7.8.2003 tarihli Washington Post gazetesinde o tarihte ABD’nin güvenlikten sorumlu danışmanı olan Condoleezza Rice şöyle diyor: BOP ile Türkiye Dahil 22 Ülkenin Sınırları Değişecek
Condoleezza Rice’ın 7.8.2003 Washington Post gazetesinde yayınlanan “Transforming The Middle East – Ortadoğu’yu Dönüştürmek.” Başlıklı yazısında Fas’tan Basra körfezine kadar Ortadoğu’da bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini, Türkiye’nin de bunların içinde olduğunu açıkça ifade ediyor.
2006 yılında ise ABD’li bir albay BOP dahilinde sınırlar değiştirilirken parçalanacak devletler ile yeni kurulacak devletleri gösterir ayrıntılı bir harita çiziyor ve bu haritanın kapsam ve gerekçelerini ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi’nin Haziran 2006 baskısında ayrıntılı olarak anlatıyor.
Erdal Sarızeybek bu konuda şöyle diyor: BOP Haritasını çizen Amerikalı bir asker Ralph Peter’s’dir. Çizdiği harita ve bu haritaya ek gerekçeleri “Kanlı Sınırlar, Daha İyi Bir Ortadoğu” başlığı altında açıklamış ve bu ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi’nin Haziran 2006 baskısında yayınlanmıştır. BOP haritası öylesine açık yazılmıştır ki “bu planın uygulanması sonucunda Türkiye’nin kaybedeceği” vurgusu da uluslararası ilişkiler açısından hiçbir kaygı duyulmaksızın yapılmıştır.
BOP Haritasını çizen Amerikalı Albay Ralph Peter’s 2006 yılında çizdiği BOP haritasının ABD açısından stratejik öneminin izahını yaparken Türkiye ve bölgemiz için şunları söylüyor:
[Balkanlar ve Himalayalar arasındaki adaletsizliği ile ünlü topraklardaki en göz alıcı haksızlık bağımsız bir Kürt devletinin yokluğudur. Orta Doğu’da bitişik bölgelerde yaşayan 27 ile 36 milyon arasında Kürt vardır (bu rakamlar muğlaktır zira hiç bir devlet dürüst bir nüfus sayımı yapılmasına müsaade etmemiştir). Günümüz Irak nüfusundan daha büyük olan bu grup, düşük nüfus tahminini bile göz önünde bulundurduğumuzda Kürtleri dünyanın kendine ait bir devleti olmayan en büyük etnik grubu yapmaktadır. Daha kötüsü, Kürtler, Ksenofon’un zamanından beri yaşadıkları tepe ve dağların bulunduğu bölgeyi kontrol eden her devlet tarafından ezilmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri ve koalisyon ortakları Bağdat’ın düşmesinden sonra bu haksızlığı düzeltmek için ellerine geçen muhteşem fırsatı görememişlerdir. Uyumsuz parçaların birbirlerine Frankenştayn canavarını andıran şekillerde dikilmesinden oluşan bir devlet olan Irak, o anda üç küçük devlete bölünmeliydi. Korkaklık ve vizyon eksikliğinden bunu başaramadık ve Iraklı Kürtleri yeni Irak hükümetini desteklemeleri konusunda zorladık – ki bunu iyi niyetimize karşılık olarak isteyerek yapıyorlar. Ancak özgür bir halk oylaması gerçekleştirilecek olsaydı, hiç şüpheniz olmasın ki Irak Kürtlerinin neredeyse %100’ü bağımsız olmak için oy verirlerdi.
Şiddetli askeri baskılara maruz kalan ve on yıllar boyunca “dağ Türkü” olarak nitelendirilmek suretiyle kimlikleri yok edilmek istenen Türkiye Kürtleri de aynı şekilde oy verirlerdi. Ankara’nın önünde bulunan Kürt sorunu son on yıl içerisinde bir miktar kolaylaşmış olmasına rağmen baskı yakın tarihlerde tekrar yoğunlaştı ve Türkiye’nin doğusundaki beşte birlik bölümü işgal edilmiş bir bölge olarak görülmelidir. Suriye ve İran Kürtleri de mümkün olsa bağımsız bir Kürdistan’a katılmak isterlerdi. Dünyanın meşru demokrasilerinin Kürt bağımsızlığını muzaffer kılmayı reddetmeleri medyamızı sık sık heyecanlandıran beceriksizce yapılan hafif günahlardan çok daha kötü bir insan hakları ihmalidir.
Ayrıca Diyarbakır’dan Tebriz’e kadar uzanan bağımsız bir Kürdistan, Bulgaristan ve Japonya arasında en Batı yanlısı devlet olacaktır. ]
Son cümleye dikkat: “Ayrıca Diyarbakır’dan Tebriz’e kadar uzanan bağımsız bir Kürdistan, Bulgaristan ve Japonya arasında en Batı yanlısı devlet olacaktır.”
Yani: Taşeron öldü (TC), yaşasın yeni taşeron (KC) durumu…
Bu “durum”dan Türklere de, Kürtlere de felâketten başka bir sonuç çıkması mümkün mü?
Türklerin de, Kürtlerin de, Arapların da, Farsların da, diğer Ortadoğu kavimlerinin de, Sünnîlerin de, Şiîlerin de, Alevilerin de, Nusayrilerin de, Hristiyanların da, Siyonist olmayan Musevîlerin de, Ortadoğu’da yaşayan diğer din, inanç ve felsefe bağlılarının da kurtuluşu etnik ve dinî ve felsefî ayrılıklar yüzünden birbirlerini boğazlamalarından değil, birleşerek emperyalist istilacıları bölgemizden kovmak veya yutmak istedikleri bu coğrafyayı onlara mezar etmekten başka çıkış yolu bilen varsa söylesin…
Emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin bölgemize uzanan kanlı ellerini birlikte kırmadıkça; hiçbirimizin bu bölgede tek başına adalete, barışa, özgürlüğe, güvene, huzur ve mutluluğa kavuşamayacağı anlaşıldığı gün kurtuluşumuzun da başladığı gün olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder