Siyasal İslamcı akımların moralini yeniden
yükselten bir olay olarak Taliban'ın Kabil'de iktidarı ele geçirmesiyle sarhoş
olanlar, Fas'ta Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) ses getiren yenilgisiyle
tokadı yediler.
Taliban'ın bazı medya söylemleri ve siyasi
hoşnutsuzlukların ötesinde siyasi ve örgütsel bir ilham verme yeteneği
konusunda şüpheciydim ve hala da öyleyim. Bahsi geçen medya söylemlerini, Mısır
İhvanı’nın kalıntılarının medyasında gördük.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Kahire
başta olmak üzere bir dizi Arap başkenti arasındaki siyasi mutabakatın ardından
Türkiye henüz bu medyayı tümüyle tasfiye etmemişken dillendiriliyor bu
söylemler.
Afganistan'daki Taliban ile tüm tanık olunan
başarılarıyla Mısır'daki yönetim arasında umutsuzca karşılaştırma yapmaya
başlayan bu hoşnutsuzluk dışında, Taliban'ın, İslam ve şeriat koşullarına ve
kurallarına uygun gördüğü siyasi yönetimi uygulamak için Afganistan üzerindeki
kontrolünü sıkılaştırmaktan daha fazlasını yapma yeteneğine veya arzusuna sahip
olmasını beklemiyorum.
İslamcılığın asıl gerçekliği, Tunus'tan sonra
Fas'ta, AKP’nin en sıkı muhaliflerinin bile hayal edemeyecekleri şekilde
çöküşüne tanık olan genel seçimlerde yaşananlardır. Partinin şu anki Genel
Sekreteri ve seçimlere giden hükümetin Başbakanı Sadeddin el-Osmani’nin kendi
seçim bölgesinde dahi seçilmeyip parlamentodaki koltuğunu kaybetmesi, yenilen
ekibin sahtecilik, rüşvet ve öne sürdüğü diğer iddialara verilebilecek
tepkilerin çoğunu özetliyor.
Aslında, AKP, Fas'ı 10 yıl boyunca halk için
çok bir fayda üretmeden yönettikten sonra, sert bir şekilde ve yoğun bir karşı
oylama ile cezalandırıldı. AKP, kendisini genel ulusal düzeydeki pratik
başarıdan uzaklaştıran iki siyasi mücadele düzeyinde boğuldu.
Birinci düzey, partinin eski genel sekreteri
ve Osmani'den önce başbakan olan Abdulilâh Benkirane arasındaki liderlik
mücadelesidir.
Böylece parti, Fas'taki siyasi sürecin çoğu
alanında ve parlamentoda yasaların yönetimi ve oylanmasında pratikte iki
partiye ayrıldı.
Diğer düzeye gelince, O da İslami hareket
içinde Arap Baharı kuşağı ile seksenli ve doksanlı kuşaklar arasındaki kuşak
mücadelesidir.
Tunus'ta İslami Arap Baharı kuşağı ile Raşid
Gannuşi tarafından temsil edilen eski muhafız kuşak arasında tanık olduğumuz
şey de buydu.
Faslılar, sözlere veya ideolojik, otoriter ve
çıkarcı çatışmalara değil, başarıya oy verdiler.
Osmani hükümeti bir koalisyon hükümeti
olmasına rağmen, hükümet ortaklarının etkileyici başarılar elde etmeleri ve
bunun sonucunda Tarım Bakanı Aziz Ahnuş’un Fas’ın bir sonraki hükümetini
kurmakla görevlendirilmesi, bu gerçeği görmek için yeterli.
Milli Bağımsızlar Birliği Partisi (RNI)
lideri Ahnuş’un başarı birikimi arasında Fas tarım sektörünü geliştirmeyi ve
modernize etmeyi amaçlayan 2008 Yeşil Fas projesinde önemli aşamalar kaydetmek
yer alıyor. Bu sayede, 10 yıl içinde tarım sektörünün Fas GSYİH’sına katkısı
iki katına çıktı, Fas tarımsal ihracatı yüzde 117 oranında arttı, bunların yanı
sıra sektör yüz binlerce kişiye istihdam sağladı.
Benkirane’nin ikinci hükümetinde bakan
olmasına rağmen Hafiz el-Alemi’nin ismi de muhtemel başbakan adayı olarak öne
çıkmıştı. Ahnuş gibi Alemi de Sanayi, Ticaret, Yatırım ve Dijital Ekonomi
Bakanlığı görevini üstlendi ve adını özellikle otomotiv sanayi sektörünün
(montaj ve yeniden ihracatta) yaşadığı gelişimle bağdaştırmayı başardı. Fas
otomotiv sektörünün ihracat rakamları 2019-2020 yıllarında yaklaşık 8 milyar
dolara ulaştı ve ihracatçı sektörler arasında ülke birincisi oldu.
Bunun için yaklaşık 80 ülke ve 186'dan fazla
limana bağlı olan, kapasitesini yıllık 9 milyon konteynere çıkarmaya çalışan
(bu da onu Akdeniz'in en büyük limanı yapıyor) Tanca Akdeniz Limanı’ndan
yararlanıldı.
Kral 6’ncı Muhammed'in dikkatli ve kararlı
liderliği altında, başarı ve ekonomik modernizasyonun peşine takılan kültüre
karşılık, AKP ideolojik ataletinden dolayı siyasi zorluklara uyum sağlamakta
büyük sıkıntılar yaşıyordu. Yaşanan bazı siyasi duraklar da parti içi bölünmeyi
büyütüp eksenler arasındaki mücadeleyi perçinlediler.
Bu dosyalardan 3 tanesi en önemlileri;
Kenevir ekiminin yasallaştırılmasına ilişkin
oylama.
Bilim eğitiminin Fransızca olması veya
İslamcı ideologların deyimiyle “eğitimin Fransızlaştırılması” ile ilgili
oylama.
İsrail ile barış anlaşması.
Kenevir ekiminin yasallaştırılmasını, tarım
sektörünün ihracat oranlarını artırmak ve ilaç endüstrisini geliştirmek için
kenevirden faydalanmayı öngören yasaya ilişkin oylama, Osmani ve Benkirane
arasında şiddetli bir siyasi çatışmaya yol açtı.
Öyle ki Benkirane AKP üyeliğini askıya alma
tehdidinde dahi bulundu. İkisi arasındaki tüm çatışmalar gibi bu da,
aralarındaki iktidar ve nüfuz mücadelesiyle ideolojinin birbirine karıştığı bir
çatışmaydı.
Bu yasadan önce de eğitimde Fransızcanın
kullanılmasıyla ilgili yasa, Benkirane'nin ustalaştığı gerilim ve popülist
abartı duraklarından birini oluşturmuştu. Benkirane’ye göre “Eski sömürgeci
gücün dilini eğitime yeniden dahil etmek, parti ilkelerine ihanettir”.
Bu çatışmanın sonucu, Faslıların parti içinde
Benkirane tarafından kontrol edilen ve ideolojik-dinamik olarak adlandırılan
çizgi ile Osmani'nin önderlik ettiği pragmatik gerçekçi akım arasındaki
çatışmalarla ilgilenmediğini gösteriyor. Ne Osmani partisini korumayı başardı
ne de Benkirane şu ana kadar parti liderliğini geri almayı ve tabanını
yönlendirerek kendisine bağlı olanların başarılı olmalarını sağlamayı başardı.
Bu, sokağın ruh halini yanlış okumanın ve
ekonominin, iş fırsatlarının ve eğitimin ön saflarında yer aldığı günlük
kaygılarından kopukluğun bir başka kanıtı.
Benkirane ve Osmani tek bir konuda – ki o da
İsrail ile imzalanan barış anlaşmasıydı- aynı pozisyonda birleştiklerinde ise,
anlaşmayı destekleyici pozisyonları sebebiyle parti ile “oy deposu” arasında
bir ayrılığa neden oldular. Burada elbette AKP’nin stratejik lokomotifi
addedilen Tevhid ve Islah Hareketi’nden bahsediyoruz. Dünya Müslüman Alimler
Birliği Başkanı Ahmed er-Raysuni’nin temsil ettiği radikal İhvancı bir eğilime
sahip Hareket, seçimlere katılmaktan kaçındı ve seçim süreçlerine benzeri
görülmemiş bir şekilde soğuk kaldı.
Güç mücadelesi, kuşak çatışması, iç ve dış
dosyalarda ideolojik saflık konusundaki kafa karışıklığının ölümcül bileşimi,
AKP’yi seçim giyotiniyle infaz etti. Diğer deneyimler ise AKP’nin aksine, Fas
gençliğinin endişelerine daha yakındı. Arap Baharı'nı takip eden 10 yılın
yüklerinden ve hesaplarından kurtulmuş modern ekonomik başarıya daha fazla
odaklanmıştı.
Fas'taki son seçimler, bu ülkenin son 10
yılda elde edilen başarıları geliştirmesi, kaotik halk hareketleri veya İslamcı
şantaj fobisinden kurtulması, Fas'ın hak ettiği konuma doğru ilerlemesi için
bir fırsattır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder