Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP-MHP ittifakının HDP'yi ötekileştiren, terörle bir tutan açıklamaları nedeniyle HDP'ye yönelik baskı her geçen gün artıyor.
Son olarak Erzurum'da 'HDP lehine propaganda yaptıkları' gerekçesiyle 17 kişi gözaltına alındı.
Legal bir siyasi parti olan ve 31 Mart yerel seçimlerinde oy pusulasında yerini alan HDP'nin 'seçim kampanyası' 'terörist faaliyet' gibi gösterilmeye çalışılırken, medyada da bu duruma tepki gösteriliyor.
Karar Gazetesi yazarı Akif Beki ise, bu konunun başka bir çelişkili unsuruna dikkat çekerek, Doğu'da AKP'li adayların HDP bürolarını ziyaret ederken, Batı'da HDP'nin ayrımcılığa uğradığına dikkat çekiyor.
Bu ikircikli tutumu bir dizi örnekle irdeleyen Beki, yazısını şöyle sürdürüyor:
Cumhur İttifakı adaylarının
yerel kampanyalarıyla liderlerinin genel söylemleri arasındaki ayrışmaya
takılıyor herkes.
"Nihat Zeybekçi’nin gözüyle İzmir’e beka sorunu uğramazken HDP legal bir parti ve seçmeninin sempatisini kaybetmemek önemli.
Binali Yıldırım İstanbul’da beka endişesi yaşamıyor, her vatandaşa ‘tercihin saygın ve başımın üstünde’ duygusu verip her partinin oylarına talip olabiliyor.
Doğudaki adaylar mesela, HDP seçim bürosuna centilmenlik ziyaretinde beis görmüyor, bir oy bir oydur hesabıyla HDP seçmeninin antipatisini kazanmamaya oynayabiliyorlar.
Yeni Meclis Başkanı Şentop, teşekkür turu atarken ayrımcılık yapmıyor, HDP Grubu’yla da sıcak tokalaşma fotoğrafı çektirebiliyor.
Ama milliyetçi oyları tutma kaygısının öne çıktığı Ankara’ya, Kayseri’ye, Konya’ya gelince durum başka ya... Özhaseki’nin kampanyasında HDP meşru bir aktör sayılmıyor, eksik olsun denip oyları istenmiyor ya...
Deniyor ki; e daha kendi aralarında mutabık değillerken beka sorunu ve HDP’ye oy vermenin gayrimeşruluğuna millet nasıl ikna olacak?
Deniyor ki; adaylar kendilerini liderlerin söylemleriyle bağlı hissetmeyip ayrı telden çalarken Cumhur İttifakı şu ilde, bu ilçede kazanmazsa sistemin çökeceği, rejim bunalımı çıkacağı, kaos ve kargaşaya sürükleneceğimiz, dış güçlerin sevineceği, düşmanlarımızın bayram edeceği tezleri nasıl taban tutsun, vatandaşın kafası karışmaz mı?"
Üstüne, Hans’la George’u kıskançlıktan çatlatacak
kadar büyük ve güçlü Türkiye olup şaha kalkarken, ekonomimiz uçuşa geçerken
aynı zamanda ölüm kalım savaşı verdiğimiz, yarına çıkıp çıkmayacağımızın belli
olmadığı, ne olacağımızın seçim sonuçlarına bağlı durduğu, bir kader oylamasına
gittiğimiz söylemindeki zorlama ve çelişkileri de koyun...
İktidarı sandıkta değiştirmeye talip olmayı bırakın,
bir ilçe belediye başkanını seçimle değiştirmeye talip olmak bile bekamıza
kastetme ihanetiyle bir tutulursa... Bunun demokratik siyaseti
imkansızlaştıracağının, seçimi ve sandığı toptan anlamsızlaştıracağının
ıskalanması da cabası.
Madem ülkenin kaderiyle Cumhur İttifakı adaylarının
kaderi birleşti, kurtuluşumuz bu adayların kazanmasına bağlı, yoksa batarız
biteriz, muhalefet devletimizin ve milletimizin bekasına karşı geliyor...
Öyleyse diğer partiler niye var, ne demeye yarışa sokuluyorlar, neden
kapılarına kilit vurulmuyor da isteyen onları seçebilirmiş, serbest ve meşru
hakmış gibi ihanet suçuna fırsat tanınıyor soruları kafa bulandırmaz mı?
Parti kapatma davaları en çok, yargının ve kanunların
toplumun gerisine düşmesi nedeniyle eleştirilirdi hep.
Fakat artık siyasetin, yargının da gerisine düşme
tehlikesi baş gösteriyor.
Vatan Partisi, HDP’nin kapatılması için Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurmuştu.
Önceki gün Başsavcı Mehmet Akarca, basın
toplantısında ne dese beğenirsiniz?
Başvuruyu incelediklerini ama görevlerinin
demokratik alanı mümkün mertebe vesayetçi anlayıştan uzak tutmak olduğunu
söylemesin mi! Herkesin yasalar içinde siyasi faaliyetlerini sürdürmesinden
yana olduklarını hatırlatmasın mı!
Kapatmak için can atmıyor, yasaklama fırsatı
kollamıyor, siyasetin alanını ve demokratik katılım kanallarını genişletmeyi
yargı bile savunuyorken öteki tezatların lafı mı olur!
Tamam, bir ağızdan konuşmuyorlar, fikir ve söylem
birliği yok aralarında, nabza göre şerbet veriyor, yerine göre ne lazımsa onun
propagandasını yapıyorlar, bu bir tutarsızlık...
Fakat asıl, siyaseti yargının bile gerisine düşüren
bu tutarsızlığı tartışmamız gerekmiyor mu?
Beki, üstü örtülü bir şekilde Erdoğan'ın, seçimlerde yine HDP'li adaylar tarafından kazanılan belediyelere kayyım atanacağı sözlerine de yükleniyor ve, "İktidarı sandıkta değiştirmeye talip olmayı bırakın, bir ilçe belediye başkanını seçimle değiştirmeye talip olmak bile bekamıza kastetme ihanetiyle bir tutulursa... Bunun demokratik siyaseti imkansızlaştıracağının, seçimi ve sandığı toptan anlamsızlaştıracağının ıskalanması da cabası" eleştirisini getiriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder