Son yıllarda
her nedense çok artmış olan sübyancılığa toplumda büyük tepki doğmasından
bilistifade parti, kel alakaysa, zinaya yine ceza getirmek istiyor. Amaç,
gerginliği sürdürüp iktidarda kalmak. Ama bu işin astarı yüzünden pahalıya
çıkabilir.
Bir kere, 24
Eylül 2004 günü "Biz iktidardayken bir daha gündeme
gelmez" demiş olan malum lider,
kendi yandaşları için bile, inanılırlığını yitirme sürecinin sonuna
yaklaşmakta.
İkincisi,
Tek Adam rejimini kurmak ve sürdürmek için kullanılan tek yöntem, sürekli
gerginlik yaratmak. Aslında, klasiktir: Adrenalin pompalarsınız, yandaşlar
liderin etrafında sıkıca kümelenir. Fakat sürekli adrenalin pompalarsanız,
bünyede bu korkunç bir bitkinliğe yol açar, vücudu mahveder.
Üçüncüsü,
gerginlik yaratma politikası, parti içinde uyum olduğu ve ekonomi de iyi
gittiği sürece işi yarayabilir. Oysa:
İçte, hem
teşkilat (“metal yorgunluğu”) fokurduyor, hem de kabine. Diğer yandan
muazzam enjeksiyonlara rağmen ekonomi pike yapmaya devam ediyor. Yoksa,
barajı geçemeyecek bir partiyle “Cumhur ittifakı”na niye tevessül edilsin?
Dışta, BM
Suriye’de ateşkes ilan ediyor, biz hiç üstümüze alınmıyoruz, “Afrin’i
ilgilendirmez” diyoruz, yedi düveli üstümüze çekiyoruz. Son
ders, ikinci bir “Apo yakalama” zaferi peşindeyken, Çekya yargısının Salih
Müslim’i salıvermesi. Kaldı ki biz bu adamı başkent’de davetli olarak ağırladık.
Yeri
gelmişken, sırf ülkemizin prestiji adına bile olsa, bir uyarıda bulunmak
istiyorum:
Afrin şehir
savaşı için GSO ve PSO ekipleri sevk edildiği bildiriliyor. Eğer bunlar Cizre,
Şırnak ve Sur’da ediverdiklerinin onda birini Afrin’de edecek olurlarsa, ülke olarak Arap ülkelerine bundan sonra futbol takımı bile
gönderemeyecek hale gelir.
Bu timlerin
bu kentlerin duvarlarına yazdıkları “Aşk Bodrumda Yaşanıyor Güzelim” ve
“ÂRİ ırk isen Övün, Değilsen İtaat Et”ler internette. Boynuna bağlanmış iple zırhlı
araç tarafından sürüklenen ceset videosunu internette. Artık ülke’de minibüs
arkasından köpek bile sürüklemek büyük tepki doğuruyor ve cezayı gerektiriyor.
***
Fazla
uzattık, sadede yani zina konusuna gelelim.
Hürriyet’in “içeriden” özel haber veren köşe yazarı A. Selvi, parti’nin ısıtıp
getirdiği zinaya cezanın, büyük dikkatle düzenleneceğini müjdeliyor:
1) Resen
değil, şikâyete bağlılık esas alınacakmış;
2) Zina
fiilinin tanımında ve ceza sürelerinde kadın-erkek eşitliği üzerinde
durulacakmış.
Oysa, bunlar parti için tam da “aşağısı sakal yukarısı bıyık” vaziyetleri:
Parti bu
sözlerini tutmazsa, hem daha önce AYM’nin 3 kere iptal ettiği noktaya dönecek,
hem de AİHM çatır çatır ihlal ilan edecek. Kamuoyunda yaratacağı ve muhalefete
yarayacak büyük tepki de bonus.
Tutarsa, o
zaman da amaca varamayacak, İslamcıları ikna edemeyecek. Çünkü cezada eşitlik
dediğiniz anda, bunlar oy falan vermez.
Sadece kadın
yaptığı zaman zina sayılan bir ülkedeyiz: “Erkeğin eli kınası, kadının yüzü
karası”.
Kaldı ki şikayet ancak tek taraflı işleyecek. Bu ülkede hangi kahraman kadın,
kocasının zina yaptığını şikayet edebilir? Boşanmak istediği zaman bile öldürülüyor!
***
Meseleye
biraz daha girelim. İslam’a önem veren kişiler İslami sitelere yazıp yazıp
soruyorlar bu zina işini. Ve öğrendikleri, yukarıda A. Selvi’nin sözünü ettiği
“ilke”lerle tamamen ilgisiz.
Ben de girip baktım. ülke’de çok büyük çoğunluğun mensup olduğu Hanefi
mezhebine göre durum çok özetle şöyle (tırnak içindekiler, sitelerde kullanılan
terimlerdir):
1) Zina
suçunun oluşabilmesi için, kendisine cinsel istek duyulacak yaştaki “diri” kadınla (çünkü ölü kadınla cinsel temas “had” gerektirmiyor) temasın “önden”
olması lazım; “arkadan (livata)” olursa “had” gerektirmiyor.
“Had” nedir
derseniz, İslamiyet’te miktarı kesin olarak belirlenmiş ceza. Zinanın cezası,
bekar erkek ve bekar kadın için 100 değnek, evli erkek ve evli kadın için recm
(taşlayarak öldürme). Yalnız, aynen domuz ve şarap yasakları ve sünnet gibi
Yahudilikten aktarma olan recm, Kur’an’dan değil Hadislerden kaynaklanmakta.
Hadis-i sahih mi yoksa gayri sahih mi, o kadarını bilemiyorum.
Devam
edelim. Ergenlik çağına gelmemiş olan ve cinsel istek duyamayan kız çocuğuyla
temas edilmesi halinde, bunu yapan erkeğe de kıza da “had” gerekmiyor.
Burada bi
duraklıyorsunuz. Acaba, diyorsunuz; bazı “din alimleri”mizin 6 yaşındaki
çocukla evlenmenin mümkün olduğu fetvasını vermeleri, din kontrol merkezi’nin
de buna üç yıl eklemek lütfunda bulunarak resmî veb sitesinden “Kızlar 9
yaşında gebe kalabilir” diye ilan etmesi buradan
kaynaklanıyor olabilir mi? Sadece laik eğitim görmüş sıradan biri olarak,bunu
da bilemiyorum.
2) Öpmek,
sarılmak, “uyluk arasına sürtünmek” “haram” olmakla birlikte, “had”
gerektirmiyor. Erkeğin organının “en az sünnet yerinin (haşefe)” kadının
“önüne” girmiş olması lazım. Çocukluğumun İzmir sokak edebiyatında “cücüğün
yuvaya girmesi” tabir ettikleri bu idi herhalde…
Buraya kadar
olan “bilgi”ler şu siteden...
3) Zina
suçunun tespiti ise, en önemlisi: 4 (dört) kişi bunu gözleriyle gördüklerini
beyan edecekler. 3 (üç) kişi olur da, okeydeki gibi dördüncüyü bulamazlarsa, bu
üç kişiye iftira etmekten 80’er değnek vurulacak.
Dahası,
“adil” olarak tanınmış olmaları şart olan bu 4 şahidin “zinanın sübutunu”
görmeleri “tam” olmalı. Yani bunlar yorgan içinde iki kişi görseler, “yorgan
inip kalksa dahi” zina şahitliği yapamıyorlar çünkü “tenasül uzuvlarının
birleştiğini” fiilen görmeleri lazım. Bunları da şu siteden okuyabilirsiniz...
***
İşler bu
kadar derinken, parti’nin zina cezasını diriltmesi oy mu getirir oy mu götürür,
bilemiyorum.
Tek bildiğim
şey, içeride ve dışarıda işler daha da batağa saplanmadan erken seçim patlatmak
için böyle eski defterleri karıştırmanın, çaresizliğin boyutunu gösterdiğidir.
Ayrıca,
bütün bunların, vicdanlı insanları dinden buz gibi soğuttuğudur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder