Roma, Maya
ve Bronz Çağında Yunan medeniyeti gibi tarihteki bütün karmaşık toplumların
sonu aynıydı: çöküş! Peki şimdi bizim içerisinde yaşadığımız sanayi
medeniyetinin sonu da aynı mı olacak?
New
Scientist’te yayımlanan yazıya göre cevap, büyük bir ihtimalle, evet.
Medeniyetlerin
çöküşü aslında iki noktaya çıkıyor: karmaşıklık ve enerji. Toplumların yapısı,
kaçınılmaz olarak her geçen gün insanların refahını gözetip problemlere
çözümler ürettikçe büyüyerek daha da karmaşıklaşıyor. Tabii ki bu büyümenin bir
de bedeli var: enerji. Enerji değişkeni üzerinden yorumlamaya devam edersek de,
medeniyetlerin çöküşüne zemin hazırlayan şey, var olan karmaşıklığı düzenleyip
yeni çıkan problemlere çözümler üretecek yeterli kuvveti bulamaması…
Sanayi
Devrimi sonrasında doğada var olan taş kömürü sömürülerek bu günlere gelindi.
Buradan elde edilen enerji de daha da zor erişilen enerji kaynaklarını ele
geçirmek için kullanıldı ve toplum karmaşıklığı eşi benzeri görülmemiş dereceye
yükseltildi.
Yazıda,
“Fakat yeni kaynaklar bulamazsak eğer, elimizdeki enerji kaynaklarını
tükettiğimizde gücümüzün yetebileceğinden çok daha ileri bir noktada duruyor
olacağız” görüşü dile getiriliyor ve ekleniyor:
“Daha sonra,
artık bir düğüme dönmüş toplum yapımız çözülmeye başlayacak; ekonomik ve
politik kurumlar gücünü kaybedecek, ticaret ve üretim azalacak, global tedarik
zincirleri kırılacak. Teknoloji kullanımı imkansız hale gelecek. Devletler
parçalanacak. Tabii ki en önemlisi, çok sayıda insan ölecek.“
“Hâlâ umut
olduğu” şerhi düşülüyor bu felaket senaryosu sonrası:
“Küçük ve
son derece izole toplumlar haricinde, herkesin hayatını kaybettiğini düşünseniz
bile hiçbir tarihsel çöküş insanlığı tamamen yok etmeyi başaramadı. Yıkılan
medeniyetlerin ardından kurulan yeni toplumlar, yeniden toparlanıp eskisinden
daha ileriye gitmeyi başardılar.”
Globalleşme
sayesinde, bizim medeniyetimizin çöküşünün eskilerden daha farklı olacağı
kesin. University of Waterloo’dan Thomas Homer-Dixon’un belirttiğine göre;
geçmişteki toplumların çöküşünde, diğer toplumlar yaşamlarına devam ettiler.
Fakat globalleşen Dünya medeniyetinin çöküşü söz konusu olduğunda, dışarda
kullanabileceğimiz kaynak da kaçabilecek yerimiz de olmayabilir.
Çöküşe zemin
hazırlayacak en büyük endişe enerji kaynaklarının bitecek olması.
Fakat güneş
ve rüzgar enerjilerinin, neredeyse enerjiyi toplayan ve dönüştüren düzeni
kurmak dışında hiç masrafı yok ve sürekliler. University of Florence’dan Ugo
Bardi’nin hesaplamalarına göre; eğer ürettiğimiz elektriğin yarısını
yenilenebilir kaynaklardan elde etmeyi başarırsak, herhangi bir toplumsal çöküş
sırasında ve sonrasında insanlığı ve daha hayati olarak da kendisini idare
edecek kadar enerjinin şebekelerde dolaşması da mümkün olacak.
Aksi hâlde
bu senaryoda da olacak şey yeniden yalnızca tarım-hayvancılık yapan toplum ve
karanlık geceler olacak. Daha sonra belki de iklim yüzünden tarımın bitişi ve
avcı toplayıcılığa dönüş gerçekleşebilir. Yani artık geleceğe yatırım yapmak
istiyorsak, güneş ve rüzgar enerjisini toplayan sistemleri inşa etmeye hemen
başlamalıyız.
Sanayi Uygarlığının Sonu Nasıl
Gelecek?
Roma, Maya
ve Bronz Çağında Yunan medeniyeti gibi tarihteki bütün karmaşık toplumların
sonu aynıydı: çöküş! Peki şimdi bizim içerisinde yaşadığımız sanayi
medeniyetinin sonu da aynı mı olacak?
Cevap, büyük
bir ihtimalle, evet!
Medeniyetlerin
çöküşü aslında iki noktaya çıkıyor: karmaşıklık ve enerji.
Toplumların yapısı, kaçınılmaz olarak her geçen gün insanların refahını gözetip
problemlere çözümler ürettikçe büyüyerek daha da karmaşıklaşır.
Tabii ki bu büyümenin bir de bedeli var: enerji. Enerji değişkeni
üzerinden yorumlamaya devam edersek de, medeniyetlerin çöküşüne zemin
hazırlayan şey, var olan karmaşıklığı düzenleyip yeni çıkan problemlere
çözümler üretecek yeterli kuvvetin bulamamasıdır.
Şimdi hangi
noktada olduğumuzu anlayabiliyoruz. Sanayi Devrimi sonrasında doğada var olan
taş kömürünü tabiri caizse sömürerek bu günlere geldik. Buradan elde
ettiğimiz enerjiyi de daha da zor erişilen enerji kaynaklarını ele geçirmek
için kullandık ve toplum karmaşıklığımızı eşi benzeri görülmemiş dereceye
yükselttik. Fakat yeni kaynaklar bulamazsak eğer, elimizdeki enerji
kaynaklarını tükettiğimizde gücümüzün yetebileceğinden çok daha ileri bir
noktada duruyor olacağız.
Daha sonra, artık bir düğüme dönmüş toplum yapımız
çözülmeye başlayacak; ekonomik ve politik kurumlar gücünü kaybedecek, ticaret
ve üretim azalacak, global tedarik zincirleri kırılacak. Teknoloji kullanımı
imkansız hale gelecek. Devletler parçalanacak. Tabii ki en önemlisi, çok sayıda
insan ölecek.
Bu senaryo
çok ürkütücü geldiyse, hala umudun olduğunu söyleyelim. Küçük ve son
derece izole
toplumlar haricinde, herkesin hayatını kaybettiğini düşünseniz
bile hiçbir tarihsel çöküş insanlığı tamamen yok etmeyi başaramadı. Yıkılan
medeniyetlerin ardından kurulan yeni toplumlar, yeniden toparlanıp eskisinden
daha ileriye gitmeyi başardılar. Yani üzerini tamamen karaladığımız tarih
sayfamızı temizleyip, daha güzel bir resim çizmemiz de mümkün. Fakat bunun
gerçekleşme ihtimali görece daha az.
Yok Olan Medeniyetlerin Yeniden İnşası
Aslında
bizim için sorun bu noktada başlıyor. Çünkü geriye hiçbir şey
kalmayabilir. Stanford University’den Ian Morris’in de belirttiği gibi:
‘’Roma’nın nükleer silahları yoktu’’. Yıkılan toplum yapıları içerisinde
refah seviyesi ve güçte dramatik kaymalar olur, ayrıca bu da beraberinde şiddeti
getirir. Yani sahip olduğumuz silah gücünün bütün toplumları içerisine alan bir
şiddet fırtınasına dahil olması, nihai çöküşü getirebilir.
Globalleşme sayesinde, bizim medeniyetimizin
çöküşünün eskilerden daha farklı olacağı kesin. University of Waterloo’dan
Thomas Homer-Dixon’un belirttiğine göre; geçmişteki toplumların çöküşünde,
diğer toplumlar yaşamlarına devam ettiler. Fakat globalleşen Dünya
medeniyetinin çöküşü söz konusu olduğunda, dışarda kullanabileceğimiz kaynak da
kaçabilecek yerimiz de olmayabilir.
University
of Florence’dan Ugo Bardi, yeniden inşa sürecine girebilmemiz için elektrik
ağlarının yerinde duruyor olması gerektiğini savunuyor. Bu ışıklarımızın
açık kalması için değil, yeni bir sanayi devriminde ihtiyaç duyulacak
malzemelerin temini için gerekli. Makineler için çeliğin, tarım için potaslı
gübrenin, yarı iletkenler için silikonun ve daha birçok malzemenin
bu ağlardan temin edilmesi mümkün. Fakat kolay erişilebilen fosil yakıtların
tükendiği düşünülürse, Bardi’nin hesaplamalarına göre; çalışan elektrik
şebekelerine sahip olsa bile yaşanabilecek çöküşün ardından madencilik ya da
döküm yapabilecek kadar enerjiyi üretemeyebiliriz.
Aslında
enerji krizine çözüm üretmek ve gelecek için kendimizi garanti altına almak
çok kolay. Tabii ki hemen harekete geçmemiz gerekiyor. Fosil yakıtlar ve
nükleer enerjiden elde ettiğimiz güç her ne kadar devasa boyutlarda olsa da,
sistemin çöküşü sonrasında bunların bir kıymeti kalmayacak. Fakat güneş
ve rüzgar enerjilerinin, neredeyse enerjiyi toplayan ve dönüştüren düzeni
kurmak dışında hiç masrafı yok ve sürekliler.
Bardi’nin
hesaplamalarına göre; eğer ürettiğimiz elektriğin yarısını yenilenebilir
kaynaklardan elde etmeyi başarırsak, herhangi bir toplumsal çöküş sırasında ve
sonrasında insanlığı ve daha hayati olarak da kendisini idare edecek kadar
enerjinin şebekelerde dolaşması da mümkün olacak. Tabii ki bu yatırımları, hala
elimizde silikon ve sivil düzenler varken gerçekleştirmeliyiz. Bunun
başarılabilmesi için de, şu anda yenilenebilir enerjilere yapılan yatırımların yaklaşık
50 kat artırılması gerekiyor.
Eğer bunu
yapmazsak, elektrik üretecek kadar taş kömürümüz ya da yeniden sanayi devrimi
başlatacak enerjimiz olmayacak. Bu senaryoda da olacak şey yeniden yalnızca
tarım-hayvancılık yapan toplum ve karanlık geceler olacak. Daha sonra belki de
iklim yüzünden tarımın bitişi ve avcı toplayıcılığa dönüş gerçekleşebilir. Yani
artık geleceğe yatırım yapmak istiyorsak, güneş ve rüzgar enerjisini toplayan
sistemleri inşa etmeye hemen başlamalıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder