ATATÜRK
İSMET İNÖNÜ'YÜ SAĞ KOLU YAPMADI,ÖLDÜRÜLMESİ EMRİNİ VERDİ, FEVZİ ÇAKMAK PUŞTLUK
YAPTI,EMRİ UYGULAMADI..
İSMET
İNÖNÜ...
1945 YILINDA
SOVYETLER KARS VE ARDAHAN'I İSTEDİ
YALANI İLE,
KAMUOYU OLUŞTURULARAK,
İLK
DEFA,1945 YILINDA ABD ASKERLERİ,
İ.İNÖNÜ
TARAFINDAN DAVET EDİLEREK,
ANKARA İŞGAL
EDİLDİ...
O GÜN BUGÜN
İŞGAL DEVAM EDİYOR...
O YIL ,
MOSKOVA
BÜYÜKELÇİSİ KİMDİR ?
HANİ,
ESKİ İŞGAL
YILLARINDA,
İZMİT'DE
HALK TARAFINDAN LİNÇ EDİLEN,
ÜNLÜ VATAN
HAİNİ SEBATAY YAHUDİ ALİ KEMAL VAR YA...
İŞTE O VATAN
HAİNİN OĞLUNU YURT DIŞINDAN GETİRTEREK,
DIŞİŞLERİ
BAKANLIĞINDA İŞE ALAN İ.İNÖNÜ...
VATAN HAİNİ
ALİ KEMAL'İN OĞLU,
(SELİM
SARPER OLMASIN !)
1945 YILINDA
SOVYET RUSYA'DA BÜYÜKELÇİ OLARAK GÖREVDEYKEN,
SOVYETLER
KARS VE ARDAHANI İSTİYOR DİYE TELGRAF ÇEKER...
SOVYET RUSYA
HEMEN YALANLADIĞI HALDE,
İSMET İNÖNÜ
YALANLAMAYI GÖRMEYEREK,
TÜRKİYE'Yİ
DERHAL AMERİKA'NIN KUCAĞINA ATMAK İÇİN,
1945 YILINDA
ABD ASKERLERİNİ HEMEN ANKARA'DA KONUÇLANDIRDI...
İŞGAL 1945
YILINDA BAŞLADI !..
.
OYSA EMEKLİ
RUS GENERALLERİ,
ODESA
KOMÜNİST PARTİ LOKALİNDE,
"YALTA
KONFERANSINDAKİ GİZLİ ANTLAŞMA İLE ZATEN TÜRKİYE % 100 ABD NÜFUZ BÖLESİNE
BIRAKILDI,ÇÜNKÜ KOMÜNİST TÜRKİYE ORTA ASYA TÜRK CUMHURİYELERİNİN AKDENİZE
AÇILMASINI SAĞLAYARAK DAHA TEHLKELİ OLACAKTI "... DEDİLER.
.
VATAN HAİNİ
ALİ KEMAL'İN OĞLUNU,
MOSKOVA'YA
BÜYÜKELÇİ YAPAN İSMET İNÖNÜ,
VATAN HAİNİ
OLAMAZZ (!)
AMA KURDUĞU
KABİNELERDE,
HEP VATAN
HAİNLERİNE GÖREV VERDİ...
MİLLİ ŞEF
İNÖNÜ,
MİLLİ ŞEFTİ
!.................................
İSMET İNÖNÜ
BİR VATAN HAİNİDİR.
BEN BUGÜN
DEVLET OLSAM;
İLK
YAPACAĞIM İŞ ONUN ANITKABİR'E DEFNEDİLMİŞ CESEDİNİ ,
ANITKABİR
DEN VE ÜLKE TOPRAKLARINDAN SIPITIP ATMAK OLURDU..
NEDEN Mİ?
İŞTE
CEVAPLAR I...
-Türk Millî
Eğitimini, Gayrımillî yapan Anlaşma-
“ FULBRİGHT
ANLAŞMASI”
Osmanlı
devletini çökerten anlaşmalardan Balta Limanı Anlaşmasının bin beteri olan 1995
Gümrük Birliği Anlaşmasının, Türkiye Cumhuriyeti’ni ekonomik kıskaca aldığını,
Türkiye’yi açık pazar yaptığını, üretime dayalı ekonomik yapıyı tümüyle ortadan
kaldırarak, yerine tüketime dayalı bir yapı oluşturduğunu biliyoruz.
Türk Milli
Eğitim sistemini altüst eden, Türkiye’yi parçalayacak alt yapıyı oluşturan ve
Atatürk’ün Türk Milliyetçiliği fikir sistemini yok etmeyi planlayan bir anlaşma
da ABD ile 27 Aralık 1949 tarihinde imzalanan “Fulbright” Anlaşmasıdır.
ABD
Fulbright bürosu, Fulbright komisyonu, Fulbright bursu, Fulbright kredisi, …vb
çok sayıda ad altında, yalnız Türkiye’de değil, hemen bütün ekonomik, siyasal
işgali altındaki ülkelerde çalışmalarını sürdürmektedir.
27 Aralık
1949 tarihli;
“Türkiye ve
ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması hakkındaki Anlaşma”nın en
önemli özelliği; Türkiye’de kazanılacak Amerikan yanlısı kadroların eğitilme
biçiminin saptanması ve bu iş için gerekli giderleri karşılama yöntemlerinin
belirlenmesidir. Belirlemeler aynı zamanda, Amerika’nın Türkiye’ye göndereceği
uzman, araştırmacı, öğretim üyesi adı altındaki personel için de yapılmaktadır.
ABD’ye, Türkiye’de “yardım” edip “işbirliği” yapacak, geleceğin “Türk”
yöneticilerini yetiştirmek üzere, Amerika’ya götürülecek Türk öğrenci, öğretim
üyesi ve kamu görevlilerinin konumları da bu anlaşmayla belirlenmektedir.
Sözü edilen
Anlaşmanın birinci maddesi şöyleydi:
“ Türkiye’de
Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu adı altında bir komisyon kurulacaktır. Bu
komisyon, niteliği bu anlaşmayla belirlenen ve parası T.C Hükümeti tarafından
finanse edilecek olan eğitim programlarının yönetimini kolaylaştıracak ve
Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri tarafından tanınacaktır.
Kurulacak komisyonun
yetki, işleyiş ve oluşumu ile ilgili olarak 1.1 ve 2.1 alt maddelerinde ise
şunlar vardır;
“Türkiye’deki
okul ve yüksek öğrenim kurumlarında ABD vatandaşlarının yapacağı eğitim,
araştırma, öğretim gibi eğitim faaliyetleri ile Birleşik Devletlerdeki okul ve
yüksek öğrenim kuruluşlarında Türkiye vatandaşlarının yapacağı eğitim,
araştırma, öğretim gibi faaliyetlerini; yolculuk, tahsil ücreti, geçim
masrafları ve öğretimle ilgili diğer harcamaların karşılanması da dahil olmak
üzere finanse etmek…
Anlaşmanın
5. maddesi, Türkiye’de Birleşik Devletler Eğitim komisyonunun kuruluşunu
belirlemektedir. (Burası çok önemli)
“Komisyon;
dördü T.C vatandaşı, Dördü de ABD vatandaşı (ki ikisi mutlak C.I.A ajanı
olmuştur)olmak üzere sekiz üyeden oluşacaktır. ABD’nin Türkiye’deki diplomatik
misyon şefi, komisyonun fahri başkanı olacak ve komisyonda oyların eşit olması
halinde kararı komisyon başkanı verecektir.
Bu
anlaşmayla, Milli Eğitim Bakanlığı’nda bugün çalışmalarını “etkin” bir biçimde
sürdüren, personel politikalarından ders programlarına, pek çok konuda
stratejik kararlar önerebilen, “Milli Eğitimi Geliştirme” adlı bir komisyon
vardır. 1994 yılında 60 personeli olan bu komisyonda çalışanların üçte ikisi
Amerikalıydı.
Amerikalıların
Türk Milli Eğitimine 1949 dan beri süregelen ilgileri günümüze dek hiç
eksilmedi.
Bu durum,
2007'de de böyledir ve FULBRİGHT COMMİSSİON adı altında Türk Milli Eğitimini
biçimlendiren kurulun başında 2007'de Amerikan Büyük elçisi oturmaktadır. (bu
gün de o kadar taviz verdiğimize göre bu şartlar muhtemelen aynı şekilde, belki
de daha da ağır şekilde devam etmektedir. Bundan daha ağır ne olacaksa?)
Yalnızca
Milli Eğitim’in değil, diğer pek çok bakanlıkların 1949'dan başlayarak
Amerikalı uzmanlar güdümlendiğine ilişkin acı gerçek, Türkiye’yi Amerikan yarı-
sömürgesi durumuna düşürerek Türk Milleti’nin anlına bu lekeyi süren ve bu
anlaşmada imzası olan İsmet İnönü tarafından, yıllar sonra, 1963'de “timsah
gözyaşlarıyla” şöyle itiraf etmişti.
“Daha
bağımsız ve kişilik sahibi dış politika izlemesini istiyoruz.
Herkes aynı
şeyden söz ediyor. Nasıl yapacağım ben bunu? Karar vereceğim ve işi
teknisyenlere havale edeceğim. Onlar ayrıntılı çalışmalar yapacaklar ve
öneriler hazırlayacaklar.
Yapabilirler
mi bunu?
Hepsini
çevresinde uzman denen yabancılar dolu. İğfal etmeye çalışıyorlar.
Başaramazlarsa işi sürüncemede bırakmaya çalışıyorlar. O da olmazsa karşı tedbir
alıyorlar. Bir görev veriyorum sonucu bana gelmeden, Washington’un haberi
oluyor. Sonucu memurlardan önce sefirden öğreniyorum.
...
Böyledir bu
işler, peygamber edasıyla size dünyaları vaat ederler. İmzayı attınız mı ertesi
günü gelmişlerdir. Personeli gelmiştir, teçhizatı gelmiştir, üsleri gelmiştir.
Ondan sonra sökebilirsen sök. Gitmezler. Ancak bu sorunun üzerine vakit
geçirmeden gitmek gerek. Yoksa ne bağımsız dış politika ne bağımsız iç politika
güdemezsiniz. Havanda su döversiniz. Fakat sanmayın ki bu kolay bir iştir.
Denediğinizde başınıza neler geleceği bilinmez…”
Türkiye’nin
Şubat 1948'de 705 bin dolar olan döviz varlığını, Mayıs 1950'de eksi 12 milyon
dolara; 1946'da 214 ton olan altın varlığını 1949 sonunda 123 tona indiren,
ülkenin dağarcığında yeterince altın ve döviz bulunmasına karşın Amerika’dan
borç alarak ülkeyi Amerikan güdümüne sokan İsmet İnönü’nün bu yüz kızartıcı
açıklamaları karşısında:
“Madem
bunları biliyordunuz, öyleyse niçin Amerika ile antlaşmalar yaparken Türkiye’ye
Amerikalı uzmanlar dolmasına neden olacak maddelere imza attınız?” ..
demek
gerekiyor.
İşin gerçeği
bu tür Amerikan patentli anlaşmaya Amerikancı diye idam edilen Menderes yerine
İnönü’nün imza atması oldukça gariptir.
Eğer bu
yazıyı uzun demeden okuduysanız zannediyorum,
Neden “Tarih
bize yanlış öğretilmiş” dediğimizi ,
Neden
Ülkemizde ABD yurttaşlarının, Bakan hatta Başbakan olabildiğini,
Neden
bizlere gerçek Atatürk’ün anlatılmadığını ; artık anlıyorsunuz demektir.
İşin garibi
ise, 1949’dan bu yana gelen hiçbir hükümetin bu anlaşmayı yürürlükten
kaldıralım dememesidir.
Türk Gencine
gerçek Türk Tarihi’ni öğretmek boynumuzun borcu olmalıdır zirâ Türk Genci ‘nin
cesaretinin de, ferasetinin de, idrâkinin de, inancının da kaynağı gerçek Türk
Tarihi’dir.
"Türk
genci atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde güç
bulacaktır."
-Gazi
Mustafa Kemal ATATÜRK-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder