Nasıl ki TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri) sınırları
koruyor, Diyanet de vatandaşların vicdanlarını, zihinlerini kontrol
ederek, devlet için tehlikesiz hale getirerek, toplumu manevi olarak
kontrol etmektetir.
İlahiyatçı
İhsan Eliaçık, AhvalPod’da yayınlanan Gülten Sarı’nın ‘Konuşa Konuşa’
podcastine dini ve toplumsal hayata müdahaleleri nedeniyle eleştiri
oklarının hedefi haline gelen Diyanet İşleri Başkanlığı'nı ve faaliyetlerini
değerlendirdi.
Eliaçık'ın
açıklamalarının satırbaşları şöyle.
Türkiye, din
devlet ilişkileri bakımından Bizantist bir ülkedir. Bizans İmparatorluğu
dönemindeki din-devlet ilişkilerini esas alan bir devlettir. Sanıldığının
aksine laik bir ülke değildir.
Türkiye laik değildir,
Bizantist bir ülkedir. Bizantizm, din-devlet ilişkilerinde devletin dine
egemen olduğu ilişki biçimidir. Bu Roma İmparatorluğu döneminden kalma bir
devlet ilişkisidir.
İstanbul
Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilince, İstanbul'da bu Bizantist
din-devlet ilişkisini hazır buldu. Tüm kiliseler camiye dönüştürüldü. Aziz
türbeleri, şeyh ve sahabe türbelerine dönüştürüldü.
Eyüp Sultan,
Yuşa Tepesi Hıristiyan azizlerin türbeleriydi.
Bu yapıların
tamamı daha önce Bizans İmparatorluğu'nun da dini merkezleriydi.
Osmanlıda'da devam ettirildi bu ilişki.
Türkiye
Cumhuriyeti'nde bu ilişki yeniden kurgulandı.
Dini hayatı
kontrol etme amacıyla kuruldu Diyanet. İnsanları aydınlatmak gibi bir görevi
fiiliyatta yoktur Diyanet'in.
Nasıl ki TSK
(Türk Silahlı Kuvvetleri) sınırları koruyor, Diyanet de vatandaşların
vicdanlarını, zihinlerini kontrol ederek, devlet için tehlikesiz hale
getirerek, toplumu manevi olarak kontrol etmektir.
Amacı
devleti korumaktır, dini, İslamı anlatmak değildir.
Diyanet'e
gerek yoktur, İslam'ın Diyanet'e ihtiyacı yoktur.
Diyanet'e
gerek yok, çünkü, giderek bir Engizisyon kurumuna dönüşüyor. İslamı kontrol
etme amacı vardır.
Ben Kur'an-ı
Kerim meali ve tefsiri yazdım. Diyanet aldığı bir kararla sadece Kur'an-ı
Kerim'in Arapçasının değil Türkçe meallerinin de kontrol edilmesi uygulaması
başlattı. Bu tefsirleri toplatma kararı da alabilecek ki bunun adı dini
engizisyondur.
Diyanet,
devletin dini dışındaki din yorumları tamamen sapkındır diyor ve bu Engizisyon Mahkemesi'nin
yaptığı şeydir.
Diyanet dini
tahakkümün uzantısı haline gelmiş durumda. Diyanet'in sakıncalı din adamları
listesi var.
İslam'da
kilise kurumu yok. Fransız Devrimi'nde yapılanı Hz. Muhammed 1400 yıl önce
Medine'de yapmıştır. Burada adalet, barış, savunma, ortak iyi kavramları
geçiyor. Medine'de kurmaya çalıştığı toplumu demokratik, konfederal bir anlayış
üzerine kurulmuştu. O zaman laiklik değil, adalet tabiri kullanılıyordu. Adalet
devleti tesis etti.
Bir devlet
zulmetmiyorsa, herkesin hakkını veriyorsa o devlet zaten İslam devletidir.
Dini yaymaya
çalışmasına, ibadetleri teşvik etmesine gerek yoktur devletin.
Kur'an devletten sadece adaletli olmasını ister.
Kur'an devletten sadece adaletli olmasını ister.
Devletin,
100 bin müezzine camide ezan okunsun diye para vermesine gerek yok. Vatandaşlar
bunları kendi kendilerine yapar.
Diyanet'in
amacı İslam'ı kontrol etmektir.
Dini bir
kurum değildir, İslami kurum da değildir. Bir devlet kurumudur. Amacı dini
hayatı devlet için tehlikesiz kılmaktır.
Tehlikeli
dini yorumları sapkın ilan etmektir.
Devletler,
toplumların değişim taleplerinin karşısına çıkar ve statükoyu temsil eder.
Şu an Diyanet'in savunduğu tüm fikirler statükocu fikirlerdir.
Geçmişte
hilafeti, saltanatı koruyan, Emevi, Abbasi, Osmanlı sultanlarını koruma
amacıyla üretilmiş dini kelama dayanmaktadır. Biz buna sorgulanmamış eski İslam
kültürü diyoruz.
Dini hayatı
da gericileştiriyor Diyanet. Dinin güncelleştirilmesi ve insanlık temel
değerleri çerçevesinde yeniden yorumlanması karşısında gerici bir misyon
üstlenmiş durumda.
Dinin milli
kimliği oluşturduğu ve kültürü, medeniyeti var ettiği bizim gibi ülkelerde din
statükolaşırsa her şey donar.
Dini
yenilenme, güncellenme, dini canlılık diğer tüm alanlara da
yansırsa, ülkenin ileri doğru atılım yapmasına olanak verir.
Yenilik dini
alandan başlamalıdır. Önce orası yenilenecek sonra diğerlerine otomatik olarak
sirayet ettiğini göreceksiniz.
Muhammed
İkbal, 'İslam dünyası 590 yıldır donmuş vaziyettedir' der. Daha önceki
dinlerin başına gelen İslam'ın başına da geldi. Bir şey üretememektedir.
Tarihin gerisinde kalmış durumundadır. İnsanlıkla beraber ilerleyememektedir.
Yeryüzünde
bir milyar aç insan var, İslamiyet buna ne diyor?
Zengin-yoksul
eşitsizliği var. Acaba İslamiyet buna nasıl bir çözüm bulmayı düşünüyor?
Irkçılık, savaş,
sınır sorunları, asimilasyona uğrayan halklar, göçe zorlanan insanlar var.
İnsan bunlara cevap bulursa yaşar İslam.
Diyanet'in
içine sızan aşırıcı gruplar, gerici bir anlayışı ve fikirleri Avrupa'daki
camilerde yaymaya çalışıyor.
Diyanet'in
içini, AKP'nin gölgesi altındaki gruplar dolduruyor.
Diyanet'in
kaldırılmasının sonu iyi olacaktır. Devlet hiçbir görüş ve dini yorumun
tarafını tutmayacaktır. Camiler bağımsız halk merkezlerine
dönüşecektir. Aleviler de kendi cemevlerinde, camilerle eşit statüde
istediklerini icra edecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder