFR"in 1992 yıllık raporundan bir cümle ile yanıt verelim. Sayfa 21: "Tüm toplantılardaki konuşmalar ve açıklamalar bu toplantılar dışında kimseye açıklanamaz!" (Ross 2000). Aynı raporun, 122, 169, 174, 175 ve 176 inci sayfalarında da bu gizlilik sürekli tekrarlanmakta ve gizlilik bozulup da medya veya birisine bir bilgi sızdırılırsa nasıl cezalandırılacağı ima ediliyor. Daha önceki masonik ilkelerin tümünün uygulandığı bir örgütlenmedir CFR. Ayrıca CFR"in ve gizliliğinin ve faşist ideolojilerinin ABD anayasasına aykırı olduğu defalarca zikredilmiştir.

IMF ve Dünya bankası da CFR"in tamamen etkisi ve yönetimi altındadır (Ross 2000; Sklar 1980). Geri kalmış ülkeleri fakirleştirmek ve ekonomilerini yok etmek yolunda IMF, CFR"in emirleri doğrultusunda çalışmaktadır.

Bilderberg gizli örgütü
CFR"in temel globalizasyon planları daha kurulduğu günden beri bilinmekteydi. Ama CFR ABD içinde tam bir kontrol sağlamak ve tek jandarmalı kapitalizmi Avrupa"ya yaymak ve sosyalizm ve komünizm ile mücadele etmek zorunda idi. Eski CFR başkanı ve Rockefeller"in Chase Manhatten Bankası başkanı olan John McCloy ÖSS (Office of Strategic Services) isimli istihbarat örgütünün (Bill Donovan tarafından 1941-1942"de kurulmuştur) kurulmasını ve CFR ile karşılıklı iletişim içinde çalışmasını sağladı. 1947"de ÖSS, CIA"ya (Central Intelligence Agency"e) dönüştürüldü. 1947 Ulusal Güvenlik Kanunu ile de gerek sivil gerekse kriminal yasalara karşı korunan bir örgüt haline getirildi. Yani CIA, anayasaya rağmen ulusal güvenlik adına her türlü suçu işleyebilen bir örgüt yapısına kavuştu. 1950"de General Walter Bedel Smith CIA başkanı olduğu zaman, CFR"den aldığı emir üzerine Avrupa"da etkin bir örgüt kurulmasını istedi. Daha sonra CIA ve Ulusal Güvenlik Konseyine konan bu şemsiye daha da güçlendirildi ve 1982"de Reagan tarafından Executive Order 12333 (Etkin Yasa 12333) devreye sokuldu (Montalvo 2000).

Bilderberg, CFR ve öteki örgütlerin Avrupa ayağını ve etkinliğini teşkil etmek için CIA tarafından Hollanda"da Oosterbeek şehrinde Bilderberg otelinde 1954 de kurulmuştur. Dünyanın yönetimi ve globalizasyon konusunda her yıl farklı ülkelerde toplantılar yapar (Ross 2000; Marrs 2000). Toplantılar son derece gizli koşullarda ve özel ortamlarda yapılır. Katılanlar bu konuda hiç bir bilgi vermezler. Spotlight isimli bir dergileri de vardır. Liberty Lobby İnç, 300 Independence Ave., SE , Washington D.C. 20003 adresinden yayın yapar.

Bilderberg örgütünün Avrupa adresi: Maja-Banck Polderman, Bilderberg Meetings, Amstel 216, 1017 AJ, Amsterdam, Hollanda. Bilderbergin ABD adresi ise Charles W. Müller, American Friends of Bilderberg, İnç. 477 Madıson Ave., 6th Floor, New York, NY 10022.

Bilderbergin kurucuları arasında Hollanda prensi Bernhard ve Polonyalı sosyolog Dr. Joseph Hieronim Retinger de vardır, Retinger Bilderbergin babası olarak bilinir. Bilderbergin kuruluşunda ABD istihbarat örgütlerinin, özellikle CIA"in rolü olduğu çok iyi bilinmektedir. Prens Bernhard ise eski bir NAZİ SS üyesidir, 1937 de Hollanda prensesi ile evlenmiştir, ama Nazilerle olan yakın bağları çok iyi bilinmektedir (Marrs 2000). ABD"li gizli örgüt ve CFR üyelerinin bazıları da Bilderberg üyesidir. Retinger ABD"ye CFR başkanlarından Averell Harriman tarafından getirilmiştir. David ve Nelson Rockefeller, John Foster Dulles ve CIA direktörü Walter Smith ile görüştükten sonra CIA güdümünde bu gizli örgütü oluşturmuştur. Bilderbergin oluşmasında etkili diğer isimlerden birisi de Başkan Eisenhover"in psikolojik savaş danışmanı C.D. Jacksondir.

Bilderberg, merkezi Hollanda olmak ve içine İngiliz kraliyet ailesini de dâhil etmek üzere CFR"nin Avrupa ayağını oluşturdu. Önemli işadamları, politikacılar, bankerler, medya sahipleri, askeri kilit isimler ve istihbarat örgütlerinin üst sınıfı ile ilişki kurup onları üye yaptılar ve her yıl gizli toplantılar düzenlemeye başladılar. 1991"de Bilderberg başkanı İngiliz Lord Peter Carrington idi. Carrington NATO genel sekreteri, kabine üyesi, CFR"nin İngiliz kuruluşu olan Royal Institute of International Affairs"ın başkanı idi. Kendisi Rothschild banka imparatorluğu ile hem evlilik, hem iş bağlantılarına sahipti.

CFR"nin resmi olmadan uluslararası düzeyine taşınmış bir şekli olan Bilderberg yine İngiliz ve ABD CFR"lerini finanse edilen kişiler ve CIA"in örtülü ödeneği tarafından destekleniyordu. Bilderberg diğer bir kardeş grup olan Trilateral Komisyona çok benzemektedir. Bunlarda her ne kadar daha önce bahsedilen masonik ritüeller yoksa da zaten bu grupların çoğuna katılanlar bahsedilen masonik gizli örgütlenmelerin içinde de olan insanlardır. Her yıl yapılan çok gizli ortamdaki toplantıları hem CIA, hem de o ülkenin istihbarat örgütü kontrol eder. Türkiye"de son 50 yıldır başa geçen ünlü politikacıların çoğunluğu Bilderberg üyesidir, halen bu gizli Bilderberg üyeleri Türkiye"nin etkin yönetiminde rol almaktadırlar. Türkiyedeki toplantılar şu ana dek 18-20 Eylül 1959"da Yeşilköy-İstanbulda, 25-27 Nisan 1975"de (Çeşme"de Hotel Altın Yunus"da) yapılmıştır. 2001"deki toplantı ise İsveç"de gerçekleşmiştir.

Trilateral Komisyon
Trilateral Komisyon (Trilateral Commışsıon, TC) ABD"de yeşertilen Yeni Dünya Düzenini tüm dünyaya yani Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonyaya daha iyi yayabilmek için oluşturulmuş ve 1973"te David Rockefeller, Henry Kissenger ve Zbigniew Brzezinski tarafından kurulmuş gizli bir örgüttür (Sklar 1980; Robertson 1991; Ross 2000; Marrs 2000). Brzezinski 1973-1976 arasında başkanlığını yapmıştır. CRF"nin Atlantik ötesi ülkelerde CIA tarafından örgütlediği bir kuruluş olduğu bilinmektedir. Adresi: 345 Street, East 46th Street, Suite 711, New York, NY 10017 dir.

1994"teki bir TC bildirisine göre Avrupa, Kuzey Amerika ve Japonya"dan 325 kilit noktadaki isim TC"ye üyedir. Sistem CFR"da olduğu gibi işlemektedir. Ama bu ABD"nin ve globalizasyonun tüm dünyaya yayılması için Amerikan-Nazizminin yeni bir oyunu sahneye koymasından ibarettir. Buradaki hedef yine ekonomik sınırların kaldırılması ve politik, ekonomik, askeri, politik ciddi noktalardaki kişilerin kontrol altına alınmasıdır. CFR anayasasındaki ilkeler TC"da da geçerlidir.

Her ne kadar adresi yeri, üyeleri belli ise de Trilateral Komisyonun yaptığı aktivitelerin ardında gizli amaçlar, ABD"li istihbarat örgütleri ve NATO"nun gizli özel savaş örgütleri vardır. ABD başkanlarının ve Avrupa, Amerika ve Japonya"daki yönetici kadroların çoğu TC üyesidir. Tüm dünyada TC, Bilderberg ve CFR birbirinin içine girmişlerdir ve her üçünün de üyesi olan 50 kişi vardır (daha önce sunuldu). Örneğin Bill Clinton, Brent Scowcroft (Ulusal Güvenlik Konseyi), John Mark Deutsch (CIA direktörü), Robert Strange McNamara (Savunma Bakanlığı Sekreteri), Henry Kissenger, Walter Fritz Mondale ( Japonya Büyükelçisi), Benjamin Nye (Hazine sekreteri) gibi dokunulmazlığı olan isimler her üç teşkilatın da üyesidirler.

Burada temel olarak anlatılmak istenen 19. yüzyılda bazı gizli cemiyetler, zengin aileler tarafından yaratılan bir ideolojinin nasıl önce ABD"de CFR olarak kök salıp, sonra nasıl Bilderberg ve Trilateral komisyon sayesinde her ülkenin içyapısını ve politikasını, endüstrisini, medyasını ve sosyal yapısını kontrol ettiğidir. Amerikan derin Devleti ve Dünya Gizli Hükümetine karşı tüm Amerikalılar ve Avrupalılar bilinçsizdirler, çünkü 45 yıl boyunca totaliter bir komünizm gelecek korkusu ile uyutulmuşlardır.

Sonuç ve Türkiye bu gizli örgütlerin neresinde?
Türkiye"de de bu gizli örgütlerin çok büyük etkinliği vardır ve 1948"lerden sonra Türkiye"yi hiç bir zaman bu ülkeyi kuran Kemalist ulusalcı ve vatansever ideoloji yönetmemiştir, Türkiye 1948"den sonra bize Batı tarafından biçilen Türk-İslam Sentezci ve ülkeyi emperyalizme köle haline getiren bir ideoloji tarafından yönetilmiştir. Bu yönetim bahsedilen CFR, Bilderberg ve Trilateral Komisyon tarafından da şekillenmiştir. Ne yazık ki gerek Türkiye’yi yöneten, gerekse Türk istihbarat örgütlerinin içinde olan bazı Bilderberg ve Trilateral Komisyon üyeleri vardır. Bu örgütlerin Türkiye için verdiği kararın Sevr koşullarının uygulanması olduğunu görmemek için ise kör olmak gerekir.

Kaynakça 
----
1. Baigent Michael, Leigh Richard, Lincoln Henry. Holly Blood, Holly Grail. New York : a Dell Book, 1983
2. Barret David, Secret Societies, New York: Blanford, 1999.
3. Blum William, Rogue State : A Guide to the World"s Only Superpower, Maine :Common Courage Press, 2000.
4. Chomsky Noam, Manufacturing Consent, New York : Pantheon, 1988.
5. Chomsky Noam, Necessary Illusions. Common Courage Press, 1991.
6. Chomsky Noam, "What Uncle Sam Really Wants" Arizona: Odonian Press, 1992.
7. Chomsky Noam, Secrets Lies and Democracy, Arizona: Odonian Press, 1994.
8. Constantine Alex, The file Government, California:Feral House, 1997.
9. Domhoff William, Bohemian Grove and Other Retreats, New York: Harper Colophone Books, 1974.
10.Domhoff William, Who Rules America Now? Toronto: Mayfield Publishing Company, 2000.
11.Draul Arkon, Secret Societies: A History, New York: MJF Books, 1989.
12.Hager Nick. Exposing the Global Surveillance System, Covert Action Quarterly, Winter 1996-1997.
13.Ironhouse Adam, Bushlarin Gizli Tarihi. Çeviren: Kemal Okuyan, Ankara:Kim Yayinlari, 2002.
14.Nuel Pharr Davis, Lawrence and Oppenheimer, New York: Simon and Schuster, 1968.
15.Marrs Texe. Circle of Intrigue. Texas: Rivercrest Publishing. 2001.
16.Marrs Jim "Rule by Secrecy", NewYork: Harper Collins, 2000.
17.Manisalı Erol. Türkiye Avrupa İlişkilerinde Sessiz Darbe. İstanbul: Derin Yayınları, 2002a.
18.Manisalı Erol. Dünya"da ve Türkiye"de Büyük Sermaye. İstanbul: Derin Yayınları, 2002b.
19.Meyssan Thierry. Dehsetengiz Hile: Pentagona Uçak Düşmedi. Çeviren Ayşe Meral. İstanbul: Med-Cezir 2002.
20.Montalvo Michael, Prisoner of the Drug War: George Bush. Prevailing Winds, 8: 76-83. September-December 2000.
21.Robertson Pat, The New World Order, Dallas: Word Inc. 1991. s: 97.
22.Ross Gaylon, Who is Who of the Elite? Spicewood-Texas, RIE Press, 2000.
23.Sayın Ümit, Gizli Hükümetler, Gizli Projeler ve Kara Bilim. Bilim ve Ütopya, 5 (45):60-63; Mart 1998
24.Sayın Ümit, Kıyamet Komplosu, Editör: Atilla Akar. İstanbul: Gendas 2002. S:187-207
25.Sklar Holy, editör, TRILATERALISM, Boston: South End Press, 1980. s: 147-149.
26.Sutton Antony, America’s Secret Establishment, Montana:Liberty House Press. 1986.
27.Sutton Antony, The Secret Cult of the Order, Montana: Liberty House Press. 1990
28.Sutton Antony, Trilaterals over Washington, Montana:Liberty House Press, 1988.
29.Vankin Jonathan, Conspiracies, Cover-ups and Crimes:From Dallas to Waco, Georgia: Illuminet Press, 1996. toplumsalbilinc











Tarihi karakterlerin hayatları dikkatle incelendiğinde, tarih okumaktan daha büyük keyif alır insanlar. 


Mesela aşağıdaki fotoğraftaki kişi. 1902 yılında henüz sosyalist bir genç iken zorunlu askerlik görevinden kaçmak için İsviçre'ye gitmiş. Bu fotoğraf, 1903 yılında Bern, İsviçre'de genel grev için savunuculuk yapan ve o yıllarda sosyalist olan bu genç adamın, grev nedeniyle tutuklandıktan sonra çekilen fotoğrafı.

Fotoğraftaki büyük sosyalist herkesin kolay tahmin edemeyeceği biri. Kendisi “faşizm” adı verilen İtalyan milliyetçiliğinin ya da ırkçılığının kurucusu olan şahsiyet Benito Mussolini'dir. Savaş karşıtlığından faşizme uzanan ilginç bir hayat hikâyesi...  Resim...



WW3 Foretold in 1967: Islam vs Zionism – Until All is Destroyed
Türkiye Yahudileri - Osmanlı İmparatorluğu ve Siyonizm
Siyonizm, Türkiye Yahudileri ve Osmanlı Devleti
Siyonizm bir fikri ve siyasi akım olarak, Teodor Hertzl'in çalışmaları sonucu 1897 yılında İsviçre'nin Basel şehrinde toplanan ünlü konferanstan sonra kendini göstermeye başladı. Bilindiği üzere Siyonizm’in ilk toplantısında belirlemiş olduğu ana hedef dünyanın çeşitli bölgelerine dağılmış olan Yahudileri bir araya getirecek bir yurt bulmak ve böyle bir yurt üzerinde bir Yahudi devleti kurmaktı. Çeşitli tekliflerden sonra planlanan Yahudi devletinin Filistin toprakları üzerinde kurulması ve Yahudilerin gruplar halinde bu topraklara yerleştirilmesi için çalışılmasına karar verildi.

Siyonizm hareketi, aslında Avrupa'daki Yahudi düşmanı (antisemitist) hareketlere ve özellikle devletlerin Yahudiler üzerindeki baskılarına bir tepki olarak ortaya çıktı. Bu bakımdan kendilerini Osmanlı topraklarında gayet rahat hisseden Yahudiler başlangıçta Siyonizm hareketine fazla ilgi göstermediler. Hatta Türkiye Yahudileri içinde, kendi rahatlarını bozabileceği düşüncesiyle Siyonizm’e karşı çıkanların sayısı az değildi. II. Abdülhamid’de, Rusya'da zulüm gören Yahudileri kabul ederek İstanbul ve Anadolu'ya yerleştirdi. Ancak Siyonizm düşüncesini teşkilatlı bir şekilde sahneye çıkaran Yahudi ileri gelenleri zaman içerisinde Osmanlı topraklarında yaşayan Yahudilerin ileri gelenlerini de yanlarına alarak belirlemiş oldukları hedef doğrultusunda çalıştırmaya başladılar.

Sultan II. Abdülhamit ve Yahudiler
Siyonizm’in belirlemiş olduğu hedefe ulaşılabilmesi için ilk olarak Filistin topraklarını elinde tutan Osmanlı Devleti'nin yönetimine yanaşılması yolu denendi. Siyonizm’in babası Teodor Hertzl başta olmak üzere Siyonistlerin ileri gelenleri Yahudilerin Filistin'e göç etmelerine ve orada yerleşim merkezleri kurmalarına izin veren bir belge elde etmek için zamanın Osmanlı padişahı Sultan II. Abdülhamid’e önce büyük para tekliflerinde bulundular; bu yolla bir şey elde edemeyince de çeşitli baskılara giriştiler. Bu amaçla İngilizler ve Almanlar Sultan Abdülhamid'i etkilemeye çalıştılar. Fakat bütün bu çabalar boşa çıktı ve Sultan II. Abdülhamid Siyonistlere hiçbir taviz vermedi.

Sultan II. Abdülhamid 1900 yılında bir bildiri yayınlayarak bütün yabancı devletlerin temsilcilerine şöyle bir tebliğde bulundu: "Yahudi hacılarının Filistin'de üç aydan fazla kalmalarına müsaade edilmeyecektir. Bunlar Filistin topraklarına girerken pasaportlarını girdikleri liman kapısında bulunan Babıâli görevlilerine teslim edecekler ve bu görevlilerden oturma izni alacaklardır. Bu üç aylık zaman içinde memleketi terk etmeyenler zorla sınır dışı edileceklerdir".

II. Abdülhamid, 1901 yılında da Yahudilerin Filistin'de herhangi bir yer satın almalarını yasaklayan bir emirname yayınladı. Siyonist Yahudiler, 1902 yılında kendileriyle görüşmeyi kabul etmeyen Sultan II. Abdülhamid'e başbakanı Tahsin Paşa yoluyla oldukça cazip bir teklifte bulundular. Sundukları teklifte şu maddeler bulunuyordu:

"Yahudiler aşağıda bulunan hususları taahhüt ederler:
1.Osmanlı devletinin otuz üç milyon İngiliz altınına ulaşan borçlarının tamamını ödemeyi,
2.İmparatorluğu korumak için 120 milyon altın franka mal olacak deniz filosu yaptırmayı,
3.Devletin mali durumunu canlandırmak için otuz beş milyon altın lira faizsiz borç vermeyi.
Bütün bunlar Yahudilerin, yılın herhangi bir gününde Filistin'e ziyaret maksadıyla girmelerine müsaade edilmesine ve Yahudilerin Kudüs-i Şerif'te kendi dinlerine mensup olanların ziyaretleri esnasında içinde kalabilecekleri bir müstemleke (kanton) kurmalarına izin vermesine karşılıktır".

 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder