Sonuncusu, arkadaşlarıyla aynı
düşünmüyordu. Yaşanılan bütün emareleri alt alta koyunca paniğe kapıldı.
Savaş şartlarında uzun süredir ölü sayısı önemini kaybetmişti. Evet,
Batı bu olayın içindeydi ve büyük bir vahşet olursa müdahale edeceğini
açıkça beyan etmişti. Fakat çok fazla yer değiştirme, katliam, baskı
haberi vardı ve İttihat ve Terakki’ye artık yeterince güvenmiyordu.
“Soyumuzu kurutacak bunlar, katliama hazırlanıyorlar” gibi bir şeyler yazdı kağıda. Yazdığından kendi de ürpermişti...
Beni, hikayedeki üç iyi insandan biri gibi düşünürseniz, biraz iç sıkıcı olan bu yazıya devam edeceğim.
Üç fikir de önemliydi çünkü.
“Kürtlere Ne Olacak 2 ”...”
Bu serinin ilki yayınlandığında oluşan tepkiden memnunum.
Ukalaca atılmış başlık için şimdi özür dileyebilirim sizden. Hatta şimdi makale formunda yazmaktan vazgeçebilirim.
İstersem öyle de yazarım ama bilin yani. Daha basit cümlelerle yazmak istiyorum devamını.
Sosyal medyada, Kürdistan kahvelerinde, “Atatürkçü Düşünce
Derneği İzmir Şubesi”nde de konuşulsun diye üslup değiştiriyorum. Ortak
dille, daha çok mizah gibi...
Bu konuda gündem yaratabilmek için her yolu denemeye hazırım çünkü.
Yazı Kürt kamuoyunun “legal”, “illegal” pek çok kesiminde ilgi yarattı, özelden biliyorum.
Türk devleti zaten her şeyimizi kayda alıyor, zalim.
Ermeniler de çok paylaştı ama Türk aydın kesimlerden henüz tık yok.
Ona da bir çözüm buluruz elbet.
Ya da mecburen önümüzdeki bir 100 yıl daha uğraşıp dururlar bu konuyla!
Daha büyük ceza yok zaten, onların durumu hepimizden zor...
Bu tartışma, aynı zamanda Türk kimliğinin sırtına yüklenen “katil” kamburunun ağırlığını hafifletmek için de lazım hepimize.
Şimdi, şöyle devam etmeyi düşünüyorum:
Tespitlerimi okudukça, dönüp bana: “Mevzuyu
anladık, Kürtler aynı Ermeniler gibi kıyıma uğrayabilir diyorsun.
Tarihsel bir hatırlatma yapıyorsun. Tamam da ne yapalım yani?” deme çabukluğuna varabilirsiniz.
Hatta deyin lütfen ki sayfalarca 1915 sürecini anlatmak zorunda kalmayayım.
İlgilenenler daha fazla bilgi, belge ve yayın için Aras
Yayıncılık, Agos, Rober Koptaş, Pakrad Estukyan ve tabi Taner Akçam
Hocam gibi kaynaklara başvurabilir.
Ama inanın büyük ve şaşırtıcı aynılıklara rastlayacaksınız.
Katliam hazırlığı dediğin şey “Windows 1915” gibi sürekli güncellenen
bir vaka olmamalı zaten. Katillerin üç beş numarası var işte, öyle bakın
rastlantılara.
Gazeteci kimliğimle ziyaret ettiğim Brüksel KNK binasında,
KNK Eş Başkanı Remzi Kartal Bey’e söylediğim gibi “Selahattin
Demirtaş’ın alındığı gün Krikor Zohrab’ın alındığı gündür.” fikrimde
ısrarcıyım ben.
Yani felaketler zincirinin en önemli işareti Selahattin
Başkan’ın evine polis baskını yapıp almalarıdır. Kitlenin, onun
alınmasını durduramayacak halde olmasıdır. Bu bir ölçüdür. Normalde
Selahattin Demirtaş’ın alınması halinde “Serhildan” başlangıcı olacağı
bile söylenmişti. Fakat bunun için dinç bir halk lazımdı.
Ya da “Salyangoz” oyunumu Sur direnişi sürerken Amed’de
sergilediğim zaman DTK Eş Başkanı Hatip Dicle Bey’e “Hatip Abi bak F-16
uçakları alçaktan uçuyor. Camlar kırılacak neredeyse. Direniş devam
ediyor fakat bunlar tankla vuracak. TC size bunu söylüyor. Şehrinizi
yıkacaklar” dediğim cümlenin doğru çıkmasından övünecek de değilim.
Neticede onlar bu halkın önderleridir ve benim bildiğimin
onların deneyimi yanında büyük bir mavrası yoktur. Bunu samimi
söylüyorum, bir şey ima etmiyorum.
Hatta bu iki ismi özellikle yazayım ki şahitlerin kim
olduğunu bilin. Yeri gelirse teyit edin. Onlar da, size bana ne
dediklerini anlatırlarsa, ikisinin de deneyimli siyasetçiler olduklarına
tekrar ikna olursunuz.
Selahattin Abi ile de neler konuştuk neler zaten. Onu
çıkardığımız gün daha neler konuşacağız hatta, kardeşi Süleyman da
şahittir.
Bu arada ona açık bir mektup yazdıydım geçen herkes görsün diye. Mektubum tarihidir.
Tutsak ile sürgün iki dost arasında “illegalite”yi
tartışır. Herkes için olmasa da bizim için tarihidir. Gün gelir yüz yüze
konuşuruz olmadı.
Yani ez cümle, bu meseleyi uzun zamandır gündeme getirmek
istiyorum diyorum. Sabitlenmiş twitime bir bakın, Salyangoz turne
afişini yerine koyup değiştirmiyorum. Değiştirmiyorum ki iki kişi fazla
okusun.
Hayko Bağdat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder