Deccal…
Ne şeytani
bir sözcük…
Ne gizemli
bir şahıs…
Ne
paylaşılmaz bir dinsel aktör…
Ne çok
taraftarı olan ama sanki tek başınaymış gibi verilen “Karanlıklar prensi”…
Dinî
metinlerde, kıyamete yakın zamanda çıkacağı ve ortalığı karıştıracağı haber
verilen kötülük liderine Deccal, iyilik liderine ise Mehdi denir.
Tarihte
birçok masum ve temiz şahsiyete deccal sıfatı yüklenmiştir.
Örneğin;
İmam-ı Azam’a onu kıskananlar tarafından, Selahaddin-i Eyyubi’ye Haçlılar
tarafından ve Hz. Muhammed’e başta Martin Luther olmak üzere bazı koyu
Hıristiyanlar tarafından deccallık yakıştırması yapılmıştır.
ATATÜRK’E
DECCAL İFTİRASININ PSİKOLOJİK TEMELİ
İyilik
lideri olan kimselere deccallık apoletlerinin yapıştırılma psikolojisinin
altında ilginç nedenler yatmaktadır. Bu psikolojinin tahliline girmem uzun olur
düşüncesiyle şimdilik bir noktaya dikkatinizi çekeceğim, yani Atatürk üzerinden
deccal konusunu senaryolaştırma hainliğine değineceğim.
Kendi din
kahramanlarını Mehdi, Atatürk’ü ise deccal olarak gösteren ihanet şebekelerini
söz konusu iftiraya acaba hangi gerekçeler mecbur etmektedir, hiç düşündünüz
mü?
En başta
vurgulamalıyım ki, eğer Atatürk, kendisinin Mehdi olduğunu iddia etseydi ona
karşı hiçbir kimsenin, hatta düşmanlarının bile muhalefet etmeyeceğini bilmeniz
gerekir. Çünkü her yaptığı devrimin ilahi bir misyon olduğuna dair teviller
bizzat dincilerce seslendirilecek ve diğer dinci gruplardan yükselmesi muhtemel
itirazlar önlenecekti. Böylesi ilginç bir iddiada bulunmamın altında, Atatürk’e
karşı duyulan İslamcı nefretin temelindeki ağır mistik psikolojiyi keşfetmem
yatmaktadır. Büyük lider Atatürk’ün, uzun asırlar boyu boşta kalan ve bir türlü
doldurulamayan Mehdilik makamına aday olmayı düşünmeyişi, ona yönelik hasmane
duyguların coşmasına neden olmuştur. Bu söylediğim husus anlaşılması zor bir
meseledir ama içerisinde yıllarca bulunduğum dinci cemaatlerin ruhunu
tanıdığımdan dolayı yukarıdaki teşhisi rahatlıkla yapabiliyorum. Özetle,
kendisine Mehdi demeyen Atatürk’e, ahlaksızca davranmamasının cezası olarak
deccallık iftirası layık görülmüştür.
Atatürk’e
deccallık iftirasını atan İslamcılar, her şeyin aslına vakıf oldukları halde
gerçeği gizlemektedirler. İslamcılar, sömürgecileri def etme mücadelesini en
yüce manalarla ve her alanda yürütüp tamamlayan Mustafa Kemal Atatürk’ten daha
büyük bir mücahidi göstermenin imkânsızlığını ilmen ve vicdanen bilmelerine
karşın bu durumu itiraf edememektedirler.
Ayrıca bir
noktayı daha açıklığa kavuşturmalıyım.
Atatürk’ün
inançlı veya inançsız olmasını deccallığa bağlamanın gerçekçiliği yoktur, çünkü
Atatürk, inançsızlarla mukayese edilirse inançlı biridir, ama dincilere göre
kıyas yapıldığında inançsızdır. Aslında onurlu her insanda bulunabilecek doğru
inanç şekli de böyle olur. Üstelik diyelim ki Atatürk gerçekten de inançsız
biri olsaydı, bu durum onun asalet, şeref ve haysiyetinin tüm dincilerden üstün
olma niteliğini değiştirmeyecekti.
2023’TE
DECCAL MI YOKSA MEHDİ Mİ ÇIKACAK
Said Nursi,
Risale-i Nur adlı kitabının “İnnâ A’taynâ’nın Sırrı” lahikasında
1808’den başlamak üzere bazı tarihlerde küçük deccalların çıktığından söz
etmektedir.
1923’teki
Cumhuriyet’in ilanını Atatürk ve üç arkadaşının (İsmet İnönü, Mareşal Fevzi
Çakmak ve ilk Diyanet İşleri Reisi Rıfat Börekçi) deccallığına bağlayan Said,
tam yüzyıl sonra, yani 2023 yılında “Büyük Deccal”ın çıkaracağını iddia
etmektedir.
İşte tam
burada, Türkiye’deki dinci siyasetçilerin “Hedef 2023” vurgusu anlam
kazanmaktadır. Şayet Deccallar Said Nursi ve onun takipçisi olan siyasal
İslamcıların görüşüne göre her yüz yılda geliyorsa, Büyük Deccalın
Cumhuriyet’in ilanı olan 1923’ten bir asır sonra gelmesi gerekmektedir ki,
bunun karşılığı 2023 tarihidir. Binaenaleyh Said Nursi ve onun taraftarı İslamcılar,
Büyük Deccalın çıkışını 2023 tarihi diye göstermekte ve o tarifte çıkacak
müthiş zatın dindar görünüşlü din düşmanı olacağını ima etmektedir.
Oysa 2023
hedefine kilitlenen siyasal İslamcılara göre Recep Erdoğan’a biçilen ilahi
rolün Mehdilik olduğunu daha önceki yazılarımda detaylandırmıştım. Fakat AKP
hükümetinin politikalarına dikkat ettiğimizde önümüze Mehdilik değil, Batı’nın
projelerine tat ve anlam katan Deccallığın damga vurduğuna tanıklık ederiz.
Deccallığın
çıkışı ve insanlık tarihine yön verme inancı, Batı’nın Armageddon adlı “Kutsal
Kıyamet Savaşı” projesinin lazım-ı gayr-ı mufârıkı, yani olmazsa olmazıdır.
Ve elbette bu projenin önemli ayaklarından biri Türkiye’dir. Türkiye’de
Erdoğan’ın yaptıklarıyla, dışarıda Trump’ın veya Putin’in hareket tarzlarının
inanılmaz benzerlik taşıması da tesadüf değildir. Her birinin hukuk ve
anayasayı siyasetlerinin engelleri olarak görüp eleştirmeleri ve Türkiye’de
muhtarların Kaçak Saray’a toplanmaları gibi, Trump’ın da sheriff (şerif)
unvanlı kamu personelleriyle toplantılar düzenlemesi ilginç ama bizleri
şaşırtmaması gereken benzerliklerdir. Tüm bu senkronize olmuş davranış
biçimleri, gizlenemeyen hakikatin brifingini hepimize vermekte; Büyük Ortadoğu
Projesi’nin aslında Büyük Deccallık Projesi olup, voltrana dönüşen şeytani
organizmanın kalp atışlarına benzer attığını göstermektedir.
En anlaşılır
tarifi yapmam gerekirse, Nurcular 2023’te Büyük Deccalın çıkacağı kehanetinde
bulunurken, kendilerini dindarlara ilahi model kabul ettirmeye çabalayan
İslamcılar ise hem Mehdi olduklarını iddia ediyorlar hem de bağıra bağıra
Deccallık projesinin piyonu olduklarını ilan ediyorlar. Her deccallık
icraatlarına, “Yeni” sıfatını eklemeyi ihmal etmiyorlar. “Yeni Türkiye” veya
“Yeni Dünya Düzeni” kavramlarıyla ensemizde fırtınalar kopartıyorlar.
Dünya, kötü
tecrübeleri itibariyle yeni olmayan, ama eskinin çağdaşlığa akan damarları
kestiği için adına “Yeni” denilen bir mecraya yönelmektedir. Peşine
deccallıklara düşman olduğu bilinen Türk milletini, yani Türkiye’yi takmaktadır.
Yeni ve
yenilenmekten kavramları hakkıyla idrak edemediği için felsefi anlamlı değerler
de üretemeyen İslam toplumu, komplekslerinin intikamı olarak ama doğru hesap
edemeden Büyük Deccalların peşine takılmış gidiyor ve gayet munis (itirazsız,
uysal) ve muti’ (itaatkâr) halde saf tutmuş vaziyetle onları takip etmektedir.
Meselenin
acı neticesi…
Yanlıştan
dönme basireti gösterilemezse, “Yeni Türkiye”nin yenilenemeyen (tecdid
edilemeyen) dinine mensup yenilik düşmanı dincilerince, Mehdi zannedilen Büyük
Deccal belki 2023’te, belki daha yakın zamanda çıkıp başımıza belalar
yağdıracaktır.
Nazif Ay
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder