Amerika’yla
PKK’yı bitirme pazarlığı yapan ilk isim olan Terörle Mücadele eski Özel
Temsilcisi Edip Başer Afrin harekatını SÖZCÜ'ye değerlendirdi. Başer,
“Amerika’nın bölgede stratejik hedefleri var. 22 ülkenin sınırlarını
değiştirmek istiyorlar. Bunun haritasını yıllar önce çizdiler” dedi.
40 yıldır
terörle mücadele eden Türkiye'nin ilk ve tek ‘Terörle Mücadele Özel Temsilcisi'
Orgeneral Edip Başer… 2002'de Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na gelmesi
beklenirken emekli edildi. 2007 yılında da tuhaf bir biçimde son görevinden
alındı. Edip Başer Paşa'yı evinde ziyaret ettim, 2006 yılından bu yana
Türkiye'nin terörle mücadele sürecini ve Afrin harekatını sordum.
– Siz
Terörle Mücadele Özel Temsilcisi olarak görev yapan ilk ve tek isimsiniz. Kim
istemiş bunu?
Kimin
talebidir bilmiyorum ama dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt aradı,
kendisi sınıf arkadaşımdır, o bildirdi görevi. O zaman emekli olmuştum ama bu
devlet beni 13 yaşında aldı kucağına, ülkeme yararım olacaksa ne zaman
çağrılırsam giderim. Tayyip Bey “Paşam, terörle mücadele için Amerikalılarla
işbirliği yapmak istiyoruz” dedi. Bir koordinasyon mekanizması oluşturmak için
2006'da işbaşı yaptık.
İşte
Amerika'nın yayınladığı o harita
O PARAYLA
SİLAH ALIYORLARDI
– Amaçlanan neydi?
Belli
ölçülerde karşılıklı istihbarat paylaşımı vardı zaten ABD ile aramızda. Göreve
gelir gelmez “Ne talep edeceğimizi” çalıştım. Üç madde çıkardım. Bir; PKK'nın
Avrupa kaynaklı finans desteklerinin kurutulması alanında güç birliği. Çünkü
PKK, Avrupa ülkelerinde uyuşturucu satışı başta olmak üzere birçok illegal
yoldan kazanç sağlıyor. Avrupa Birliği Polis Teşkilatı EuroPoll'un raporuna
göre yılda 350-400 milyon dolar gibi bir para. Bu para, PKK'nın kasasına
giriyor ve Avusturya'dan Glock tabanca, öbüründen RP 27, en son teknoloji
ileşim sistemleri, tümünü temin ediyorlar.
SON TOPLANTI
BEYAZ SARAY'DA
– Bu isteklerinizin ilkiydi.
Diğer ikisi?
Amerikalılara;
Avrupa ülkeleri üzerindeki etkinizi kullanarak PKK'ya verilen siyasi desteği de
sonlandırmaları konusunda Türkiye'ye yardımcı olun. Üçüncü talebimiz de şuydu;
“Barzani artık size tam bağımlı durumda, söyleyin PKK'ya lojistik destek
faaliyetlerini durdursun.” 7'si Türkiye'de, 9 toplantı yaptık. Son toplantıyı
Washington'da yaptık.
– Amerikan askerlerinin PKK
kamplarında çekilmiş fotoğraf ve videolarını da göstermişsiniz değil mi?
Doğrudur.
Beyaz Saray'daki toplantıda tüm o görüntüleri masaya koydum. Dedim ki ”Bakın
biz bunları Türk halkına anlatamayız…” Silah temin ettiklerine dair kesin bir
bilgi yoktu, ama şu vardı o görüntülerde; PKK kampına gelmiş bir pikap,
pikaptan mühimmat, su bidonları, yiyecekler indiriliyor. Bu arada pikabın şoför
mahallinde bir Amerikalı asker oturuyor. Bunun tek anlamı vardı bizim için;
demek ki lojistik faaliyetlerin korunmasında ABD belli bir rol oynuyordu.
PKK TERÖRÜNÜ
2002 YILINDA SIFIRLAMIŞTIK…
Terörle Mücadele eski Özel Temsilcisi, emekli Orgeneral Edip Başer, Özlem
Gürses'in sorularını yanıtladı. Edip Paşa, “2002 yılında 2. Ordu
Komutanlığı'ndan emekli oldum. O tarihte sadece Amanos Dağları'nda bir kısım
örgüt mensubu kalmıştı. Onun dışında bölgede terör eylemi hemen hemen
sıfırlanmış vaziyetteydi. Şimdi maalesef bu noktalara kadar geldi” ifadelerini
kullandı.
GÜVEN KAYBI
YAŞANDI
– Nedir şu anda yaşadığımız?
Amerika'nın
bölgede stratejik hedefleri var, bunların başında da bir Büyük Kürdistan
kurulması projesi var. Neden ABD buna ihtiyaç duyar? Çünkü Amerika artık
Türkiye'ye pek fazla güven duymuyor. Karşılıklı bir güven kaybı yaşanıyor.
Amerika'nın bölgede sağlam olarak üslerini kurabileceği bir devlete ihtiyacı
var. Zaten yıllar önce bir Amerikan askeri dergisinde bu haritayı çizdiler.
Bizden 5-6 vilayeti de içine alan… Sonra Barzani 2007 yılında bir almanak
bastırdı, aynı harita onun kapağında da vardı.
AMAÇLARI
HÂLÂ DEVAM EDİYOR
– ABD'nin planı devam mı ediyor?
Condoleezza
Rice açıkça söyledi bunu, “Bölgede 22 ülkenin sınırları değişecek” diye.
ABD'nin amaçları devam ediyor; İsrail'in güvenliği, Rusya'nın etkin bir
pozisyon kazanmasını engellemek ve İran'ın etkisini sınırlamak. Bakın bugün de
“Menbiç'ten çekilmiyoruz” diyor.
“SİYASETÇİLER
BU HAREKATA ZARAR VERMESİN”
Afrin yetmez Irak sınırına kadar gidilmeli
– Bu operasyon kararı
fevkalade doğrudur ve bu harekat Doğu'ya doğru, Menbiç dahil, mutlaka Irak
sınırına kadar devam ettirilmek mecburiyetindedir.
– Operasyon sürecinde askerin nereye,
ne kadar gireceğine, nasıl ilerleyeceğine sahadaki komutanlar karar vermelidir,
onlara bırakmalıyız bu tür konuşmaları.
– Unutmayın ki muntazam bir
orduyla savaşmıyorsunuz, her türlü alçaklığı mubah gören bir örgütten söz
ediyoruz. Özgür Suriye Ordusu ile ilgili de yorum yaparken dikkat etmeliyiz, bu
harekatta tek müttefikimiz şu anda onlar. Türk askeri onlarla yan yana
savaşıyor. Bu anlamda ÖSO'yu kahraman ilan etmek de, sürekli eleştirmek de aynı
derecede yanlış olur.
– Günümüz koşullarında böyle bir
askeri mücadeleyi başarıya götürmenin en önemli koşullarından biri çok aktif ve
çok etkin bir diplomasi. İkincisi çok yaygın bir istihbarat, üçüncüsü ulusça
sağlam bir biçimde bir arada olmak. Ve elbette siyasetçilerin bunlara zarar
verecek eylem ve söylemlerden uzak durması. Bunları sağlamıyorsanız bu harekata
büyük zarar veriyorsunuz demektir.
– ABD Menbiç'ten çıkmayacağız
diyor. Türk diplomasisinin çok yoğun bir şekilde devrede olması, bu yolu açması
lazım. ABD ile savaşacak değiliz, bu yanlış da olur. Ama gerekirse İncirlik'in
kapatılması konusu güçlü bir biçimde gündeme gelmeli.
– Biliyorsunuz başlangıçta çok büyük
bir stratejik hata yaptı Türkiye. Neydi bu hata? Suriye'de bu karışıklıklar
çıktığında süratle Esad karşıtı bir pozisyon alındı. İşte o ilk yanlış adımla
Türkiye bu noktaya geldi. Oysa Türkiye-Suriye merkez hükümeti ile işbirliği
yaparak bu sıkıntıların üstesinden gelebilirdi.
GÖREVDEN ALINDIĞIMI EKRANDAN ÖĞRENDİK
– Neden görevden alındınız…
O süreç
şöyle yaşandı; Alman Die Welt Gazetesi benimle bir röportaj yaptı. O tarihlerde
Yaşar Büyükanıt 27 Nisan internet bildirisini yayınlamıştı. Röportajda muhabir
bu konuyu da sordu “Silahlı Kuvvetler, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı olmasına
neden karşı?” dedi. Ben de “Silahlı Kuvvetler Türkiye Cumhuriyeti'nin laik
yapısı ile ilgili fevkalade hassastır. Abdullah Gül'ün, Tayyip Erdoğan'ın,
Bülent Arınç'ın geçmişte laiklik karşıtı açıklamaları var, bu hassasiyetten
kaynaklanan bir hatırlatmadır bu” dedim. Bu açıklamalar çıkınca “Abdullah Gül
sizinle görüşmek istiyor” dediler. Gittim kendisine, “Paşam sizden
beklemiyorduk böyle bir şey” dedi. “Burada yanlış olan bir bilgi var mı? ‘Yok
böyle bir şey' diyorsanız bunu tartışalım” dedim. Kalktım İstanbul'a döndüm.
Ertesi sabah Yeditepe Üniversitesi'nde dersteyken eşim telefon etti,
“Televizyon verdi şimdi, seni görevden almışlar…” dedi. “İyi etmişler” dedim.
Böyle öğrendim yani.
İmralı'da Öcalan'ın ‘sayın'lığı sürüyor
– Ve açılım süreci başladı…
Habur
karşılamaları, Ankara'da serilen kırmızı halılar… Bu adımlar şundan atılmıştır;
tarih bilgisinden ve öngörüden yoksunluk. Zaten bu ikisi de Atatürk'ün en
önemli özelliğidir. Daha Kurtuluş Savaşı biter bitmez demiş ki; “Ben bu bölgede
barış içinde yaşayabilmek için etrafımda bir barış kuşağı oluşturmak
zorundayım.” Sadabat Paktı, Bağdat Paktı, Balkan Antantı, tüm bunları arka
arkaya kurmuş, üye olmuş.
– Terörle Mücadele Özel
Temsilciliği devam etseydi farklı noktada olur muyduk?
Önce şunu
söyleyeyim, terörle müzakere olmaz, terörle mücadele olur. Fevkalade öngörüsüz
bir karardı, ama devletimizi yönetenler terörle müzakere noktasına geldiler,
Dolmabahçe görüşmeleri, Oslo buluşmaları, açılım süreci, tümünü yaşadık.
Silahlı Kuvvetler karakollardan, kışlasından çıkamaz, örgüte operasyon yapamaz
hale getirildi. Çünkü talimat öyleydi. Kaç tane can kaybettik o açılım
sürecinin sonunda, düşündükçe insanın gözleri yaşarıyor. Sayın Öcalan halen de
“Sayın”lığını devam ettiriyor İmralı'da. Türkiye terörle mücadelede stratejik
bir karar vermek zorunda, tüm gücüyle ne gerekiyorsa yapmak durumunda. Çok net
bir karar bu, terörü doğduğu yerde boğmak zorunda.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder